MİlaT | Sezon değerlendirmesi!

MİlaT | Sezon değerlendirmesi!
En şık: Tabi ki S-İ-N-A-N! Kimse aksini iddia edemez. Gece operasyona gidiyorsunuz. Herkes yandan cepli bol pantolonlar, çelik yelekler giyerken Sinan, kot gömleği, koyu renk jeani ve deri montuyla fark ediliyordu. Yakışır.

Bu tarz senin Sinan!

En iyi uçan: Bu kategoride de Hamza’yı tek geçiyorum.

Dublör mü? Hahaha çok komik.

En “Yumuşak atın çiftesi ağır olur”: Gökçe. Bizim tanıdığımız Gökçe akıllı, işinde uzman, özel hayatında ise Yağız’ı unutamayan bir kızcağızdı. Yani meğerse biz öyle sanıyormuşuz ya da onun istihbaratçı olduğunu bir an için unutmuşuz. Sorgu sırasında durup durup savundurduğu tekme ile hepimizin ağzını açık bırakmıştı.



En rahat (hatta raad): Yağız. Ya güzel oğlum, Asaf, seni kaçırdı, zincirledi. Aç kaldın. Kurtuluş biletin ise adamın elindeki, kıymetlisi, Rafael’in “kardeşim” dediği adam Reşid oldu. Peşine adam taktılar. Ormanda yakalamacılık oynar gibi ellerinden kurtuldun. O eve giriş nedir?

Tam bir aile saadeti.

En masum: Hamza, ama küçüklüğü. Hani diyor ya şarkıda “Biz büyüdük ve kirlendi dünya” diye işte Hamza’nın küçüklüğü dünyanın kirlenmemiş haliymiş. Bu kanıya yetimhane sahnelerinde Küçük Hamza’nın arkadaşı Mustafa ile yaptığı konuşmalar sonucunda vardım.

Allah'ım konuyu biliyorsun. Amin!

En güzel enginar yapan: Begüm. Nereden biliyorsun, yedin mi deseniz, yemedim derim. Çünkü gerçekten de yemedim. Gökçe’nin yalancısıyım.

Çünkü yoldaşlık, yoldaşının en zor gününde ona en sevdiği yemeği yapmaktır.

En çok ve farklı gözlüğe sahip: Rafael. Rafael’in kafasında gözlük çeşitliliğini en başta yakalasaydım, on bölüm boyunca kaç farklı gözlük ile gördüğümüzü oturup sayardım.

Hımm... Sanırım en çok yakışan ortadaki. Bilemedim.

En dünyadan bihaber: Duru. Evet, gerçekten de Duru olup bitenden bihaberdi. Bu konuya biraz da yüklenmiştim. Ama bu durumu oturup düşününce "bir babanın kızını koruma refleksi" dedim. Çok  da şık oldu. Ender'in ölümünün ardından çıkan mektuplarda da benzer ifadeler vardı ama kızım insan bir merak etmez mi ya?

Bu gözyaşlarının hesabı Hamza'ya ayrıca sorulacaktır.

En görünmez kahraman: Ferhat. Aslında adı Ferhat olmayan bir dolu kahraman tanıyoruz. Hepsinin yeri şehitlik, mekânları cennet. MİlaT dizisinde ise Ferhat, düğün baskınında ardından hayatını kaybetti ama biliyoruz ki bizi hep izliyor. ^.^

Delikanlılığa yakışır mı öyle arkadan kurşunlamak?

En garantici: Erman. Gördük, gördük nasıl işini bildiğini, kaçın kurası olduğunu. Hı, hı evet. Çok başarılı.

Oltaaaa! :)

En “derin duygular besliyorum sana karşı”sı: Asaf. İlk bölümlerde Asaf’ı nasıl bilirsiniz diye sorsalar, herhalde hep bir ağızdan kötü biliriz, derdik. Zaman ilerledikçe, Asaf’ı da yakından tanıdık. Kötü duygularımız “Ay yazık olmuş!” istikametinde evrildi. Özellikle sezon finalinin hesaplaşma sahnesinde Asaf ve Hamza arasındaki taşlar yerli yerine oturdu. Arkadaşlar, sıkıntı yok, Asaf’ın kalbi varmış. Dağılabiliriz!

"Dün gece resmini öptüm de yattım."

En kara kutu:
Murat Dağtekin. Herkes, hiçbir şey bilmiyor. Ama Murat Bey, her şeyi biliyor. “Üzgün” rumuzu hariç.

Asaf-Murat Bey yüzleşmesini sabırsızlıkla bekleyen kaleye mum diksin.

En ağızdan dökülen en anlamlı sözün sahibi: İbrahim. Altına kaşemi basar, imzamı atar, dağlara taşlara yazarım.

Doğru söze ne denir?

Ve en nefes kesen sahne: Düğün baskını. Ben susuyorum, görüntüler konuşuyor.



Eylül ayı yine yeni yeniden MİlaT olsun...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER