Dijital platformlar neden kendi yapımlarını bile kaldırıyor?

Dijital platformlar neden kendi yapımlarını bile kaldırıyor?
Disney+
Disney+ sayesinde dijital platform macerasında yeni bir dönemece girdik. Ben de konuyla ilgili çene çalayım ve (uzuuun da olsa) bir toparlama yapayım dedim.

Geçtiğimiz hafta platformun yerli proje alımını uzun bir süreliğine durduğu haberi gelmişti. Hatta çekimleri tamamlanmış dizilerin geleceği bile belirsizleşti. Ardından, kısa bir süre önce, Disney+'ın "yerli" yapım "orijinal" projelerinin ABD başta olmak üzere yurt dışında kütüphaneden kaldırılacağı haberi düştü. Yetmedi ve bitmedi, aynısı Türkiye'de de yaşandı.

Yani 1 Temmuz'a girmemizle birlikte Disney+'ın yerli orijinal yapımlarının birçoğu kütüphaneden kaldırıldı. Bunların arasında Recep İvedik 7, Kral Şakir: Geri Dönüşüm, Ben Gri, Kaçış, Dünyayla Benim Aramda, Yılbaşı Gecesi, Bursa Bülbülü ve Özür Dilerim gibi yapımlar var. Şu an için, daha yeni yayına giren Arayış ve Aktris dizileri izlenebilir ve ulaşılabilir durumda. Ancak çok da uzak olmayan bir gelecekte diğerleri gibi onların da kaldırılacağını düşünmek yanlış olmaz herhalde.


Disney+

Aslında bu durum yeni sayılmaz, önce bundan bahsedelim. Warner Bros. ile Discovery'nin birleşmesiyle kurulan Warner Bros. Discovery, büyük bir mali darboğazdan çıkabilmek için içerik çıkartmaya başlayarak görünür hale getirdi.

HBO Max ile Discovery+'ın içerik olarak birleşeceği konuşulurken Westworld, The Nevers, Raised by Wolves, FBoy Island, Legendary, Finding Magic Mike, Head of the Class ve The Time Traveler’s Wife gibi zaten bitirdiği projeleri HBO Max'ten kaldırdı. Ardından reklamla ve ücretsiz yayın yapan Roku ve Tubi'ye lisansladı.

Türkiye'de orijinal yapımları durdurma kararı alıp çıkma kararı aldıklarında ise İspanya dahil bazı pazarlar harici Avrupa'da da içerik çıkardıkları haberini almıştık. Hatta bu durumu bir adım öteye götürerek çekimleri çoktan tamamlanmış, post-prodüksiyon aşamasına girilen DC Comics filmi Batgirl'ü HBO Max'te yayınlamaktan tamamen vazgeçti.

Kabul etmek gerekir ki sektördeki Amerikalılar için kaliteli bir şoktu. Zira yönetmenler ve kadro dahil filmin ekibi bile medyaya düşen haberlerle öğrendi. Batgirl'ün zaten iyi bir film olmadığı, şirketin tanıtım/reklam vs. için daha fazla para harcamak istemediği konuşuldu. Daha ön plana çıkan amaçları ise yayına çıkmamış filmi "batık maliyet" olarak değerlendirerek vergi döneminde fayda sağlamak oldu tabii... Animasyon projeler Scoob! ve Little Ellen da bu açıdan güya şirkete katkı sağladı. Sonra onları başkaları izledi.

Warner Bros. Discovery'yi takip edenlerin arasına Disney+ ve Paramount+ da katıldı. Hem yönetimsel hem içerik anlamda yeniden yapılanmak üzere çalışmaları sürdürüyorlar ve derin bir toparlanma sürecine girmiş durumdalar.

Paramount, dijitalde Paramount+ ile Showtime'ı birleştirme çalışmalarını daha yeni tamamladı. Bu sırada birçok Showtime projesini iptal etti, Paramount+'tan bir sürü "orijinal" yapım içerik kayboluverdi. Disney, iki-üç dalga halinde 7,000 kişiyi işten çıkardı. İçerik giderlerinden 1.5 milyar $ kısmak için çıktığı yolda ise kütüphaneden ciddi ölçüde (orijinal) içerik çıkarttığı haberi geçen ay geldi.

Bizim yerli projeler ise ikinci ve daha küçük dalgaya yakalandılar. Zira ek olarak 400 milyon $ daha kesinti hedefindelerdi bu sefer.


Netflix

Hatta gelmişken Netflix'i de analım.

