Aşk böceği Gülfem
Sevilerek sevmenin ne demek olduğunu kaçımız biliyoruz? Galiba hayatımızda anlamlandıramadığımız ve taşları yerine koyamadığımız en büyük sorunumuz bu. Çünkü şu devirde gerçekten sevildiğini bilerek sevmek paha biçilmez bir değerde. Sen seversin ama onun haberi yoktur. Sen seversin, o da sever fakat bir başkasını. Bir başkasını sevdiğini bilerek sevmek ise bu hayatın katlanılmayacak ölçüdeki cezalarından biridir. Cihan başlarda Gülru’ya âşık olduğunu sandı. Zavallım, Gülru’dan başka birini mi görmüş şu dünyada? Belki de Cihan’ın intihar etmesi en çok da Cihan’a yaradı. Gerçek aşkın ne demek olduğunu öğrendi. Bilmiyordu ki… Bu yetiyi daha kendinde yeni keşfediyor. Ne şanslı ki Cihan’ın sevgisi karşılıksız değil. Hem gerçek Sevgi’yi hem de sevmeyi tattı.
 
Ömer ile Gülru’ya baktığımda ikisinin de 70’lerine gelmiş nine ve dedeler gibi olduğunu görüyorum. Çok şey yaşadılar. Yaşadıkları ve çektikleri acılar onları otuz, kırk yıl ileriye götürdü. Yüzlerindeki o yaşanmışlık ve yaşlanmışlık ifadesi her şeyi en ince detayına kadar belli ediyor. İyileşiyorlar ya da iyileşmeye çalışıyorlar. Peki, iyileşmek bu (kısa bir alışverişi süresi) kadar kolay mı? Gülru’nun intikam oyunları, Ömer’in bu intikam oyunlarına karşı öfkesi ve tutumu. Kaybettikleri bebekleri. Her şey sandığımızdan daha mı kolay çözülüyor? Acıların üzerini çizerek, kaldığımız yerden devam diyebiliyoruz mu?

Yaşanmışlıkların acısı yüzündeki çizgilerden çıkıyor
 
Halide’nin, Salih Efendi’ye olan hıncını, kinini babaannemin dedeme duyduğu hisselere benzetiyorum. Tabii yaşadıkları birbiriyle tutmuyor, fakat bir kadının âşık olduğu adamı kaybettikten sonraki geri dönüşümsüz çaresizliği bu gibi duyguları ortaya koyuyor. Kolay değil. Sevdiği, uğruna karnında bebeğini taşıdığı adamın bir başkasıyla evli olması ve mutlu olması kaldırılabilecek gibi değil. Halide’nin yerine kendimi koyduğumda, ona kızamıyorum. Sevdiğim adam evlenmiş, karnında bebeğini taşıyorum. Düşüncesi bile kanımı dondururken yaşaması çok güç. Evli olduğunu bilsen dahi vazgeçemiyorsun. İstersen buna saplantı de? Ama bu yaşanılan şeyi tek bir kelime ifade eder; AŞK. Âşık olduğun için zaten umudunu yitiremiyorsun, hayâllerini çalsa da yitmiyor. Onların mutluluk pozunu seyirci gibi izlemek nedir bilir misiniz? Bu nedenle Halide’yi suçlayamam. Evet, bencil. Evet, belki katil! Evet, çocuğunu bir başkasına vermiş. Evet, ama âşık! Aşkından bir ân olsun vazgeçmemiş. Tüm öfkesi de bu yüzden değil mi? Belki aşkı bitse bu kadar katı düşüncelere yer vermeyecekti. İşte, Halide’yi babaanneme benzetme sebebim de bu. Aslında biraz da olsa Halide hepimizden bir iz taşıyor yüreğinde. Onu suçlayamıyorum.

Ağaçlar bile gerçekleri saklayamaz
 
Cihan puzzle oynamayı çok severdi. Yaşadıkları onu en büyük hobisinden uzaklaştırdı ama hayat,ona kendi puzzle’ını tamamlamayı öğretti. Cihan, Salih Efendi ile Halide arasındaki puzzle’ın son parçasını da yerine koydu. Bundan sonraki süreç hem Cihan için hem de hepsi için zorlu geçecek. Ve bu savaşın bir galibiyeti olmayacak. Bu kadar uzun uzadıya yazmamın sebebi bir veda değil. Bölüm yorumumu çok geç yayınladığım ve aksattığım için telafi demek daha doğru olur. Biraz da sizlerle sohbet etmeyi, yazmayı özlemem buna sebep oldu. 62. bölümde görüşmek üzere.

Mortissa


 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER