11 yaşındaki Aslan'ın yaşadığı küçük köydeki tek gündeliği okula gitmek ve arkadaşlarıyla vakit geçirmekten ibarettir; en büyük derdiyse aynı sınıfta okuduğu Ayşe'ye olan aşkıdır. Bir gün yaşadıkları yerde bir hayli popüler olan köpek dövüşlerinden birine denk gelen Aslan, burada dövüşü kaybeden ve yaralanıp yere yığılan Sivas adında terk edilmiş kangal köpeğiyle karşılaşır. Bu karşılaşma o andan itibaren yaşayacağı hayatı etkileyecek en önemli dönüm noktalarından biri olur.

Caz şarkıcısı Sophie’yi babası Paul Kromberger arar ve acilen yanına gitmesini ister. Bir Amerikan haber sitesinde bulunan bir fotoğrafı göstermek istemektedir; fotoğraftaki kadın, ünlü operet Caterina Fabiani, Sophie’nin yakın zamanda vefat etmiş olan annesine fazlasıyla şaşırtıcı ve açıklanamayacak kadar çok benzemektedir. Çekincelerine rağmen, sırf babasını memnun etmek için Sophie gönülsüz bir şekilde bu durumu araştırmayı kabul eder. New York’a doğru yol çıktığında, orada, annesi, babası ve kendisiyle ilgili öğreneceği gerçekleri hayal etmesi bile mümkün değildir.

Deniz’in bir saldırı sonucu hastaneye kaldırıldığı sanılsa bile gerçek bambaşkadır. Babası Ayhan ve hayatına giren kişilerle yaşadıklarının altından kalkması kolay olmazken, annesi Saadet ise susmak, psikolog veya polisi dâhil etmemek taraftarıdır... Geri dönüşlerle 25 yıl tamamlandığında, hastanedeki sürecinin de sonuna gelinir. Taburcu olduktan sonra sessizlik bozulacak, herkes kilitli kalmış çekmeceleri hakkında konuşmayı başaracaktır. Ayhan dışında. Onun çekmecesi ancak öldükten sonra açılır.