2020'de pandemi patladığında başta Netflix olmak üzere birçok platformda ciddi bir abone artışı oldu. O dönem kurulan HBO Max'in pazara girmesiyle, platformların yavaş da olsa yurt dışına açılmasıyla pazar daha da büyüdü. Ancak bir süre sonra, pandeminin etkisi azalınca, aynı şekilde yavaşladılar. Savaş sonrası Rusya'dan çekilmesinin zararını da gören Netflix, tarihinde ilk kez abone kaybı bildirdi ve 2022'nin ilk yarısında 1.2 milyona yakın abone kaybı yaşadı. Hisseleri düştü, reklamlı üyelik planı çıkardı, şifre paylaşımını engellemek için bir yol geliştirmeye ağırlık verdi... Kemer sıkma politikalarını diğer şirketler de (mecburen) izler oldu.

Ve Netflix'in bile orijinal yapım içerik çıkartmayı düşündüğünü öğrendik. Netflix'in, her ne kadar House of Cards sonrası daha tanınır hale gelse de, yayınladığı ilk orijinal yapım dizi, Norveç'ten çıkma Lilyhammer. Geçtiğimiz yıl dizinin platformdan artık kaldırılacağı haberi düşmüştü. Görünen o ki yapım şirketiyle yaptıkları lisans anlaşmasını yenilemeyeceklerdi. Ancak Netflix Lilyhammer'ı yeniden lisansladı ve kaldırmaktan vazgeçti. Peki, ekrana getirdiği "orijinal yapım" etiketli ilk dizilerden birisi olan Hemlock Grove'u Netflix'te bulabilen var mı? Olmaması lazım, çünkü ondan gerçekten vazgeçti ve nihayetinde kalktı.

Bu arada tabiri caizse kötü günleri bir nevi geride bırakarak bugüne kadar yavaştan toparlandı. Sektörel açıdan dertleri azalmasa bile gelirleri arttı, abone sayısı 232 milyon seviyesine çıktı.

Neyse daha fazla uzatmadan asıl konuya geleyim... Peki, (genellersek) bu dijital yayın platformları neden içerik çıkarıyor? Hatta gerektiğinde kendisinin ("orijinal") olarak geçen yapımları bile? Çoook uzun lafın kısası giderleri kısmak ve "kâr edebilir kalmak" esasında. "Business decision" yani.


Disney+

CNBC bu durumu dijital platformların bakiye ödemesinden (residual payments) ve lisanslama ücretinden (licensing fees) kaçınmanın bir yolu olarak tarif ediyor daha sektörel tabirle. Özellikle dijitaldeki performansları düşük ve/veya lisanslama ücreti yüksek yapımlara daha fazla lisanslama bedeli ödememeyi, giderlerden kısarak vergi konusunda avantaj sağlamayı da umuyorlar.

Parrot Analytics'ten Brandon Katz ise "Eğer dijital platformlar içeriklerin sahibi değilse o zaman stüdyoya bir lisanslama ücreti ödemek zorundalar," diye ekliyor. CNBC'nin bu konuyla ilgili örneği ise MGM Television'ın yapımcısı olduğu The Handmaid’s Tale. Hulu'nun "orijinal" yapım projesi olarak bilinen dizinin dünya genelindeki dağıtım / yayın hakları esasında yapım şirketinde.

Disney+ halen ülkemizde yokken BluTV lisansladı, geldikten sonra da anlaşma devam ettiği için Disney ekleyemedi tabii. Benzer şekilde Netflix ülkemizde girdiğinde House of Cards ve Orange is the New Black dizileri halen Digiturk'teydi ve hemen ekleyemediler. Arkadan geldiler. NBC'nin iptal ettiği Manifest'i kurtaran Netflix, ilk üç sezon için dünyanın birçok ülkesinde beklemek zorunda kaldı. Öyle ki kendisinin yayınladığı 4. sezonu ilk üç sezondan daha erken ekledi.

Dahası (en azından ABD'deki eğlence sektörü için konuşursak) aynı şirket bünyesinde (iç yapım / in-house) üretilen içerikler için bile belli bir lisanslama bedeli ödendiği oluyor.

Konunun örneklerinden birisi NBCUniversal'a bağlı Universal TV'nin yapımcısı olduğu The Office. Diziyi yayınlayan (ve yine şirkete ait olan) dijital platform Peacock, 500 milyon $ lisanslama bedeli ödüyor. Aynı şekilde Warner Bros. TV'nin yapımcısı olduğu Friends'in HBO Max'te, yani MAX'te yayınlanması için 425 milyon $ ödeme yapıldı. Bu durum da elbette şirketlerin kendi bilanço tablolarına yansıyor.

Bizde bu kadar karmaşık ilerlemiyor bu işler tabii. Hem yapım şirketi hem de dijital platform sahibi olan büyük oyuncular pek yok. "Tabii"nin açılmasıyla TRT örnek olarak gösterilebilir, o da daha çiçeği burnunda.

Tüm bunlara Warner Bros. Discovery örneğinde olduğu gibi "kendilerinin olanı" kaldırdıklarında başka yere lisanslayarak (satarak) fazladan gelir elde etme isteğini ekleyebiliriz. Anlaşmaları 'non-exclusive' şekilde yaparak içeriği aynı zamanda kendilerinde tutarak daha da çeşitlendirebiliyorlar üstelik. 

Tanıdık geldi mi?



2019'da BluTV'nin dizisi Masum'un Netflix'e gelmesi bunun bir örneği. Yine geçen hafta HBO dizilerinin 'non-exclusive' bir lisans anlaşmasıyla Netflix'e de gelebileceğinin haberini vermiştik. Insecure gibi kendi (iç yapım) şirketinden çıkma / kendisinin olma içerikleri dış yayıncılara da lisanslama yolunda ilerliyor Warner Bros. Discovery.

Bizim diziler için Disney böyle bir yol izler mi tartışılır ama aynısını yapabilirler, çünkü tabiri caizse neden olmasın?

Bu noktada elbette yapılan anlaşmaların (bilmediğimiz) "detayları" devreye giriyor. İçerikler bundan böyle tamamen Disney'in tekeline mi girdi mesela? Girdiyse WBD'nin HBO ve HBO Max dizilerine yaptığını yapabilir işte. Eğer iptalden sonra bir şekilde haklar yapımcıya dönüyorsa onlar da projeyi alıp başka yere lisanslayabilir / satabilir. Netflix'in iptal ettiği One Day at at Time ve Warrior Nun dizilerini başka yayıncılar kurtararak kendilerine kattı mesela. Dijitalde istisna az da olsa var. 

Hatta bakarsınız tersten bir yolla belki filmleri vizyona sokarlar... En olmadı bütün içerikler tekrar bizimle buluşmamak üzere tarihin tozlu sayfalarını boylayıverirler ve tamamen veda ederiz.

Peki, bu platformların itibarı? Bir yerde bulursanız bana da haber verin.


Disney+

Yakın geçmişte yaşadıklarımızın o platformun geleceği, hatta dijital yayıncılık için ne çeşit bir tehlike arz ettiğini anlamak muhtemelen uzun sürmeyecek.

Söylemesi ayıp (değilse) 14 Haziran'da Türkiye'deki ilk yılını dolduran ve aboneleriyle (en azından bir kısmıyla) yeniden yıllık anlaşma yapan Disney+'ın böyle bir hamlede bulunması bir çeşit 'kazık' sayılır. Üstelik birkaç ay önce abonelik ücretlerine zam yaptığını da duyurmuştu. Kaldı ki Atatürk dahil eldeki yapımları yayınlama ihtimali, eldeki projelerin ne kadarının FOX'a geçebileceği, oyuncu anlaşmalarının durumu hepten belirsizken... Yayınlanan yapımların iyi/kötü olmasına hiç girmiyorum zaten, o başka bir yazının konusu olabilir...

Üstelik şu sıralar ABD'de devam eden ve gün geçtikçe derinleşen bir senarist grevi durumu var. Yarın 2. ayını dolduruyor ve altı aya kadar uzayabileceği konuşuluyor. 12 Temmuz'a kadar anlaşma olmazsa oyuncuları temsil eden SAG-AFTRA da greve gidebilir. O durumda ABD'de sektör (abartısız) hepten felç olacak. Platformlar dünyaya daha çok açıldıkları için kanallara göre daha avantajlılar. Ama böyle devam ederse hem yeni iş getiremeyecekler hem de kütüphaneyi boşalttıkları için içerisi hepten cılız kalacak. TV kanalları nasıl diğer kanallardan içerik lisanslıyorsa bunlar da o yola daha da fazla girecekler. Orijinal yerli yapım hazırlayamadan, hazırladıklarını bile çat diye kaldırırken o ülkelerde nasıl rekabet edecekler o da var.

Gerçi felaket tellallığı için bir tık erken gibi. CNBC'nin aynı haberine göre Disney'e bağlı Hulu'dan şimdiye kadar giden (bugün itibarıyla artık içinde bizim yerli dizilerin de olduğu) içerikler talebin yaklaşık %0.4'ü civarında. Yani biraz üstte de bahsettiğimizi doğrularcasına, daha az ilgi gören yapımları daha çok çıkardıkları söylenebilir. Parrot Analytics'e göre de Disney+'tan gidenlerin 2023'ün ilk çeyreğinde gördüğü talep kataloğun %1.9'unu oluşturuyor. Hatta The Mandalorian bile %1.3 seviyesinde.

Velhasıl, dijitalde bile olsa hiçbir şeyin sonsuza kadar ekranda kalacağının garantisinin olmadığına son dönemde herkes "afiyetle" tanık oldu. Ne diyeyim, kalan sağlar bizimdir ve herkese iyi seyirler.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER