Yeni nesil hanedan
Geçen haftaki sürpriz final ve hafta içinde yayınlanan fragmanlar sonrasında, ilk bölümü beklediğime benzer bir heyecan ve merakla bekledim Muhteşem Yüzyıl Kösem’in 21. bölümünü. Peşin peşin söyleyeyim: ilk bölümden sonra yaşadığım o "eksik bir şeyler var” hissim de, tıpkı heyecanlı beklentim gibi, tekrar etti. Elbette Küçük Mustafa’mın ergen ve birkaç tahtası daha eksilmiş hali, Pinhan Ağa, tarihin en güler yüzlü şehzadesi olması muhtemel Osman ve illa ki Safiye Sultan’ı izlemek güzeldi. Ancak aradığım şaşaayı, ikinci perde de henüz bulamadım. Belki de bu devir de, böyle şaşaasız bir devirdi, Kösem olmak öyle pek de zor değildi, demek… İki halkla kaynaş, dertlere çare ol, insana değer ver, yani kısaca iyi bir yönetici ol, yeter.

"Herkes devlet işlerine sarınca şu yılların en ateşli aşkını yaşamak da, benim gibi asker adama nasip oldu ya!"

Net bir bilgi verilmemesinden dolayı, yaklaşık on yıl olan geçen zamanda, hayatı en çok değişen kişinin, yaşlı paşadan kurtulup Zülfikar’ı zevci yapan, haremin, aşk hayatı "tek" hareketli kadını Hümaşah olduğunu söyleyebiliriz. Zira geçen sürede Kösem’in karşısına dişli bir rakip çıkmamış/çıkarılamamış, Murad Paşa’nın eliyle sonlandırılan celalî isyanları dışında Sultan Ahmed bir zafer kazanamamış, İskender bile hanedanın bir üyesi olduğunu öğrenememiş.

Sahi Safoş’cuğum sen hayırdır, çaptan mı düştün canısı, neden İskender hâlâ bilmiyor oğlun olduğunu? Biliyorum Kız Kulesi seni bir hayli hırpaladı,ama neden bir türlü toparlanamadın? Hadi on yıl geçmedi diyelim, ama Kösem’in doğurma periyodu hesabına göre, en azından 6 yıl geçmiş olmalı, o kadar sürede eline hiç mi fırsat geçmedi? Sen ki; çıkardığın büyük isyanlar, yaptığın büyük katliamların cezası olarak kapatıldığın o kuleden dahi, birkaç ayda çıkmayı başarmış kadınsın, yapma! Yani bunca zaman, tek skorun Venedik’ten Kösem’in hafıza kaybına uğramış kız kardeşini bulup getirmek mi? Zinhar inanmam.

Belki şurada aşkını emekli çiftler gibi yaşamayan bir padişahla sultan vardır. 

Ortalık bu kadar dingin, iş bilen kişi bu kadar az/yok iken, Kösem’in bu denli güç kazanması gayet normal o halde. Hatta afişlerde Sultan Ahmed’in, Aşk-ı Memnu’daki Beşir’den hallice bir yerde konumlandırılmış olması, Kösem’in hanım padişah(tamam saçma bir tabir oldu da ne diyebilirim ki?) gibi tahtta oturup odak noktası olması da anlamlı. Demek ki; bu da böyle bir devirmiş diyelim bir kez daha. Ah ah, o Derviş Paşa padişaha kıymayaydı, Halime Sultan’ın elinde azıcık güç olaydı, şimdi böyle mi olurdu?

Yalnız Kösem'in ressam cariyenin atağına, kendini de resme dahil ederek verdiği cevaba bayıldım. Dırdır yerine böyle hamleler yaparak düşmanı alt etmek diye buna derler, kızlar yazdınız mı bir kenara?

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER