Ömer sen ne yaptın? Şimdi memleketin dört bir yanında, akşam
iyi geceler dilekleri yerine, sevdiği kızdan fırça yiyerek uyumuş bir sürü adam
var. Bununla bitse neyse, erkek cinsi için çıtayı da yükselttin, genel hâl ve
hareketlerinle hiç yoktan. Hani tamam sen patlattın frenleri yokuş aşağıya
gidiyorsun da bizim suçumuz neydi?
Aslında bu yazıya başladığım kıvamda devam edebilirim erkekliğe
b...k sürdürmeyip, ama gerçekçi olmaz. Biz erkeklerin hep sığındığı bekârlık
sultanlıktır yalanına devam etmiş olurum sadece.
Ömer sevdi, istedi ve içinden geçen neyse onu hissettiği
şekilde yaptı. Doğru ya da yanlış onu ancak zaman gösterecek, aynı gerçek
hayatta yaşadığımız gibi. Bu dizinin bu kadar seviliyor olmasının da sanırım en
büyük sebeplerinden biri bu. ''Bu kadarı da olmaz canım'' diyebileceğimiz şeyler
çok çıkmıyor karşımıza. Tamam, bazı durumlar biraz abartılıyor ama bu da işin
gereği. Yine sondan başladık yazmaya, paşa paşa dönelim geriye.
Defne'nin "GİTME" dediği yerden başladık. Bizim kaçak
Defne, yine aldı eline maşasını, sordu hesabı Ömer'den. Ömer'de az değil ama hiç
niyeti yokken gitmeye, işi nasıl çevirdi, sen istemezsen gitmem kıvamına. Bu arada söylemeden geçmeyeyim ben hala pek
bir anlam veremedim İz'in aldığı açık biletin haberinin Defne'ye neden gittiğine,
ama neyse ki gitmiş.
Hayatta çoğu zaman her şey aynı anda yolunda gitmeyebiliyor.
Ömer'in iki hayali var görebildiğimiz. Biri Passionis, diğeri kapıyı
kapattığında gerçek olan biri. Bir gecede bir hayali ona "sakın
gitme" dedi, diğer hayali ise avuçlarından kayıp gitti. Duygu karmaşasına
bakar mısınız? Bir yanda yılların emeğiyle, tırnaklarınızla kurduğunuz şirketi
kaybetmenin acısı, diğer yanda sevdiğine kavuşmanın heyecanı. Sevgili Ömer,
Defne'nin dünyasına hoş geldin. Garibim Defne, oyun yüzünden hep en mutlu olduğu
anlarda çekti en çok acıyı. Aynı durum olmasa da karmaşası aynı.
Ve işte Ömer'in Defne'si; dağınık saçları, dizleri çıkmış
pijaması ve bin yıllık hırkasıyla karşımızda. Ömer'in sığındığı liman, artık
Defne.''Passionis elden gitmiş kimin umurunda? Defne ile aynı odada yatıyorum''
diyor Ömer, durum bu kadar net. ''Sana sarılıp uyumak istiyorum!'' diyemiyor belki
ama ''Senin yatağında uyuyayım'' diyor, kokuna sarılarak. Sonuç olarak Ömer,
Defne'nin yastığına sarılarak belki uzun zaman sonra hayatının en huzurlu uykusunu
uyuyor (uyandığında sormuştur herhalde kendisine "ben kokusuyla bu kadar
huzurluysam, Defne ile uyusam nasıl olur acaba diye").
Ve işte Defne'nin
bir gün süreli cennet kürü sona eriyor. Hepimize ''Yuh!'' dedirtecek bir yanlış
anlamaya imza atarak, Ömer'i cehenneme atıyor yeniden. Eh be kızım adam senin
kokunla uyumaktan mutlu olacak kadar kaptırmış kendini, otuz saniye önce bu
ellerden zehir olsa içerim diyor, sen yine güvenemiyorsun bu adamın sevgisine. Neyin
seçiminin endişesindesin demeyeceğim, seni anlıyorum çünkü. Seni en çok sevmesi
gerekenler terk edip gitmişken, annen seni bırakıp ardında, yoluna devam
etmişken, terk edilmekten seni sevdiğini söyleyenin gitmesinden korkman kadar
doğal bir şey yok. Ama yinede adamı asmadan önce daha iyi dinlesen mi acaba
demeden geçemeyeceğim. Neyse ki bu sefer yanlışından çabuk döndü bizim kız. İyi bir
asistan ne yapmalı diye çıktı yola (Nihan tercüme etti bize Defneyi, o
"iyi bir eş" demekmiş aslında). Ömer'i bir adım öne geçirebilmek için
çırpındı. Çırpınırken de itiraf etti " aşkımdan ölüyom, köpek gibi
seviyom, ölüyom, geberiyom anlasanıza ya" diye. Anladık Defo anladık, merak etme
sen.
İşte huzurlarımızda, yeniden geriye dönen Defne. Ama bu
sefer diğer her dönüşünden farklı "Benim gibi bir sersemle idare
edeceksin" diyerek giriyor kapıdan, hatalıyım biliyorum dercesine. Bir de özür
patlatıyor, Ömer'in neler oluyor ısrarına cevaben. Daha fazla sorgu suale gerek
yok geçti bitti, nerede kalmıştık diyen bir Ömer çıkıyor yeniden karşımıza. O kadar
kolay affedebiliyor artık Defne'yi (içinden deli işte diye geçiriyordur
herhalde).
"Biz diye bir gerçek var"
Sana her
"GİTME" dediğimde
Bir parçamı
daha götürdün yanında
Benden kaçarken
Bana her
"GİTME" dediğinde,
Bir parçam
daha kaldı ardımda
Senden kaçarken
Eksik kaldık
kendimize dair
Yanımıza kalan
parçalarla tamamladık, kendi eksiklerimizi
Benim içimde,
senden gidenler
Senin içinde,
benden kalanlar
Bize tamamlandık,
biz hiç fark etmeden
Bir türlü bozamadım şu ruju...
Biz olduklarını
kabullendiler sonunda. Birlikte olamadıkları zamanlarda eksik kaldıklarını,
aldıkları nefesin tam olmadığını kabullendiler, ya da itiraf ettiler diyelim. Zaman
kavuşma zamanı yeniden. Bu cennet havası ne kadar sürer, tabii ki Defne'nin bir
sonra ki bombasına kadar. Bakalım bu sefer ne yapacak. Ama biz bunu
düşünmeyelim şimdi ve anın tadını çıkaralım.
Ömer'in
içinden bir de fırlama çocuk çıktı bu sefer. Tamam, arada sırada Defne'yi sağda
solda sıkıştırıyordu ama artık iyice salıverdi ortaya, o muzur adamı. Keyifli
bir adama dönüşüyor Defne hayatına dokundukça. Sevdiği kadını sarıp
sarmalayabilmek için hiç bir fırsatı kaçırmıyor. Rujunu bu seferde bozamadı ama
o ruj BO-ZU-LA-CAK eninde sonunda, azimli
bizim oğlan.
Sonsuz
aşklarının ilk yıldızını çekmeceden alırken, Ömer'in annesinin resmine onay
alır gibi bakışı evlenme teklifinin ilk habercisiydi. Yüzüğü Defne'nin
parmağına takışı, yarı yolda bekleyip Defne'nin sözlerini tamamlamasıyla, ben
geliyorum dedi evlilik teklifi. Erken mi oldu? O tartışılır. Ama bu kadar gelgitin içinde, ortalığın durulmasını sağlayabilecek şeylerin başında geldiği
kesin. Adam sevmiş sevildiğini biliyor, sevdiğini her an yanında istiyor (Defne'nin
içindeki kaçabilme potansiyelini unutmayalım), daha niye beklesin ki? Defne için
düşünürsek, durum o kadar da basit değil. Bu soru, sonun başlangıcı gibi eğer
oyunu hesaba katarsak. "Evet" derse, Neriman gerçeği her şeye rağmen
önüne dikilebilir, "hayır" derse, Ömer'i yine kaybedebilir. Belki de hayatının
en zor kararı bekliyor Defne'yi.
Bu arada Ömer'in
böyle doğal bir anda evlenme teklif etmesi biz erkekler için bir can yeleği
gibi, evlenme teklifleri tarihine yazıldı. Neden derseniz? Malum, kızlar hep
janjanlı evlilik teklifleri bekler erkeklerden. Hep özel bir hazırlık olması
beklentisi vardır. Artık elimizde şöyle bir cümle olacak beyler "Ömer bile
yapmadı" bak bunu yazın bir yere beyler işinize yarayacak ileride benden
söylemesi.
Sinan
işine de bir şeyler söylemek lazım. Ömer her şeye rağmen hayatındaki bazı
şeylerden vazgeçemeyeceğini gösterdi. Bu Defne'nin geleceği için de aslında çok
önemli. Sinan ihanet etmesine rağmen affedildiğine göre, Defne'de eninde
sonunda bu işten sıyrılabilir gibi duruyor. Kolay olmayacaktır elbette, hatta
Sinan'ın yaşadıkları parkta dolaşırken yaz yağmuruna yakalanmak gibi kalacaktır
yanında ama yinede bir umut ışığı var bir yerlerde.
Bekleyelim
bakalım Defne'nin cevabını. Kendini bana bırak dediği adam, kendini bana bırak
dediğinde içinden geldiği gibi mi, aklının korktuğu gibi mi davranacak?