Neşet Ertaş yazılır; Neşe'Dert'Aşk diye okunur!

Neşet Ertaş yazılır; Neşe'Dert'Aşk diye okunur!
10–12 yaşında hep bu ülkeden gitmek isterdim. O yaşta ne anlıyorsam artık gitmekten. Düşünüyorum da… İyi ki bu hevesim kısa sürmüş.(Ki bunda Deniz’in (Gezmiş) etkisi büyüktür.) Gitseydim, bu topraklardaki zenginliği elimin tersiyle de itmiş olacaktım. Evet, kavgasız gürültüsüz bir günümüz geçmiyor. İsveç’te iki yılda yaşanacak olaylar bir günde başımıza geliyor ama olsun. Seviyorum işte. Neyini seviyorsun bu karmaşanın, kargaşanın derseniz, düşünmeden zenginliğini derim. Çok zenginiz biz! Kimsenin tahmin etmediği kadar varlıklıyız. Allah aşkına, dünyanın hangi toprağında aşkını da acısını da bu kadar güzel yaşayabilirsin? Hangi bozkır bu kadar verimlidir? Ve hangi kelimeler Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş ile daha anlamlanabilir?

Tiyatrolar için sezon yavaş yavaş kapanmaya başlarken “Sezon bitmeden mutlaka izlemeliyim.” dediğim oyunlardan biri de Ankara Devlet Tiyatroları’nın oyuncuları tarafından sahnelenen Neşe’Dert’Aşk’tı. 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde ilk temsilini gerçekleştiren Neşe’Dert’Aşk aslında kavgayı, gürültüyü bıraktığımızda ne kadar güzel oyunların sahneleneceğinin bir ispatı gibi adeta. İlk önce buyurun oyunun künyesi:

Yazan: Şirin Aktemur Toprak
Yönetmen: Umut Toprak
Dekor-kostüm tasarımı: Ali Cem Köroğlu
Işık tasarımı: Osman Uzgören
Müzik: Neşet Ertaş
Hareket düzeni: Umut Toprak
Müzik düzenleme: Mert Kılıç
Sahne amiri: Yalçın Duman
Kondüvit: Ceyhun Horasan
Işık kumanda: Bülent Bircan
Suflöz: Kevser Burcu Tezel
Dekor sorumlusu: Umut Polat
Aksesuar sorumlusu: Yücel Ünver
Erkek terzi: Haşim Ucay
Peruka: Doğa Şimşek
Oyuncular: Alpay Ulusoy, Sinem Şahin, Mert Kılıç, Umut Toprak
 
Bu durumdan özellikle bahsetmek isterim ki oyunu Devlet Tiyatroları’na ait Küçük Tiyatro’da izledim. Küçük Tiyatro, her köşesiyle tarih kokan güzel bir sahnedir. Bana, cumhuriyet sonrasındaki modernleşmeyi gösterir. 1949 yılından bu yana Devlet Tiyatroları’na ev sahipliği yapan bu sahne 3–5 ay önce “Kirası artırılmazsa tahliye edilebilir.” haberleri ile sarsıldı. Aman diyeyim, orası sanattır, tarihtir. Daha az kavga, gürültü; daha çok oyun lütfen! (Gelenekselleşen “Devlet Tiyatroları'nı aslında çok seviyorum ama çok kurcalıyorsunuz.” konuşmam burada bitmiştir.)

Ne demek ben oynamam?!

Gelelim oyuna…

Bu oyunun spoilerı var mı? Varsa farkında olmadan verir miyim, çok düşündüm. Ama fark ettim ki hepimiz oyunla ilgili en az bir spoiler sahibiyiz. Şöyle açıklayayım: Neşet Ertaş “en yakın arkadaşım”ız. Bu konuda hemfikiriz değil mi? En neşeli, en mutlu anımızda bir Yanıyorum/Bahçe Duvarından Aştım patlatmıyor muyuz? Ya da en dertli, en bunaldığımız anda Ah, yalan dünyada, yalan dünyada / Yalandan yüzüme gülen dünyada diye içimizden geçirmiyor muyuz? Aşkı da ondan öğrenmedik mi? Evvelim sen oldun, ahirim sensin diye kulağına fısıldamıyor muyuz yârin? “Giderli” ayrılık şarkıları yerine Tatlı dillim, güler yüzlüm ey ceylan gözlüm / Gönlüm hep seni arıyor / Neredesin sen ile içlenmiyor muyuz? Düzene kızdığımızda Zengin isen ya bey derler ya paşa; Fukara isen ya abdal derler, ya cingan (haşa) demeyen zaten bizden değildir! (Bir paragraf spoiler verdim.)

Neşe...

Neşe’Dert’Aşk, Neşet Ertaş’ın ailesinin de izin ve katkılarıyla Şirin Aktemur Toprak tarafından kaleme alınmış bir eser. Gerek eserin yazarı Şirin Aktemur Toprak, gerekse yönetmeni Umut Toprak izleyenleri ayrıntıları boğmadan Neşet Ertaş’ın hayatının en özel ve güzel dönemlerini izleyenlere aktarmış. Eserde, Üstad’ın hayat öyküsü, kendi ifadeleriyle ve türküleriyle harmanlanmış. Sonucunda da ortaya yeri geldiğinde güldüren, eğlendiren; yeri geldiğinde ise hüzünlendiren, ağlatan, yepyeni ve izlemeye doyum olmayan bir oyun ortaya çıkartmış.

Dert...

Elbette Neşet Ertaş’ın hayatını bir eser ile anlatmak mümkün değil ama eser, Ertaş’ın çocukluğundan vefatına kadar hayatının dönüm noktalarını ve “aşk” ile hayata nasıl tutunduğunu, bozkırlarda nasıl parladığını anlatıyor. (O parıltıdan zerre kadar nasiplenebilene ne mutlu!) Oyun boyunca “Aşk”ta izleyenlere Mert Kılıç ve o güzel sesi eşik ediyor. “Neşe” ve “Dert”lerde ise yarenler Alpay Ulusoy ve Sinem Şahin. Alpay Ulusoy’u en son Yaşar Kemal’in Teneke’sinde; Sinem Şahin’i ise Reşat Nuri Güntekin’in Çalıkuşu’nda seyretmiştim. Neşe’Dert’Aşk ile çıtayı daha da yukarı taşımışlar.

Aşk...

Dekor, ışık ve kostüm konusu… Hımmm… Nasıl anlatsam? Açıkçası çok uzun zamandır gittiğim oyunların (bilhassa özel tiyatrolarda) dekoruna, ışığına, kostümüne bakmıyorum, ilgilenmiyorum. Ne anlattığı, derdi çok daha mühim geliyor. Ve böyle bir ruh halindeyken, Devlet Tiyatroları’nın malum durumu ve ağır sanat kaygısı içerisindeki duruşunda Neşe’Dert’Aşk oyunu için “kardelen” ifadesi uygun buldum. Öyle ki tüm çiçeklerin açmak için karın erimesini beklerken Neşe’Dert’Aşk’taki içerik, kullanılan dil, ifadeler, mesajlar o kadar güzel ki hani dekoru komple altından yapsalar, floresandan hallice bir aydınlatma altında oynasalar, alelade bir kot ve hırka ile çıksalar farkına varmazsınız.

Hep güzel şeyler söyledin, hiç mi olumsuz bir şey yok diye sorarsanız, balkondan sinevizyonda akan yazılar okunmuyor, derim. Önümüzdeki günlerde oyunu seyredecek arkadaşların salondan bilet almasını öneririm.  (Ya da sinevizyonda bir iyileştirme ki mantıklı olan da bu.)

Devlet Tiyatroları, 17 Mayıs itibariyle Ankara’da perdelerini kapatıyor. O güne kadar denk gelirseniz oyunu kaçırmamanızı naçizane tavsiye ederim. (Eser, ilk temsilinden bu yana kapalı gişe oynuyor. Tahminimce önümüzdeki sezon devam eder, etmeli!)

Yorumumu sonlandırırken hemen aşağıya Neşet Baba'dan bir eser bırakıyorum... Keyifle dinlemeniz için...

Herkes gider garipler kalır; Herkes gider yine Neşet Ertaş kalır...





BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER