Hepimizin bildiği o
meşhur markalı gözlüğün, yer yüzünde bu
kadar yakıştığı bir insan evladı daha yok! Vicdansız adama biri bu kadar cool
olmamasını söylesin lütfen. Fikret’in zaten 3.5 gramlık aklı var o da gidiyor,
bana da sinir geliyor! Peki Ranini’nin yüzyılın tespitini yapması kaç puan?
“Ömer’in random dağıttığı içli bakışları spekülasyonlara yol açmasın diye
gözlük taktırmışlar” hunharca güldüm. Haklıııı, adam herkese aşkından
ölüyormuş gibi bakıyor.
Vay arkadaş, Barış Arduç keşke hastalanmasaydı da bizler de
kanlı geçmişe dönmeseydik. Ne Simurg’muş demekten ben sıkıldım, onlar olayı
abartmaktan sıkılmadılar. Bakın çok yalın şekilde açıklıyorum; “Yıllar önce zor
durumda olan cici bir kardeşe, küçük tatlı kız tarafından hediye verilen arma.”
Bir zahmet bir daha okuyun, okutturun
lütfen. Yani diyorum ki bazen çok basit mantık da yeterli, farklı olsun diye aklınıza gelen 11. fikri
yazıp bizi felç etmeseniz de olur. Olayı o kadar kozmikleştirip anlam
yüklediniz ki Ömer bile bu evrenin işareti deyip Fiko’yu alıp kaçarsa
şaşırmayacağım.
Evet, gelelim en
sevdiğim bölüme, haftalık Fikret Gallo’ya saydırma köşesi. Ey Fikret Gallo! Sen
moda devi ol, artistlik yapacağım diye İstanbul trafiğinde bisikletim vız vız
gez ama yedi yıllık uzatmalı nişanlı kadın tribine gir! “Şimdi biz ne olacağız”
dediği an o coolluk benim için çöp oldu! Çıkarcılık maskesini iyilik meleği
kostümü ile saklayan vicdansız kadın seni! Ayrıca, Gallo’ya iyilik meleği
deyip, kavramın içini boşaltmayalım. İso’ciğim yine doğru noktaya parmak
basarak, “İşler değişirse, söyler” dedi. Getirin şu adamı alnından öpücem
artık, haklı! Fikret iyilik meleği ayağına, oyunu öğrenen Ömer’e çullanacak, demedi demeyin.
Adam damat olmuş gidiyor, sevgilisinin sıkıntısını da biliyorsun, eh be bir dur Fikret’ciğim ya!
Neyse ki Ömer’in tepkisinden sonra rahatladım, Ömüş’ümün Zeki Müren nezaketi
nasıldı ama? “Çok sağ ol Fikret. Biz seninle arkadaşız ve çok mutluyum bu
durumdan.” Yetmiş milyon bu cümlenin ardından derin nefes alıp, “Aferin”
lerimizi gönderdik mi? O halde “Kalbime gömerim o zaman” adlı şarkı benden
Fikret Gallo’ya gelsin, haydi eller havaya Kiralıkçılar!
Bu arada Gallo’nun şu hayatta tek bir doğrusu var, o da
Ömüş’ün kadın ruhundan anlamadığı gerçeği. Bu adamın gerçeklikle olan tüm bağını
kopartmak istiyorum. Hödük müsün be İplikçi? Hayatında tek bir kere yalan
söyleyip işi kotarman gerekiyor, onu da beceremedin tribine girmeyeceğim, çünkü
işine gelince cakur cukur yalan söylersin biliriz! Ama Defne’ye gelince MUŞ!
Ayrıca Sinan’la konuşmasına bakarsak Ömer İplikçi asla uzun dönem ilişkilerin
adamı değil ya da o demir mantığına uymadığı için kadınların hislerine anlam
veremiyor.
Defne ve Ömer ilişkisi sağlamlaşmaya başladı. Aynı tepkileri
vermeler, birbirine benzemeler.. Ayrıca öfkelerini paylaşmayı da öğrendiler,
sırada birbirlerinin karanlık tarafını görmek kaldı. Aşkın gereği bu. Hem
işaretler tamamlanıp, büyük resmi verecek unutmayalım. “Bazı farklar var
yakınlaştırır, bazı farklar var uzaklaştırır.” Sen çok yaşa koca yürekli Sinan.
Hatta bence bazı benzerliklerde fersah fersah uzaklaştırır. Defo’ciğim, bu
lafım sana, iyi dinle. Gallo ile Ömer’in uyumuna bakıp dertlenme sen. Bir evde
iki kusursuz olmaz. Ömer Defne’nin özgünlüğünü, utanınca yanaklarının
kızarmasını, mutlu olunca çok konuşmanı sevdi. Hem Gallo ile sevgili olması
demek bir nevi kendi ile sevgili olması, çok sıkıcı!
Bölüm sonuna Kezban Defne gibi tepkiler vermedim çünkü bu
işin raconu bu. Açın bakın defile sonunda tasarımcılar çıkar böyle. Hem Ömer’de
ufak çaplı bir şok yaşadı orada. Bir de bunun son elbisenin gelinlik olma
klişesi var, iyi ki o yapılmamış^^ Ancak
bu klişeyi kendi için kullanan FikFik seni de unutmayacağız!
Çenem açılmışken
dizinin en mükemmel ilişkisine de geleyim. Ne kadar Ömer İplikçi gerçeği olsa da de ben hafif Sinan'cı olabilirim.
Oh misler gibi enerjik, anlayışlı, espirili şeker gibi adam. Yasemin’le de çok
güzel oldular. Mesela bu bölümde Yasemin ile İso’nun neden olamayacağını da
görmüş olduk. Yaşanan olaylar aynı iken, İsmail terk etmeyi tercih etti, Sinan
ise öfkesini paylaşmayı. Bunun için ikisini de suçlayamayız çünkü İsmail’e o
sözler gerçek olduğu için ağır geldi ve kırıldı. Sinan ise öz güveni yerinde,
kendini bilen kısacası tam Yasemin’e göre.
Doğal ortamında yetişkin bir Sude İplikçi..
Hayat Şarkısı’na selam mı gönderildi ben mi gelin güvey
oldum? “Sinan’la evlenceeem ben” diye cırlayan Sude’den bahsediyorum, tabi ki.
Gerçi Hülya’nın sevimliliğinin yanından bile geçemez kaknem Sude ama aklıma o
cümle geldi. Sude gittikçe saçmalaşan ve
rahatsız eden bir kötülükle tam gaz devam ediyor. Şu kızın arabası ne zaman
yuvarlanacak meraklardayım. Fakat küçük su cadısı, Yasemin’i bile korkuttuysa
bizim Defne’nin hali fenadır! Sude’de sonsuza dek süren bir güven var, artık
Neriman’da korkuyor ki korkmalı. Sude’nin sonunu tedavi sürecindeyken görmek
istiyorum ya da Yaprak Dökümü Leyla olsun, pembe montu ile “Sinan Sinan” diye
dolansın.
Yazı devam ediyor..