MedCezir'i çok sevme sebeplerimin çoğunu
bulamadığım bir bölümü geride bıraktık. Bu hafta olayları irdeleyip kritik
yapmaktan çok, bir tür içimi dökme yazısı olacağını söylemeliyim sevgili
okuyucu. Çok üzgünüm çok!
MedCezir'i
en çok, içimde yarattığı kıpırtılar ve gerçek yaşamın
dengeleri/dengesizlikleri, yani doğanın kanunlarına uyumu, eşyanın tabiatına
aykırı olmaması sebebiyle severim. Karakterlerin diyalogların ince ince işlenmesini,
günlük konuşmalardaki zekice sözleri, hamleleri, çocuk gibi el çırparak
karşılarım hep... Ama bu bölüm ne el çırptım, ne içimde kelebekler uçuştu. Birkaç
ufak kalp çırpıntısı, birkaç ufak gülümseme oluştu dudaklarımda, gerisi hep
büyük bir kızgınlık... Öncelikle hem çok sevdiğim karakterleri, hem de
yazdıklarını hayranlıkla izlediğim Senarist Ece Yörenç dolayısıyla,
MedCezir'in büyük kredisi olduğunu
belirteyim. Yani hoşlanmadığım ilk bölümde, sevdiğim şeyleri unutup, hemen
küstüğüm algısı oluşmasın, zira niyetim asla bu değil.
MedCezir'i sonuna kadar izleriz, hem de hayranlıkla, değil mi? Ancak
şarkının dediği gibi “Bu kalleşlik belki bana yakışmıyor ama bu kızgınlıktan
siz sorumlusunuz!”
Bölümden önce barışacaklarını düşündüğümden buraya şöyle yazacaktım: Mira:"Bir eve gidelim yaptıklarının hesabını tek tek soracağım." Yaman:"Yandık, ama ne yapalım sevdik bir kere..."
Sevdiğim, savunduğum karakterlere kızgınlığım büyük! Mesela Mira! İki
haftadır ve geçen sezonda birçok kere, kolayca çekip gitmek yerine aşkına sahip
çıkmasını savunduğum Mira, bu hafta çizginin gurursuzluk, eziklik yanındaydı
fazlaca... Mira’cığım tamam, Kenan belalarını da alıp gelmiş, öyle ki
adamı kimin dövdüğü ihtimalleri bile kaç tane, Yaman yine zor durumlarda olduğundan
ona destek olmak istiyor aşkla çarpan yufka yüreğin. E annesiyle de iyi kötü
bir muhabbetiniz var, ona bir geçmiş olsun demek için mutfaktaki muhabbete
katıldın. Tamam, Mert de sana daha sık gelmeni fısıldamıştı, bahçeye çıkıp
salıncakta sallanarak onu bekledin. Yanına gelen Yaman'a "kız arkadaşın da
çok bik bik" cümleleri kurdun, hadi o da kabul. Hesap sordun onu da
savunurum, Yaman sana büyük büyük sözler etmişti Amerika'ya gitmeden, evet
nerede o çocuk? Ama o, senin masalının prensi olmadığını fark ettiğini
söylüyor, ilişkinizin bittiğini sana açıkça ilan ediyor.
Mira'cığım kendine gel
artık, Yaman'a bunu söylediğinde çok kızmıştım ama, gerçekten düş yakasından...
O, seni korumak adına ayrılıktan yana çizdiği yolunun yanlışlığını, aşkını
Faruk'a verdiği sözden daha kolay harcanacak bir şey olarak görmesinin hatasını
kendi anlayacak zaten... "Eeeh yeter artık, başlarım farklı dünyalara da,
babana verdiğim sözlere de" diyerek, şu an yandan yandan kestiği odanın
penceresinden içeri dalacak bir gün... İçimizde, ayrılığınızdan tutsak olan kelebeklerde
işte o zaman her yana savrulacak zaten... Mira’cığım, aşk bazen hiç bir şey
yapmadan beklemeyi gerektirir, sen elinden geleni yaparsın, sonra bir köşede
sessizce beklersin. Senin aşkını hakediyorsa o da üzerine düşeni yapar, aşkına
sahip çıkar, çıkmalı. Geri dönmezse zaten hiç senin olmamıştır dememe gerek var
mı! Sen tüm imkanlarını Yaman'ın önüne sererek onun hayatını kolaylaştırmaya
çalışıyorsun. Bunu abisinin dövülme haberi geldiğinde bir kez daha gördük.
Paylaştığınız hastaneye yetişme paniği, Ekim bebeğin gelişinin yarattığı duygu
yoğunluğuyla, özlemleriniz bakışlarınızdan çağlayıp aktı zaten...
Bu ılımlı
havayla, sen yine "ben götüreyim, anahtarı al" diye türlü
alternatifler sundun yine, imkânlarını çocuğun önüne serdin. Sor bakalım Yaman
bunu istiyor mu? Yaman, aşık olduğunun karşısında dik durmak isteyen erkeklik
hormonları tarafından yönetilen bir çocuk! Belki o da, kazandığı zaferlerin
madalyalarını boynuna takıp gururla senin yanına gelmek istiyor. Mira bunu
farketmez ve Yaman’a yaşam alanı tanımazsa işi çok zor, gerçi dson durum bunu
çokça aştı. Yalnız bu çıkarımı Eylül'ün yapması ne değişikti, değil mi?
Kardeşinin doğumuna, Selim'in başına gelenlere bile Mert'le barışma vesilesi
olarak bakan, bencillikten ölmek üzere olan Eylül yaptı bu analizi, evet! İşte
insan kendi hayatı söz konusu olduğunda, saplantılı bir şekilde tek yöne
baktığından, çıkış yolunu göremez bazen, dostlar bu yüzden var değil mi!!
O ağacın altını sen de anıyor musun?
Mira geçen sezonda aşklarına defalarca tanık olan o
ağacın altında, duydukları sonrası çekip gitmek yerine, Yaman'ın terazide ağır
çeken lafları altında ezildi, yetmedi bir de Yaman'la Mert'in, sarhoş olmuş
Selim'i ayıltma çabalarına kahkahalarıyla eşlik etti. Omuzlarından tutup
sarsmak istedim Mira'yı...
Yaman'sa bambaşka bir alem... Aşkından cayır cayır
yandığını görüyoruz canım. Kendinle ağır bir savaş veriyorsun. Belalarımı da
alır giderim demişsin bir kere, döneklik olmaz diyorsun da, bir kadının kalbi
de bu kadar kırılmaz ki! Kızcağız, aşk sebebiyle yakalanılan ince hastalığa mümkün
edecek yakında... Beceremiyorsun işte, atamıyorsun içinden... Seviyorsan git
konuş bence çağında yaşıyoruz, bunca gurur bunca çırpınma neden??
Kendisinin hayranıyız ama az öteye çekilse sevineceğiz.
Yazının başındaki yakınışlı sitemlerimin asıl sebebi bunlar değil
bildiğiniz üzere... Tamam hepimiz Kürşat Alnıaçık’ın oyunculuğunun hastasıyız,
kendisine 90'ların sonundan, taa Sıcak Saatler dizisinden süregelen bir
hayranlığımız var. Ama MedCezir’de onun cinayetli, bombalı planlarını
uygulayışı yerine Altınkoy-Tozludere çatışmalarını, aşklarını, karakterlerin
nasıl derinlikle işlendiğini izlemek istiyorum ben… Mesela; Nadir Leyla’yı
bakışlarıyla süzmekle ilgilense, Sedef'i baştan çıkarmak için entrikalar
çevirse, hobi olarak Asım Şekip'i baltalamaya yine çalışsın ama kimse ölmesin,
Selim her sezon onun yüzünden tutuklanmasın, koca bir bölüm sona erdiğinde
elimizde Turunç Nadir kalmasın... Ben de isterim izlediğim dizi
ratinglerde günü birinci olarak bitirsin, ama ruhuna aykırı bu sularda öyle
fazlaca yüzmesin diyerek, içimi dökme seansını sonlandırıyorum. Senaryoya
kızmaktansa izlediklerimin akışı içinde kaybolmayı tercih ederim. Bu da
hikayenin ilerleme tercihi ama, bu bölüm sonrasında genel kanının da bu yönde
olacağını tahmin ettiğimden, söylemesem olmazdı.
Şu boynuzlandığını sandığımız Selim'i de buraya bırakayım.
Üzerinden şöyle bir geçersek, bölüm boyunca Sinan’ kim öldürdü sorusunun
etrafında, bir ona bir buna gidip geldik. Yalnız Sinan’ın evi de o gün ne
misafir yapmış. Ama ilk dakikalarda Turunç Nadir’i arabada üstünü değiştirip poşetlere
bir şeyler tıkıştırırken görmüştük. Orada hissettirildiği gibi, bu işi yapan
tabi ki Turunç Nadir çıkacak. Nadir’in derdi Koper’lerle olacak diye
düşünüyordum. O büyükten küçüğe gitmeye karar vermiş. Yalnız bu cinayeti
Selim’in mi yoksa Asım Şekip Kaya’nın mı üzerine yıkmayı planladı, onu henüz
bilmiyoruz. Tabi, Sinan-Ender olaylarını falan öğrendi mi, Sinan’ı öldürmeye
nasıl karar verdi o da bilinmiyor.
Sırlar yüktür Miracığım!
Annesinin sebep olduğu olayları öğrenen Mira’nın bunu Yaman’a “hadi sor”
dercesine ilan etmesi ise nasıl bir gafletti onu hala anlayamadım açıkçası…
Yaman tabiî ki bunun hesabını soracaktı, eh Mira ile Orkun “katibim” modunda
Yaman’ın karşısına çıkınca bu hesap biraz daha kabarık oldu. Fatura Orkun’a birkaç
yumruk olarak kesildi, Yaman’la Mira’nın arasındaki uçurumu da fersah fersah derinleştirdi.
Eylül’ün durumu ise
diğerlerine nispeten daha iyi tabi, Ekim bebek geldi, Mert’le barıştılar. Ama
barışıncaya kadar, her olaya bir barışma vesilesi gözüyle bakması, DEV
bencillikti.
"Mrs Asım Şekip Kaya pozumu da takındım mı tamamdır."
Dramlardan dram beğendiğimiz bu bölümde Beren’in yaşadıklarına da değinmek
gerek… Anne babasının yıkılan evliliğinin yükünü omuzlarından yeni yeni
atmışken, Berenciğim bir de Bay Aşk’la annesinin tartışmalarına tanık oldu.
Parçaları birleştirdiğimizde; Sude’nin Ender ve Sinan hakkında anlattıklarından
sonra, Asım Bey’in Sinan’ın yanına gitmek için evden çıktığını anladık. Demek
ki sonra beraberce Sinan’ın evine gidip onu ölü bulmuşlar. Sude’nin dokunma uyarısına
rağmen Bay Aşk parmak izlerini çoktan olay mahalline bırakmış herhalde ki polis
Asım Bey’i götürmeye geldi. Gerçi bu da henüz muallakta… Yaman ve Mert diğer
olaylardan habersiz, Asım Bey’in, Kenan’ın darp edilmesini azmettirme suçuyla götürüldüğünü
düşünüyor. Sude’yse bu sebebin Sinan’ın cinayetine bağlayarak büyük endişe
içindeydi. Her şey bir yana ben Beren için de çok endişeleniyorum.
Bir dışa vurum biçimi
Hale tüm bu aksiyon içinde bir ara, Yaman-Mira barışması planlarını
sağlamlaştırmak için Elif’i doldurmaya gitti. Amacı Elif’in Yaman’ın gözüne
yapışkan bir kız olarak görünmesini sağlamakmış. Elif iyi bir manevrayla
Hale’nin oyununa düşmemiş gibi davransa da, Yaman’ı bir hevesle aramaktan
kendini alamadı. Yaman’ın ona, gayet samimice doğru zamanda değilim açıklaması
takdirlikti gerçekten… Gerçi böylece açık bir kapı da kaldı, ama Elif’in aldığı
bu samimi olduğu kadar can acıtıcı cevapların etkisiyle kendini odasında oraya
buraya çarptı. Bu danslı, kalp ağrılı sahneyle Elif MedCezir hatta televizyon
tarihine geçti diyebiliriz herhalde... Gerçi “biz de arkadaşlarla duygularımızı
hep böyle dışa vuruyoruz” diyen de vardır belki… Elif’in Hale’ye kurduğu “Ne o
sen de Yaman’a aşık kızlardan biri misin” cümlesini tonlamasından da, kendisinin
sıkı bir Yeşilçam fanı olduğunu anladık.

MedCezir sonbahar kış modasının favori rengi su yeşili, favori suratı endişeli!
Bölümün en etkileyici anlarıysa, Mert’in savcının kapısındaki çaresiz
çırpınışları, Yaman’ın Mert’i telkin edip sakinleştirmesi ve Mert’in Selim’le
hapishanedeki sahneleriydi kuşkusuz... Hem oyunculuklar, hem sahnelerin duygu
yoğunluğu çok yüksek değerlerdeydi. Biz Mert, Yaman, Selim üçlüsünün Ender’in
ölümü sonrası hayata tutunma ve yola devam etme çabalarına bir kaç defa tanık
olmuştuk. Ama daha görmediğimiz çok şey var anlaşılan... Hikâye yaz tatili
sonrası, 3 ay ileriye atladığı için, o dönemde yaşananların, ileride
flasbackler halinde karşımıza çıkacağını düşünüyorum.

Defne Kayalar'ın geçirdiği duygunun hastasıyız.
Sedef bu bölümde yine devleşti. Defne Kayalar’ın harika oyunculuğuna bir
kez daha hayran oldum. Mert’e annesi ve Sinan arasında geçenleri anlattığı
sahte hikâye sırasındaki halleri çok etkileyiciydi. Bu arada Selim, Mert’ten
aldığı bilgilerle en azından Sedef’in gerçekleri bildiğini öğrendi gibi
görünüyor. Deniz de kah meslek etiği, kah Selim’e yürüyeceği yolu açmak adına,
onu temize çıkarmak için bayağı uğraşıp durdu bölüm boyunca… Sanırım onların
yakınlaşmaları da buradan ilerleyecek.
Bölümün minimumdaki eğlenceli sahneleri ise, haftalardır beklenen Leyla’nın
arz-ı endam edişi sırasında yaşananlardı. Öğrenci evine hayranlığını biz de
paylaşıyoruz şekerim! Baştaki selfie sırasında Eylül-Orkun atışması da oldukça keyifliydi.
Ama bölümün genel havası pek keyifli olmayınca üzerinde duramıyorum maalesef.
Ben bölümden pek memnun kalmasam da, MedCezir’in kredisi bu bölümü kaldırır,
önümüzdeki maçlara bakalım derim.