Bölümün başında Kader hastanedeydi değil mi? Hatırlamaya zorlandım resmen. Dizi öyle bir yerden başlıyor öyle bir yerde bitiyor ki ne ara bu kadar şey yaşandı diye düşünüyorum. Eskiden yani hayatım bu kadar yoğun değilken diziler daha bile uzun olabilir diye düşünüyordum. Yanlış düşünüyormuşum. Bazen izlerken bölümün sonu gelmiyor. Sıklıkla kullanılan cümleyi ilk kez ben de kullanacağım. Yerli dizi yersiz uzun gerçekten. Bunu Kader, Banu ve Güney kısmını yazmayı düşünürken hastane sahnesini hatırlamam bile kanıtlar aslında. Gerçekten şu dakikaya kadar unutmuştum sahneyi. İzlerken yoruluyorsam yazanın, çekenin, oynayanın kısacası emek veren herkesin vay haline…

Sahneyi hatırladığıma göre oradan devam edelim. Artık hastane sahneleri çok şükür kısa geçiyor. Kader çabucak uyandı. Annesinden şikayetçi olsa daha çok şaşırırdım. Kesinlikle beklediğim tepkiyi verdi. Ama Kader’i annesi konusundaki saflığı için eleştirmiyorum artık. Sadece fikir üretebiliyorum çünkü ve ürettiğim fikirler Kader’i anlamanın kıyısından bile geçmiyor. Saçmalıyor gibi hissediyorum sonra. Sadece Feride’nin Thug Life’ı çok iyiydi. “Sen analık yapmayı beceremiyorsun ama Kader sana evlatlığın kralını yapıyor. Hiç hak etmesen bile!” Bunun üstüne laf söylenmez zaten değil mi?

Bir şeyler yemek için gittikleri mekanda konuşmalarına ise şöyle bir parantez açmak istiyorum. Kader, Banu’ya Seher’i örnek gösterdi değil mi? Anneleri dayanıklılık anlamında kategorilere ayırsam Seher ve Emine bir tarafta Mesude ve Banu diğer tarafta olur. Seher ve Emine çocukları için her şeyi göze alabilir. Ama Mesude ve Banu kolaya kaçan insanlar. Üzgünüm Kader ama maalesef annen de güçlü durabilecek bir karakter göremiyorum. Hatta o kadar zayıf biri olduğunu düşünüyorum ki daha Güney ve babası ile restoranda tanıştıkları anda Banu’nun kendini Güney’in babasına hatırlatmaya çalışmasından (adamın adı Ceyhun muydu?) kaçamak kokusu almıştım. Yani adama aşık olduğu filan yok herhalde. Sadece zengin diye birlikte oldu. Bunu gören Kader’in tepkisini de merak ediyorum etmesine de, kızlar ve Güney bu kaçamağı duyacak mı ve duyarlarsa tepkileri ne olacak daha büyük bir soru işareti benim için. Bir de buradan Kader’in babasına bağlasalar mı acaba konuyu? Yani ben annemi yıllar sonra bulsam babamı da sorardım herhalde. Belki olay tetikler, Kader de babasını sormaya başlar.


Reklamda gerçek isimlerini kullanınca garip geldi alışmışız SonGün demeye:)

Restoran sahnesinde Songül’ü savunan ve laf anlatamayınca basıp giden Güney ve Kader çok tatlı değil miydi? (Gerçi Banu ve Güney’in babasının ne haltlar karıştıracağını bilseler kesinlikle gitmezlerdi.) Bu ikisinin dostluğu ne güzel izlenir ya? Güney’in Kader’e kredi kartı konusunda yaptığı espri mesela… Sırf Songül’ün gözüne girmek adına ceza mı almaya çalışıyor ne? Bir de Kader, Songül’ün kendi hikâyesini Güney’e anlattığını düşünmüş. Songül bu hiç anlatır mı? Güney saygı duymaya başlamış bu duruma hatta. Sırları anlatmama konusu büyüyüp bir çığ halini almadı iyi ki.

Bölüm genelinde çiftlerin sahnesi mi azdı bana mı öyle geldi? Şu an kendimi zorluyorum ama iki çift hakkında da neye değinmem gerek karar veremedim. Bu haftalık beni mazur görün lütfen :) Ama küçük Songül, Kader ve Meral çok güzellerdi. Arada böyle geçmişe dönüş yapılsa hayır demem açıkçası. Yetimhaneye nasıl ve niye düştükleri kadar nasıl uyum sağladıkları da ilgimi çekiyor çünkü. Bir de Kader’in o rüyasında gördüğü Banu gerçek miydi? Yani Kader geçmişten bir anı mı hatırladı? Yoksa bugün yaşadıklarını bilinçaltı bu şekilde mi sundu? O kısmı tam anlayamadım.


Gökhan'ımdan yadigar, evladım benim.

Ve Emine teyze… Çilekeş anne… Bir insan evladını kaybedip nasıl iyi olabilir ki? Nasıl toparlanır yani? Evden sesi, sofradan tabağı eksilmiş. Emine Teyze bunları görüp nasıl alışsın Gökhan’ın yokluğuna. "Tek kişilik yapmaya alışamadım hala yemekleri" sözü mesela acıyı anlatmanın güzel bir yolunu bulmuşlar bence. Bir kaybı anlatmanın bir sürü yolu var. Söz konusu diziler oldu mu genellikle klişeler devreye girer. Hiç yemeğin ayarını tutturamadığını söyleyerek acısını anlatan bir anne hatırlamıyorum. Varsa hatırlatın lütfen. Bir de bölümün ikinci Thug Life’ını yaptı ki alnından öpesim geldi koca kadını. Mesude, Eylül’ün her şeyi inkar ettiğini söylediğinde “Kim bilir kıza ne zulüm ettin? Ben Eylül’ün gözünün içine baktım da çektiği acıyı gördüm ana olsaydın sende anlardın” diyerek hislerime tercüman oldu resmen. Kızın öz annesi o kadar insanın lafını kulak arkası etti, kızına inanmadı, Kemal’i savundu ama dış kapının dış mandalı denebilecek biri olan Emine, Eylül’ün yalan söylemediğini anladı. Hatta "acaba mı" diye şüphe bile etmedi kadın.. Ama Mesude o meşhur anlık şoklarından yaşadı. "Acaba mı" düşüncesini gördüm gözlerinde. Ama gelip geçer Mesude bu. Kemal’ini görünce unutur yine her şeyi.

Bu haftalık benden bu kadar arkadaşlar. Kendinize iyi bakın. Anket için son sayfaya uğrayın lütfen. Bir de her zaman olduğu gibi yorumlarınızı bekliyorum.

Sevgiler… Saygılar…


* Napoleon Bonaparte


Yazı devam ediyor.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER