"İntikamdan doğan aşk..." diye tanıtım ve fragmanlarını
izlediğimiz Hercai gümbür gümbür giriş yaptı ekranlara. Öyle ki ilk bölüm
izlenme oranı milyonları aşmış. Üstelik sezon bitmesine yakın bir zamanda başladığı
halde. Üstelik konusu bilmediğimiz türden olmadığı halde. Hehhhh, işte aslında
gelmek istediğim yer tam da burasıydı.
Konu: Klişe
Tür: Dram
Mekan: Anadolu'da bir yer
Oyuncular: Başroller belki de herkesin ilk defa ismini
duyduğu kişiler
Türk halkı olarak bizler dramı seviyoruz. Hatta aşırı
seviyoruz. Öncelikle dizi buradan bir puan aldı bile. Çünkü karakterlerin
yaşadıklarının kendi yaşadığımızdan daha kötü olduğunu gördüğümüzde halimize
şükretme durumu var. Çünkü ağlamayı seviyoruz. Sözde sıkıntılardan kurtulup
kahkaha atmak isteriz. Evet, bunu milyonlarca kez söyleriz ama yine de hüznü
neşeye tercih ederiz. (İtiraf edin, elde mendiller dizi izlemeye bayılıyoruz.)
Konak, ağa, birbirine düşman iki aile, intikam yeminleri vb.
bunları da seviyoruz. Taraf tutmayı seviyoruz. Bir tarafı ya da bir kişiyi daha
çok sahiplenip diğer tarafa söylenmeyi de çok seviyoruz. Üstelik ağa kavramı
gibi hikayelerde durum İstanbul'da değil de Anadolu'nun bir yerinde yani tam da
o toprakları içindeyse daha çok çekiyor bizi kendine. İçine daha rahat giriyoruz.
Ve bu denklemin yönetmeni, oyuncu kadrosu, hikaye örgüsü ve ekip uyumuyla
tamamlanıyorsa her köşesi işte bu başarıyı getiriyor. Hercai bunların hepsine
sahip olduğundan puanına artıları ekleyerek ilerliyor.
Naçizane gözlemlerimi bitirdiğime göre azıcık da detaylara
girişeyim. Bana şöyle mesajlar geliyor.
"Ağalık dönemi mi kaldı?"
"Artık şive mi var?"
"Töre mi olur bu dönemde?"
Pardon da bunlar hiç bitmedi ki! Her şeyi sosyal medyada
olduğu gibi mi sanıyorsunuz? Babası/dedesi vb. aile büyüğü izin vermediğinden
sırf onlardan kaçmak için sevmediği bir erkekle evlenen kaç bin kız vardır kim
bilir! Hatta dede hala hayattaysa babanın bile pek de sözünün geçtiği
söylenemez. Sırf istemediği için okuyamayan gençler, sırf karşı çıktığında
mirastan reddedileceği için boyun eden erkekler. Ve daha niceleri. Bunlar
uzağımızdaymış gibi dursa da aslında belki kapı komşumuzun yaşadığı geçmiş
belki okuldaki bir arkadaşımızın kaçışı belki de iş yerindeki müdürümüzün
yalnız kalmasının nedeni. Ayrıca bakın belki bir başkası için balayı demek
Antalya, Bodrum, İtalya iken Reyyan için İstanbul demek. Belki de gözlerinin ışığı hiç görmediği denize kavuşacağı için. Bu bile o kadar basit ama bir o kadar
da kocaman bir şey ki. Üstelik oralardan gelen bir adam, özgürlüğüne açılan
kapının anahtarını taşıyan adam!...
Ayrıca şive sadece bir yörede yapılmıyor. Her yerde
yapılıyor. Hiç mi etrafınızda şive yapan insanlar yok. Ayrıca Miran gibi bir
adam ne kadar çok okumuş ve nerede büyümüş olursa olsun aile her şeydir. Ve
onların söyledikleri kanundur. İnanmaz başka bir şeye. İnanmak istese de zaman
alır çocukluğundan beri kulağına üflenenler.
Sevdik;
Miran'ın saçını belki beğenmedik (İmaja çok takılmayayım diyorum, belki değişir.^^) ama kimdir bu adam diye
google taraması yaptık. (İlk kez ismini duyanlarınız var değil mi? Gelsin itiraflar) Reyyan'ın hayalini
gerçekleştirdi diye ayıldık, bayıldık.
Reyyan'ın kalbinin saflığını, gönlünün cömertliğini
beğendik. (Sesine ayrıca bayıldım, bol bol dinleyelim.)
Hazar'ın kendi kızı olmadığı halde Reyyan'a sahip çıkışını
sevdik.
Azad'ın çaresizliğine çare olmaya çalıştık.
Yaren'den, anne babasından nefret ettik. Ama nefret
ettirmelerini sevdik.
Dedenin ve babaannenin kötülüklerini biliyoruz, daha
nicelerini yapacaklarını da biliyoruz. Ama bildiğimiz gidişatın bize sunulma
şeklini beklemeyi seviyoruz.
Gönül'ün öfkesini anlamaya çalışırken büyüğüne karşı
çıkamadığını gördük. Ona bir taraftan kızarken diğer taraftan elindeki
imkanların kısıtlılığını, çaresizliğini gördük.
Miran'a o kadar kızdığınızda bile acı çekmesini istiyoruz.
Reyyan'ın ayaklarına kapanıp ondan af dilediği zamanı bekliyoruz. Reyyan'ın
her şeye rağmen onunla mutlu olmasını görmek istiyoruz. Reyyan'ın güçlü bir
şekilde ayakları üzerinde durmasını, tüm yaptıklarına rağmen Miran'a ikinci bir
şans vermesini istiyoruz. (Şimdi bunun aksini isteyenler elbette vardır. Ama
çok az.^^) Henüz iki bölüm yayınlanan Hercai dizisinde sular kolay
kolay durulmayacak. Önceliği Reyyan ve Miran'ın ilişkisi kaplasa da Azad'ın,
Gönül'ün Yaren'in, Melike'nin, ve diğer tüm konak ahalisinin
hikayesini merak ediyorum. (Fırat Bey de konaktan aileden sayılır.)
Göğe kurulan salıncağa, çekimlerin inceliğine, her bölüm öncesi
yazılan şirin notlara, bölgenin güzelliğine teşekkürlerle... (Midyat tur işine başlıyorum.^^)
Sevgiler...
*İki kır çiçeğinin hikayesi diye adlandırmıştım bu hikayeyi. Kardelen ve Hercai. Bakalım öyle mi ilerleyecek ömürleri?
Ebru Şahin'in yorumuyla Hoş geldin şarkısını da şuraya bırakıyorum. Ben beğendim, siz de dinleyin.^^