Pazarların neşesi, evimizin ailesi Baba Can’dır tüm hızıyla
devam ederken, başlıkta da anlaşıldığı üzere dizimizin “En Genç Aşıkları’na”
değinmek istedim. Başlık demişken, bugünlerde bir şarkının içerisinde yer alan
sözün her alanda çeşitli şekilde uyarlanmasına karşı kayıtsız kalamadım ve tam da aşıklarımıza uydu ^.^ (Yazımın en sonunda şarkıyı dinlemeyenler ya
da tekrar dinlemek isteyenler için paylaşacağım)
Bilmeyenler için ; Baba Candır, uzun yıllar önce eşini
kaybedince, üç çocuğuna hem babalık hem annelik yapmak zorunda kalmış,
emektar bir yufkacı olan Salih’in (Settar Tanrıöğen) başından geçen bazen
neşeli, bazen de hüzünlü olayları anlatmaktadır. Ceylan (Melis Tüzüngüç) 23
yaşında Ürgüp’te yaşayan hayatını balon pilotluğu yaparak kazanan, ailesini
yıllar önce trafik kazasında kaybetmiş, mahalleli tarafından büyütülmüş bir
genç kızdır. Emrecan (Özgün Karaman) ise Yufkacı Salih’in 23 yaşındaki biraz
tembel, biraz haylaz, oldukça sevimli küçük oğludur. Ceylan’ın hayatı yıllar
önce İstanbul’da okuyan bir grup çocuğun, Kapadokya’ya geziye gelmesiyle
değişir. Ceylan, boğulma tehlikesi geçiren çocuğun hayatını kurtarınca 11 yıl sonra
Ulus Parkında buluşup evlenmek birbirlerine söz verirler. Ceylan sözünü unutmaz ve
İstanbul’a gelir. Tesadüf eseri karşılaşmaları ile beraber olaylar sürer gider
…
Biz nazlı kızlar hep erkekler peşimizden koşsun isteriz.
İsteriz istemesine de çoğu zaman olumsuz yanıtı da veririz. Peki ya genç bir
kız , bir erkek uğruna şehirleri aşıp da gelse. Ceylan’ı sırf cesaretinden
ötürü bile alkışlamak gerek. Çocukluk sözünü yıllarca kalbinde
büyütüp yolları aşmak fevkalade. Ferhat olsa Şirin’e kızar, bak Ceylan’dan feyz
al derdi… O halde sevimli çiftimizin bugüne kadar geldikleri yollara bir göz
atalım …
Emrecan , hiç karşılaşmasa daha mı iyiydi, yok yok kaç git
dicem de geç kaldın adamım…
Peki ya bir günde 2.defa karşılaşma olursa… Belki de ilk
etkileşimdir.
Bak bak o ilaçlar döküldü, elektrikler fazla gelince şimşek
de çaktı. Bu iş tamam gibi mi.. Bir devam edelim…