Hoca ile Polat’ı yine karşılıklı oturttular. Bu sefer konu, “İsrail’le aramızı bu güçler bozabilir mi?” Bunu gerçekten söylediler. Kutlar Vadisi Pusu tabanındaki İsrail hakkındaki fikriyatı benim burada anlatmama gerek yok. Sonuçta İsrail bayrağının üzerine kan sıçratan da yine bu yapımdı. Fakat benim ilgimi çeken nokta burası değil. İsrail’in de bunlardan bağımsız bir devlet olarak gösterilmesi beni şaşırttı doğrusu. Hani burada sanki aramızı bozmaya çalışanlar olmasa gül gibi geçiniriz mesajı çıkıyor. Gelecek bölümlerde Mavi Marmara’yı da Karunlara dayayıp filmi boşa çıkarmazlar umarım. Ha, yoktur ama yine de anti-parantez belirteyim. Buradan anti-semitist görüşe sahip olan biri olduğum anlamı çıkmasın lütfen. İsrail devletine evet çok kızıyorum ama sevdiğim bir o kadar da Yahudi kökenli insan var. Mesela Mila Kunis, mesela Coen Biraderler... <3
Geçen bölüm çok beğenildiği için olsa gerek Gölge bu hafta da operasyondaydı. Tek başına daldı ama o ne dalış! Sen, sivillerle çatışırken böyle havaya sıkıyorsan Babil milli takımı maç kazanınca ne yapacaksın Gölge?! Adama üç, göğe 13 kere sıkarsan ne olur? Tabii ki kısa sürede kurşunun biter. Tam da bu esnada karşılaştığı adamın “teslim ol” demesi tüm o aksiyonu bozdu diyebilirim. Sık ama ıskala veya Gölge’ye zaman kazandıracak başka bir şey bul. Zira o şartlarda kimse köyü basan adama “teslim ol” demez. Gerek çatışma, gerek “teslim ol” ile tam da Gölge’nin bu sefer arzulanan performansı gösteremediğine karar verecektim ki “uzun zaman oldu heyecan yaptım” repliğiyle dağıldım diyebilirim. Ertan Saban sahnelerini bir şekilde kurtarmayı hep beceriyor. Yine hepimizi tavladı. Tam bir seyirci çapkını.
Polat'ın bile oğlu varmış bi benim yok. Hayıflanmayayım, üzülmeyeyim diyorum ama insan yine de hüzünleniyor bee...
Palmira olayı yaşandığında Vadi’nin bu konuya girmemesi beni şaşırtmıştı. Demek senaryoda şartların olgunlaşmasını bekliyorlarmış. Bize kamera arkası ve önüyle Palmira’yı nasıl hiç ettiklerini gösterdiler. Çok da iyi ettiler. Zaten olay yaşandığında da bunun muazzam bir tarihi eser kaçakçılığı olduğuyla ilgili twitler atmıştık. Burada asıl önemli ve dikkat çeken nokta Karun’un tepkisiydi. Karun ki kardeşini öldüren Polat Alemdar’a bile sinirlenmemiş, “efendim büyük bir bombayla Şedid’i tamamen imha etmişler” dense kılını kıpırdatmayacak adam Palmira konusunda resmen köpürdü. Çünkü kıymetini biliyor. Mesela dostumuz Ferdinand’da kıymetini biliyor. Çekip vurduğu iki adam belki pisi pisine öldü ama asla ucuz bir ölüm değildi. Zira sadece o taş onların sülalesine bir ömür bakabilir.
Dediler ki bu hafta Kurtlar Vadisi Pusu’da büyük sürpriz var dediler. Yer yerinden oynayacak, herkes bunu konuşacak dediler. İyilikler kazanır, kötülükler kazınır dedileeeer. Mutlu olmak için, mutlu etmek yeter dedileeeer. Peki mutlu muyum? Hayır.
Uyanınca ortalığın karışacağı kaç bölümdür Öktem’i hastanede baygın bir halde yatırmalarından belliydi. Fakat ortalık karışmadı, resmen battı. Önce Yusuf gibi bilinmezlerle dolu bir karakteri diziye sokuyorsun, sonra Asya geliyor. Asya - Öktem - Yusuf üçlüsünden bir şeylerin döndüğünü anlıyorsun. Her bölüm yeni bir soru işaretiyle merakın büyüyor da büyüyor. Ulen kim bu çocuğun babası diye kafa patlatıyorsun ve hooop sonuç suni döllenme!
Anılaaar, anılaaaarrr şimdi gözümde canlandılaaaar...
Lost’u artık çoğu insan biliyor. En azından internete değenlerin ciddi bir kısmı izledi. Henüz izlememiş olanlar için finaliyle ilgili ağır spoiler geleceği uyarısında bulunayım. Lost, altı sezon boyunca inanılmaz bir meraka düşürdü herkesi. İzleyen herkes hem çok etkileniyor hem de saatlerce muhabbetini yapıyordu da bir tane doğru düzgün tahminde bulunamıyordu. Bu tahminde bulunamama durumunu yıllarca yazar ekibinin dehasına verdik ve onlara hayran kaldık.
Altı senenin sonunda adanın kaynağına bi tıpa taktılar ve diziyi bitirdiler. Bak şu an hatırladım yine sinirlendim. Meğer maharet yazar ekibinin değilmiş. Zira onlar da konuyu nereye nasıl bağlayacaklarını bilmiyorlarmış. Bizi yemişler. Hem de çıtır çıtır yemişler. Tabii ki Lost ile Kurtlar Vadisi Pusu’yu karşılaştırmıyorum ama Lost’un konuyu toparlayamamasıyla Vadi’ninki aynı şey. Bizim tıpamız da suni döllenme.
Yusuf’un Polat’ın oğlu çıkmasına hiçbir sözüm yok. Lakin sırf seyirciyi ters köşeye yatırabilmek için bu kadar zorlanmasını anlamlı bulamıyorum. Hoş, seyircinin de öyle çok şok olduğunu falan düşünmüyorum. Neresinden bakarsan bak karşımda uzun süreçte oldukça kötü yönetilmiş bir hikaye duruyor. Polat’ın spermlerini nasıl elde ettiğiniz konusunda seyirciyi aydınlatacağınız anı da merakla bekleyeceğim.
Adam altı sezonluk dizinin finalini söyledi yaaa cık cık cık...Suni döllenme hikayesi 2-3 bölümde başlayıp sonlanan bir yan hikaye olsaydı bu tepkiyi vermezdim. Basit hikaye der geçerdim. Fakat siz gelecek sezonu değil, sezonları değiştirecek bir hamle yapıyorsunuz. Öyle bir hamle ki yıllarca seyirci tarafından hatırlanacak ve konuşulacak. Kurtlar Vadisi Pusu adasına lütfen böylesi tıpalar takmaya çalışmayın. Bunu ne seyirci, ne de Kurtlar Vadisi markası hak ediyor.
Son olarak dizi süresiyle ilgili de bir şeyler söylemek lazım. Bir ara 100 dakikaydı ve gayet güzeldi. Bana kalsa 50 dakika olsun ama biliyorum şartlar… Muhteşem Yüzyıl: Kösem başladığından beri Vadi 120 aşağısına düşmüyor. Bu konuda mızmızlansam da esasen bir problemim olamaz. Fakat özellikle bu bölüm hani montajdan falan anlamam ama bana bırakılsa ben bile keser, biçer 100 dakikalık temiz bir iş ortaya çıkartırdım. Rekabetten dolayı 120 dakika yapabilirsiniz ama Kurtlar Vadisi iseniz o 20 dakikanın hakkını vermek durumundasınız. Yapımın benim gibi montajdan anlamayan insana “ben bile keser, biçerim” lafını söyletmemesi lazım.
Kurtlar Vadisi Pusu 278. Bölüm böylelikle bitmiş oldu. Haftaya hem ana oğul yüzleşmesi hem de vakit kalırsa baba-oğul diyaloğu var. Bakalım işler nereye varacak...
Haftaya görüşürüz.