Winter is coming Safoş'cuğum
İki annenin evlatlarını koruma mücadelesi kutsaldır. Ancak bu kutsal mücadeleden çok, birbirlerini alt etme isteği yüzünden, Safiye'nin de Kösem'in de gözlerini kan bürüdü. Ahmed'in  Kösem'e, entrikalara karışmış olmasından dolayı geçen bölümlerdeki verdiği tepkisini fazla bulmuş, alınmıştım açıkçası. Şimdi görüyorum ki haklıymış Ahmed. Kösem gözünü budaktan sakınmıyor. Hatta düşmanından daha zalim artık. 

Kuyucu Murad Paşa'nın Safiye Sultan'a da açıkça söylediği gibi, hakikat bir fil kadar kocaman duruyor önlerinde: Safiye Sultan'ın en büyük düşmanı Kösem'dir. Ve fillerin savaşında, çimenler hep ezilmiştir.

Sana titrek Mehmet derken ne kadar da haklıymışım meğer...

Gelelim Mehmet Giray'a. Geçen haftalarda ona "titrek" dediğim için bana kızanlar olmuştu. Ama maalesef bu bölüm beni haklı çıkardı Mehmet Giray. Şimdi zaten en baştan beri, aşamalarına tanık olamadığımız Mehmet&Fahriye aşkına mesafeli yaklaşmıştım. Zaten bu aşkın da bir sıkımlık canı varmış Mehmet'te. Fedakâr davranan Fahriye'ye rağmen, Mehmet  kardeşinden vazgeçememişti. Böylece yakalanmışlar, kızın hayatını mahvetmişti. Fahriye'nin "kocamın kollarına dönüp doğru yolu bulacağım" hayallerini ezikçe bulsam da, Mehmet Giray'a kızgınlığını anlıyorum. 

Sen bütün hanedanı ardında bırak, Mehmet bir "kendini koruma ustası" olan Şahin Giray'a kıyamasın. Tamam Mehmet'e Şahin'in çok zor durumda olduğu söylenmişti ama, Mehmet gayet de Reyhan Ağa'yı Şahin'i kurtarmaya gönderebilir, kendi de bu sırada kaçabilirdi. Ama yapamadı. Bu yüzden Fahriye'nin gönlünün Mehmet'e kırgın olmasında, aşkından geçmesinde bir sıkıntı yok.

Gel gör ki; sırf kendisini sevmekten vazgeçti diye, tuzak kurup, Fahriye'yi bile bile ölüme gönderen Mehmet Giray'ı kabul etmek imkânsız. Bu muydu senin büyük sevdan? Derviş Ağa haklıymış, ciğeri beş para etmezin biriymişsin sen Mehmet Giray!

"Şu pazardaki yıkılmış halimle bile asilim."

Açıkçası ilk günden bu yana haklı göreceğim, yanında yer alacağım bir karakter arıyorum bu hikâyede. Bu tip karakterler, genelde bende bağlayıcı unsurlardan biridir. Ancak şu an bu duruma en yakın karakterin Safiye Sultan olduğunu söyleyebilirim, gerisini siz düşünün. Ahmed'ciğim tabii ki tatlım ama onun durumu da benim izleyici durumumdan farklı değil. Sanki salondaki kanepede oturup beraber izliyoruz, işte o da arada kararlar falan veriyor.

Sonu gelenlerden biri de Derviş Ağa. Açıkçası o da üzülemediğim bir karakter. Dedim ya karanlık tarafa bir kez geçtiysen, ödeyeceğin bedeller sadece senin canını yakar. Ha bir de Handan'cığımın. Ay sonunda döküldü. Siz bir de Derviş katledilince görün, ince hastalıklara yakalanıp, kederden gidecek bence Handan.

Elimizde zaten sonlarını bildiğimiz karakterler varken, yaşadıklarını değil de, o karakterleri bunları yaşamaya iten sebepleri, bir nebze de olsa bu sebepleri haklı çıkaran hikâyeleri bulamamış olmaktan dolayı işte bende sıkça ortaya çıkan bu "olmamışlık" hissi. Bu son olsun diyelim, önümüze, yeni bölümlerin hikâyelerine bakalım.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER