Lunaparkın rengarenk oyuncakları arasında
koşturuyorum. Atlıkarınca dansa davet ediyor, neylersin ki yaşım tutmaz. Balerin
baş döndürür, ayık kalmam şart. Belki çarpışan araba... Ama yok, kendimi sadece
kendime çarpmadan bu matematik işlemini tamamlayamam. Trene bineyim desem, çok
uzaklara gider, vaktim yok. İşte aradığım orada! Bir değirmen gibi yavaş yavaş
ama ışıklarıyla bizi ezerek dönüyor dönme dolap. Çıktım tepesine ve sen aşağıda
kaldın. Bekle, atlarım kollarına öyleyse.
Rüyalar drama dünyasının can simididir. Kimileri
rüyaları ince bir dantel gibi örer, kimileri ise ona denize düşünce sarılır. Bu
kez ikinci ihtimal doğru çıkmasın isterdim. Fragmanda izlediğimiz o mezarlık
sahnesi, elbette Ali ya da Haluk olmasın, ama bizi ters köşeden vursun
isterdim. Olmadı, olamadı. Üstelik Ali rüyasını anlatırken suçluluk duygusundan
bahsetti. En fazla bir çerçevenin kırılacağını tahmin edememiştik. Ben kendi
adıma İnci ve Ahmet kaza geçirmiş olabilir diye düşündüm. Emre'nin silah
konusunu öğrenip boş bir silah ulaştırdığını tahmin ettim. Ve hatta o sırada
gelen Levent'in vurulmasını bile ihtimaller dahiline ekledim. Hepsi çöp. Sadece
küçük bir rüyaymış.
Çok komikti Aliş, iki hayırla uğurluyoruz...
Nazlı ve Savaş ilişkisindeki ergenlik boyutu zihnimi
tırmalıyor. Manasız kıskançlık oyunları, Nazlı'ya musallat olan dudak
tembelliği ve olayların heyecansızlığıyla Ali'nin de söylediği gibi 'Yeşilçam
aşkı' olma yolunda ilerliyorlar. Nazlı'yı hırçın halleriyle sevmiştim. Herkese
posta koyan o dik duruşlu kız efsaneydi. Ama şimdi bir köpekten bile korkan
minik kız çocuğu o karaktere bütünüyle aykırı. Neden böyle bir yol seçildi
bilinmez ama Nazlı cephesinde işler pek de parlak görünmüyor. Neyse ki uykudan
uyanırken bile saçları yapılı olacak kadar güzel.
Sarhoş rolü yapmak her yiğidin harcı değil malum.
Tolga Sarıtaş ilk anlarında ayarı pek tutturamasa da sonrasında işin hakkını
verdi. Başka türlüsü şaşırtıcı olurdu zaten. Onun acı çekmesi bir yana,
acısının temellendiği nokta çok dolu ve geçerliydi. Selin'in yöntemi ise daha
en başından belliydi. Çünkü nedensiz bir kaçırılmanın ucu muhakkak ders verme
mantığına dayanacaktı. Ali dersini aldı, pek de iyi oldu.
Senden vazgeçemem oğlum!
Haluk'un babalığına hayran kalırken uzun süre böyle kalamayacağımızı biliyorduk. Oğlunu seviyordu. Ama bugün. Günahler işlemişti. Ama dünden yarına sarkıyor o günahlar. Bunca zaman teorilerini ürettiğimiz mesele açığa
kavuştu. Haklıymışız! Haluk Güneş'e tecavüz eden asıl kişiymiş. Güneş'in olayda
gözlerinin bağlı olması hafıza kaybı geçirmesinden daha uygun bir fikir olmuş.
Bunca zaman yollarını gözlediğimiz Zafer de bu vesileyle zehrini salmış oldu.
Peki ama Peri kimin? Yani Zafer ''Güneş'e yıllardır dokunmadım'' dedi. Rana da
bu vesileyle olayı çözdü. Kafam karıştı a dostlar, ışığınızla aydınlatın!
Ali çaresizliğin en cılız yumruğunu, yani öfkesini savurdu. Ama bazen kendi yumruğun suratında patlar. Sarhoş da ringe çıkılmaz zaten. Selin Ali'nin yarası oldu. Yumrukları bundan böyle hep kendini vuracak. Siz siz olun acınızı alayla hırpalamayın. Yara zaten kanıyla iyileşen bir şey, siz onu büsbütün kopartmayın.
Gerisini bekleyip birlikte göreceğiz. Güzel günler.