Evlerimizin balkonlarından sarkan sardunyalar, evde
telaşla gezinen terliğin tıkırtısı, sabah ikiye ayrılan ekmeğin buğusu, içinde
yıkanılan mavi leğen ve uslu durmadığında kafana patlatılan
hamam tası... Hepsi anneliğe ilişkin, hepsi annelerimizle bağı olan hatıralardan
ibaret. Annelerin yaşamdaki yerini anlatan yüzlerce yazı yazıldı, film
yapıldı ve şarkı söylendi. Ama hiçbiri annemizin saçlarımızda dolaşan
yumuşacık eli kadar işlemedi içimize.
Keyifle izlediğimiz dizilerde de durum farklı değil.
Yaşamın içinde olduğu gibi yerli yapımlarda da annelik kavramı kadınlığın da,
insanlığın da önünde geliyor. Bu ağır kutsal yük kimi zaman hakkı ödenmez fedakarlıklar
doğuruyor kimi zamansa içinden sağ çıkılmaz bombaların pimini çekiyor.
90'lı
yıllarda dizilerdeki anne profili baskın bir çoğunlukla aile bağlarına sadık, cesur, fedakar ve renkli bireyler
olarak çiziliyordu. Ne çok gülüp ne çok iç çekmiştik onlarla birlikte... Televizyonda drama geliştikçe karakterlerin çeşitliliği de arttı. Kimi klişelere sadık kalınırken, kimilerinde köklü değişiklikler yaşandı. Evvelce sadece ve sadece "üvey" sıfatıyla kötüleşebilen annelik müessesesi şekil değiştirmeye başladı..
Televizyonda 90'lı yıllarda başlayıp 2000'li yıllara uzanan annelik kavramının evrimine ve değişimine birlikte göz atalım istedim. Buyrunuz..