Herkes bir ailenin eline tutuşturduğu kaderle başlar
hayat yolculuğuna. Bizi süt kokan halimizde kucaklayıp binbir eziyetle
yetiştirirler. Kimi aile narin bir inci tanesi gibi davranır evladına, kimisi
yabani bir bitki gibi.. Kimisi dünyanın güzelliğini ayaklarımızın altına serer,
bir diğeri topuklarımızı kanatan telleri.. Onları biz seçemeyiz, varlıklarını
inkar edemeyiz. Fakat bizim seçebildiğimiz şeyler de var bu hayatta. Güzel
şarkılar, kıymetli dostluklar ve harcanması imkansız aşklar.. Yolunu kaybeden
bir insan için fener gibidir bunların tümü.
İşte tam da öyle bir zamanda, lise çağında büyümenin
karmaşık sokaklarından geçiyorum.. Kalbimi kırmışlar. Mutsuzluk mutluluk gibi
öğrenilmiyor işte. Her gün elini yüzünü yıkayıp üstüne giydiğin neşe gibi
olmuyor mutsuzluğa alışmak. Yardıma ihtiyacın var. Sonra bir şarkı dinliyorum.
''Gözlerin boşluğa dalıp gider..'' diyor bir adam. O söyledikçe benim gözlerim
boşluktan kurtuluyor. Barış Akarsu sırdaşım oluyor işte o anda. Tıpkı hepinizin
arkadaşı olduğu gibi. Geceleri yorganın altında benimle birlikte ağlıyor, gün
doğarken elini omzuma atıp ''Korkma, geçecek'' diyor sanki o nazik sesiyle..