Şimdi tekrar dönelim Gönül-Tekin-Yusuf üçgenine. Gönül’ün
Tekin’den hesap sorması, Tekin’i istememesi her şey normal ama neden hiçbir
şeyi sorup sorgulamadan Yusuf’la birlikte oluyor? Neden Yusuf’a koşuyor? O kadar
şey yaşadıktan sonra biraz daha temkinli olması gerekmez mi? Ama aşıklar tabii,
haklısınız.
Yusuf, bu hikayede en inanmadığım karakterlerden biri.
Olmuyor, ne kadar çabalarsam çabalayayım Engin Öztürk’ün Yusuf’una
inanamıyorum. Bölümü izlerken Twitter’da da yazmıştım. Onur Saylak, Hatırla
Gönül için hem şans, hem şanssızlık. Neden şans olduğunu hepimiz biliyoruz.
Peki neden şanssızlık? Adam efsane oynuyor! Ölmek üzereyken bile gözlerinden aşk
fışkırırken, kısacık sahnede gözleri “Ben Gönül’e aşığım!” diye bağırırken, bir
başkasının Gönül’e aşık olduğuna inanamıyorum. Hal böyle olunca Yusuf ve Gönül
aşkına nasıl destek verebilirim? Nasıl onların “mutlu son”unu isteyebilirim? İnanmıyorum ki aşık olduklarına! Burada Gökçe Bahadır da beni inandıramıyor, o
da ayrı bir mesele.
Bak işte, ne güzellermiş... <3Ne demek istediğimi biraz daha açayım. Gönül ve Tekin’in
tanışma hikayelerine gidelim. O sahnelerde Gönül’ün yüzüne yayılan tebessümü
Yusuf’la beraberken gördünüz mü? Ben görmedim. Tanışma hikayeleri demişken,
hikaye o noktada çok güzel bağlanmış. Gözlerim dolu dolu izledim, mutlu oldum.
Keşke Tekin, kalbindeki beyazları siyahlarına galip gelen bir adam olsaydı;
işte o zaman dolu dolu bir Gönül-Tekin aşkı izlerdik. En azından birkaç bölüm
dahi olsa ikisinin aşkına konuk olmak isterdim.
Ve elbette ki Tekin’e ayrı bir paragraf açmadan
gitmeyeceğim. Onur Saylak’ın kaşına, gözüne, kirpiğinin her bir teline helal
olsun. 13 hafta boyunca, bana göre Türk televizyon tarihinin en önemli
karakterlerinden birini izletti. Tekin karakteri zor bir karakterdi, ruhuna
bürünemese üzerinde büyük kalırdı. Ama öyle bir giydi ki Tekin’i, öyle bir
kuşandı ki. Ağzım açık, kalbim ağzımda, gözlerim dolu dolu izledim. Çok
severdim, çok keyif alırdım ama buna rağmen her sahnesinde şaşırmaktan kendimi
alamadım. Dilerim Onur Saylak’ın yolu her daim açık olur, dilerim gönlüne göre
projelerle her daim evimizin misafiri olur. Elbette Hatırla Gönül’ü bütün
olarak çok özleyeceğim fakat haftalardır beni okuyan herkesin tahmin edeceği
üzere Onur Saylak’ı kat be kat özleyeceğim. Şimdilik son kez, Onur Saylak
rocks!
Finale gelmeden önce birkaç şeyden daha bahsetmek istiyorum.
Zaman atlamasının tek yolu saçları değiştirmek mi? Zaman atlaması peruksuz
anlaşılmıyor mu? Aylin’in de, Neşe’nin de saçları çok kötüydü. Zaten alttan “6
yıl sonra” diye geçiyorsunuz, belki okumayan vardır diye tekrar ediyorsunuz, ee
tamam anladık, anlıyoruz. Zaman atlandı, Gönül’ün bebeği doğdu, büyüdü, doğum
günü geldi. Ne gerek vardı o kötü saçlara. Hele Neşe’nin o güzelim saçları ne
kadar kötü olmuştu öyle. Sanırsın Tekin öldü diye kendi saçlarını kendi kesti.
Bir de Tekin’in sakalı var tabii ki. Tanınmamak için yüz değiştirme ameliyatı
olacak değil ama o sakal biraz daha özenli olabilirdi.
Aman da aman benim canım oğlum mu gelmiş. Ve geldik finale. Öncelikle Tekin arabayı denize sürdüğünde
yaşadığım kısa şok ve akıttığım birkaç damla gözyaşından sonra, “Acaba Tekin
arabayı boş halde mi attı?” diye düşünmeye başlamıştım. Aksi halde, daha
bölümün ortasında dizinin en etkili karakterini öldürmek çok saçma olurdu. Tekin’i
öldürmeyip, yıllarca bir balıkçı barınağına mahkum ettiğiniz için teşekkürler
sevgili Deniz Yeşilgün ve Esra Çetek. Aksi halde çok büyük bir hayal kırıklığı
yaşayacaktım. Ve evet, yıllarca balıkçı olarak yaşamak Tekin’e koymaz ama
Gönül’e dokunamamak koyar, bunu biliyoruz. Bildiğimiz bir başka şeyse eğer
finali kendi zihnimizde bir yerlere taşıyacaksak, Tekin o çocuğu Yusuf’a yar
etmez.
Hoş, ben hala o çocuk nasıl Tekin’den bunu anlamadım. Gönül
ve Tekin kazadan önce sevişmemişti, bu o zamanlar gündeme gelmişti. Ahmet ve
Jülide de aynı yatakta uyumuyordu. Bilemedim ben bu işi.
Tekin’in “mutlu aile tablosu”na karabasan gibi girmesi ise kalp
ben! Evet daha önce de ne demiştik? Tekin bitti demeden oyun bitmez! Yine
bitmedi…
Gönül’ün hikayesi ekranda son buldu. Hatırla Gönül, 13
bölümlük yolculuğuyla farklı, kaliteli bir iş izletti. Hala ilk bölümünün, hala
orman sahnesinin, hala Tekin’in çıldırışının tadı damağımda… Geriye dönüp
baktığımda ben de, “İyi ki” diyorum. İyi ki Hatırla Gönül, iyi ki…
Emeği geçen herkese çok çok teşekkürler. Tüm Hatırla Gönül ekibine reytinglerinin
zirvede olduğu, hikayelerinin doya doya anlatıldığı projeler diliyorum. Başta
Gökçe Bahadır, Onur Saylak ve Engin Öztürk olmak üzere tüm oyunculara ayrıca
teşekkür ediyorum.
13 haftadır elimden geldiğince Gönül’ün hikayesine eşlik
etmeye çalıştım. Okuyan, yorum yazan herkese teşekkürler.
Gönlümüze dokunan bir başka hikayede görüşmek dileğiyle…