Güçlü kalamıyorum...

Şu diziyi izlediğimden beri mutlu son olmasını istemiyorum.  Evet, böyle de değişik bir insanım. Hoşuma gidiyor senaryonun cesur olması, çatur çutur ters köşe yapması. Yalnız ufak, minik hatta mini minnacık bir isteğim vardı. Eğer biri mutlu olacaksa bu Sadrettin olmalıydı. Hem dediği gibi “şu kadar kalmıştı, az kalsın mutlu oluyordu”. Ama o mezar taşında Sadrettin Umman yazısını görünce başımdan aşağıya kaynar sular döküldü. Tamam, ters köşe izlerken dört köşe olmak iyi geliyor; evet, cesur hamleleri de çok seviyorum. Ama yoo, Sadrettin benim kırmızı çizgimdi. Tek birine bu mutlu son verilecekse bu hakkı Sadrettin’e vermeyi istedim hep. En başından beri hepinizin sinir olduğu zamanlarda bile çok sevdim ben onu. Tüm manyaklığına, deliliğine rağmen böyle iyi “kötülere” ihtiyacımız var çünkü.  

O kadar iyi bir kötü ki Sado en büyük cezayı kendine kesti aslında. Asla aşık olmadığı bir kadın ve kendine ait olmayan bir çocukla, hep babasının gölgesinde, içinde ukteler ile. Yine çok sevdiğimden midir, yoksa maşallah dediğimin 3 güne çıkamamasından mıdır bilinmez, Sado’yu kaybettik.  Hem de tam “Sadrettin ya, tam bir deli fişek sadece o mutlu olsun” dedikten on saniye sonra falan. Artık siz düşünün şom ağızlı nasıl olunurmuş. Yapmasaydık be! Tamam ters köşeyi ilk üç gün ben de destekledim ama hassas noktaya gelince insan bir garip oluyormuş. Ah be Sado! Ben seni “Allah belanı versin Songül” deyişlerinle, her zaman yitik Osman gibi sabırsız oluşunla, İpek’e olan sevginle hatta mümkünse o “hangover” gecesi ile hatırlamak istiyordum.

Neden mi Sadrettin mutlu olmayı hak ediyor? Neden mi Sadrettin bu dizinin en büyük loser’ı? Öldürülen kardeşi ve prenses Ayşegül’ün aksine hep öteki olmuştu Sado. Daha sonrasında ise felaketi boyut değiştirmişti. Devreye Songül ve çevirdiği 3898328 tane dolap girmişti. En büyüğü de bildiğiniz Hasan Yağmur ve İpek. Sadrettin şu hayatta bir şeyleri tam olarak beceremeyenlerden. Ne evlat olmayı, ne aşık olmayı ne de mutlu olmayı... İşte tüm bu nedenlerden dolayı Sado benim için deli fişek, beş numara on yıldız bir adamdı. Yani deyim yerindeyse daha gün görmemiş taze bir oğul idi Sadrettin. Söyletmeyin beni, yaram derindir ahey ahey!

Peki ya  Songül? Vay arkadaş bir insan yine mi dört ayak üstüne düşer? Tabii ki Songül’den bahsediyorum. Al işte ölecek on yüz bin tane adam varken Sado öldü. Korkuyorsan ki eminim korkmuyorsundur ama Sado, Korkma sadece toprağa gideceksin... Sonra toprak olacaksın... Sonra sularla birlikte bir çiçeğin bedenine yürüyeceksin... Oradan özüne ulaşacaksın... Çiçeğin özüne bir arı konacak... Tamam tamam gerçek hayata dönüyorum, önden buyurun lütfen..

Söylemezsem çatlarım bölümüne tabii ki geçeceğim. Yoksa biraz daha Sado’nun vuruluşunu düşünürsem üzüntüden çatlayacağım. Buyursunlar..

● Bahri Baba Adil’e bir şeyler yapmak için neyi bekliyor? Şafak vakti, Elflerin miğfer dibine gelmesini falan mı? Ortada öldürecek adam kalmadı Babişkoo, uyan!

Beddua kotası dolmuştur...

● Sağ olsunlar, bizi metafor avcısı yaptılar. Bir yerlerde bir işaret, bir selam çakma olur diye ekstra dikkat ediyorum. Hatta şöyle ki Sado’mun  vurulduğu sahnede “KAPLUMBAĞA GÖRDÜNÜZ MÜÜÜÜ HANİ KAMPLUMBAĞA YOOK” diye haykırdım.

● Despina, umarım Adil’in ajanıdır da benim bütün sinir olmalarım meşru bir gerekçeye bağlanır. Yahu adamın derdi boyunu aşkın biz hala Despina’nın fazlalık triplerini izliyoruz. Kadın o kadar çok "fazlalığım" dedi ki Bahri Baba bir bölüme kalmaz evlenme teklifini de eder. Ayrıca "benim hayatımda daha önce hiç macera yoktu" tarzında bir cümle kuran Despina’ya izin verirseniz "Yoksa Bahri Babişkom senin için 3 günlük bir macera mı diye?” soracağım.

● Meltem- Zülfikar sahnesinden sonra deriiiin bir “Ohh” çekenleri şöyle alalım. Kasvetli bölümlere ilaç gibi gelen bir adet Zülfikar yapmışlar, iyi ki de yapmışlar! Aksi halde aşırı doz acıdan aklımızı çıldıracağız.

● Gelecek haftaki tavırlarını merakla beklediğim Songül de sıra. Bu kadının Konya Ovası kadar geniş olması beni mutlu ediyor. Sema’ya “nasıl olsa unutursun” dediği sahnede yine tebessüm etmeme neden oldu.

● Sinan, çocuğum evladım yavrucuğum öyle sürpriz mi yapılır, içim burkuldu yine :(

● Adil Topal ile ilgili iki satır bir şey yazayım istedim ama kelimem bitti. Bu kadar kötüsünü hatırlamıyorum. Zulmü artsın demeye devam!

● Sefer’i bir an önce boyu kadar çocuk yetiştirme imkanına kavuşturun, lütfeen!

Ve son olarak ufak bir tarih uyuşmazlığı var. Sanırım hepimiz fark ettik ama Sado'nun şoku ile görmezden geldik. Mezar taşında 10 Şubat yazarken, Zülfikar ve Meltem çoktan sevgililer gününü kutlamışlardı!

Şöööyle genel bir toplarsak. Bence, daha önce bildiğin her şeyi, herkesi unut Poyraz Karayelci. Daha önce hiç görmediğimiz şeylere şahit olacağız ve artık hiç bir şey eskisi gibi olmayacak gibi hissediyorum! Tüm ekibin eline sağlık, sağ olsunlar gece gece yine hayatı sorgulayacağım!

Son söz;  Sadrettin.. Sado.. Deli Fişek.. Seni çok özleyeceğim hem de çok R.I.P Sado!

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER