Vermeyince mabut neylesin Sultan Mahmut?
Derler ki, Sultan Mahmut'lardan birine kısmeti bağlı bir adamdan söz etmişler. Sultan adamı bir de kendisi denemek istemiş. Bir koca tepsi baklava yaptırmış. Üst tabakadan başka tepsinin her tarafına görünmeyecek şekilde altın dizdirmiş. Adamını gönderip  tepsiyi birinin bir adağı diyerek kısmetsiz şahsa vermesini ve şahsı takip etmesini emretmiş.

Adamımız tepsiyi almış. Yolda bir tanıdığına rastlamış. İkisinin de olaydan haberi yok. Adamımız hikayeyi anlatınca, "senin," demiş tanıdığı gerçek bir hayırseverlik duygusuyla, "baklavadan çok paraya ihtiyacın var. Al şu iki altını, sat tepsiyi bana." Teklif adamımızın da işine gelmiş ve tepsiyi satmış.

Sultan hikayeyi duyunca "fesuphanallah!" demiş. Adamına adamımızın her gün geçtiği köprünün, her gün geçtiği tarafına o gelmeden hemen önce altın dizmesini ve kenara çekilip izlemesini emretmiş. Adamımız köprüye gelince "ya, hep aynı taraftan geçiyorum, bu gün de diğer taraftan geçeyim, bir değişiklik olsun," demiş.

Sultan hikayeyi duyunca, "ya Hazreti Pir!" demiş. Adamımızı yaka paça beylik arazilerden birine getirmelerini emretmiş. Getirmişler. Adam korkudan tir tir titrerken ona bir kasnak verilmesini emretmiş ve "bu kasnağı atabildiğin kadar uzağa atacaksın. En son durduğu yere kadar olan arazi senin olacak," demiş. Adamımız kasnağı savurmuş. Kasnak havada bir yay çizip gelmiş ayaklarının dibinde durmuş. Sultan "ya malik el mülk!" diye haykırmış, "getirin onu!" Doğruca hazineye gitmiş. Adama bir kürek verilmesini emretmiş. "Küreği daldır, ne gelirse senindir." Adam korku ve heyecandan küreği ters daldırmış ve gele gele bir metelik gelmiş. Sultan bakmış işin oluru yok çevresindekilere dönüp “Eee vermeyince mabut neylesin Sultan Mahmut!” demiş. 


Çok üşüdüm ama deri ceketin kollarını aşağı indiremem havam bozulur. Maazallah!!!

Şimdi hikaye iyi, güzel, hoş peki diziyle nasıl bağdaştırdım? Hani ben tesadüflere ekstra ekstra deli oluyorum buradan demediğimi bırakmıyorum ya. Galiba beni biraz fazla ciddiye aldılar. Dün ilk kez tesadüf olsun diye bekledim, olmadı ve ben üzüldüm. Neden bahsettiğimi anlamışsınızdır belki. Songül ve Güney’den bahsediyorum. Songül kapıya kadar gitti ve Güney kafasını çevirip bakmadı. Songül partiye gitmek için Güney’in sevgilisini savunduğu anları değil de Alara mı Dilara mı hala öğrenemediğim sarışın kızla konuşmasını bekledi. Eh ben de izlerken, "vermiyorsa senarist ben neyleyim" diye düşündüm. Hani istemem istemem tesadüfleri gözüme sokarlar, ben tesadüf isteyince yok! 

Songül ve Güney ile başladım madem devam edelim. Güney’in mağazada söylediklerine kızan oldu mu bilmiyorum. Ama ben sonuna kadar hak verdim. Evet, bir paltoya o kadar para vermek bana göre de yanlış. Sonuçta Songül haklı o parayla bir ay geçinen insanlar var memlekette. Ama her şeyin de bir söylenme yeri, zamanı, tarzı var yani. Her doğru, her yerde söylenmez diye boşuna mı demiş adamlar? Songül kendini ezdirmek, para avcısı gibi gözükmek istemiyor bunu anlarım. Ama Güney’in üstüne çok gitti. Zaten çocuk palto almaya ikna edene kadar soğuktu dondu birde üstüne Songül’ün söylediklerini hak etmedi. Arif Diren’in oyunculuğunu bu sahnede çok beğendim. Resmen o hayal kırıklığını hissettim. Bana geçti o duygular. Tabi birde küs olmasına rağmen sevgilisini koruyan Güney tatlışlığı diye bir şey var. Ekran başında kaç kızın gönlünü fethetti acaba? 

Songül’ün Güney’in ailesi ile tanışması başka bahara kaldı. Bence iyi oldu geçiştirmeden uzun uzun işlerler belki. Davette ayaküstü tanışmalarını istemiyordum hani. Benim gibi bir CemGök hayranına onların birçok sahnesi varken SonGün çiftini yazdırmak! Tebrikler valla :) Ama bu bölüm niyeyse onlarla başlamak geldi içimden. 

 

Yorumu yazarken bu videoyu dinliyorum bir taraftan. Çok tatlı değiller miydi? Cemre gibi ben de 60'larda ya da 70'lerde yaşamak isterdim. Gerçi benim o dönemde yaşamak isteme nedenim dolu dolu yaşamak istemem. Geçenlerde bir büyüğüm laf arasında “iki darbe bir muhtıra gördüm” dedi. Yanlış anlamayın darbe fikrine kesinlikle karşıyım ama o zamanlar insanlar daha bilinçliymiş sanki. "Aaa darbe oldu hadi oturalım" dememişler. Bir tarihe şahit olmuşlar. Belki “o dönemleri yaşamadın, uzaktan davulun sesi hoş gelir şimdi, biz neler çektik” diyenler olabilir. Haklılar tabii de ne bileyim ben yinede o dönemlere şahit olmak isterdim. Neyse konu çok dağıldı. (ben bunu çok sık yapıyorum galiba) Cemre ve Gökhan’ın vintage giyimde denilen eski dönemlere ait kıyafetleri denedikleri sahne müzikle çok eğlenceli bir hale gelmiş. Bu arada 60'larda kadın modası iyiymiş lakin erkek giyimini ben bile beğenmedim ki modadan anlamam. Gökhan’a oradan kıyafet almadıklarına sevindim.
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER