Romalılar, yurttaşlarım! Çok beklediniz, çok dertlendiniz. Kaç beşinci günün şafağı atlattık, ben bile saymadım. Şimdi gün bizim günümüzdür! Çıkarın bayrakları, asın elma kokan balkonlarınıza! 42 bölümdür
Defne’nin beyin kemiren triplerini, rezil olmalarını, beceriksizliklerini izledik. Fakat bu kutlu bölümde, “İplikçi” olmaya ilk adımı attı. Kendinden emin, sevgilisinin yanında duran, zeki bir iş kadını izledik. Yazarken ben bile bir an emin olamadım, fakat öyle. Diliyorum ki, bu mutluluğu bize çok görmezler,
devamı gelir. Önce “Kezbanlığa Giriş” kitabına bir cilt daha ekleniyor diye
düşünüp kızmıştım ama iyi kotardı.
Şimdi linç edilme tehlikesini göze alarak, tehlikeli sulara
dalıyorum. Yalnız, küçük bir uyarı: söylediklerimi normal şartlar altında DEĞİL, Ömer İplikçi’nin Allahuekber Dağları’ndaki çıtası altında okuyunuz. “Kalplerimizi eritecek sürpriz” dediğiniz bu muydu? Benim hassas ve narin kalbim erimedi, onu söyleyeyim. Elbette oldukça sıcak, sevgi dolu bir teklifti. Hatta Defne’nin sarılma anındaki yüzü, bana İtalyanlar sonrası eve dönen Ömer Bey'leri ve Defne Hanım'ları hatırlattı. Ancak, zaten yüzüğün çoktan takılmış olması gerekiyordu bu bir, Ömer İplikçi daha iyisini yapabilirdi bu da iki. (Sakın bana buldukça bunuyorsun diye, isyan etmeyin. Derin nefes alıp ilk cümleyi tekrar okuyun :)
Son olarak, “Dönmüyoruz”
diyerek, milyonların yüreğini katran karasına çeviren çakma iyilik perisine
gelelim mi? Ey Gallo! Senin karşında artık Neriman İplikçi var, ayağını denk
alsan iyi olur. Şom ağzımı hayırlara açmak isterim fakat, umarım bu olaylar
ters tepmez. Lütfen kimsecikler bana Gallo’nun tehdit olmadığını söylemesin.
Evleneceklerini bildiği halde, böyle davranan biri tehdit değil de nedir, Anka
Kuşu mu? Defne ve Ömer’in sevgisine inanmanız, Gallo’yu etkisiz kılmıyor, bu da böyle biline. Zaten “kalbime gömerim o zaman” şarkısını boşuna göndermişim. Kadın, kendine işkence etmeyi seviyor, gitmeye de pek bir niyeti yok anlaşılan. Kediciklerini de al git Gallo, çöllere düş damla su bulama Gallo. Git Gallo git.
Gallo git, şu güzelliği bozma!
Galon galon şişmemek için “Söylemezsem Çatlarım’a geçiyorum,
buyursunlar.
Styling ile ilgili ağzımı dahi açmıyorum, çünkü bu konuya
dair kelimem bitti. Sadece şunu söyleyeyim. Düşünün ki; Lamborghini’niz var ve ona LPG taktırıyorsunuz. Nokta.
Sinan- Ömer kavgasında, Sinan yerden stratosfere kadar haklı. Fakat hiç beklemeyin, Ömer Bey'ler, ön yargılarını kolayca yıkamazlar. Hep kendi bildiğini savunan, duvarlar ören, kimselere ikinci şans vermeyen Ömer’i, neden bu kadar gözümüze soktuklarını sanıyorsunuz? Boşuna değil, gerçekleri öğrenince eşşekler gibi Defne’ye ikinci şansı verecek, çünkü “aşkın gücü.” O nedenle endişelenmeyin, tadını çıkarın.
Sinan- Koray eşleşmesinin bu boyutunu görmek güzel oldu, her ne kadar kavga sonlara doğru baysa da.
Muhtemel değil, kesin aşk dedik, ama artık abartmasak mı? Jenerik müziğine döndü artık.
Ortalamanın üstünde, ama kalbimi eritecek kadar da “alev aldıran” bir bölüm olmadığını itiraf edeyim. Bolca kahkahamızı bıraktık, söylenmesi gerekenleri duyduk, maziye de güzel bir selam çaktık. Kısacası bir
cuma daha keyifle geçti. Herkesin emeğine sağlık, mutlu haftalar!