Teyze gerçekten anne yarısı mıydı? Kime göre neye göre öyle
çok değişkenlik gösterebilir ki bu durum uzun uzun tartışma konusu, hatta tez konusu da olur. Elbette biz şimdi
akademik ya da bilimsel durumlara değinmeyeceğiz. Çünkü konumuz teyzelerin
teyzesi.^^
Biri diğerine sadece teyze diye seslendiğinde sizin aklınıza
da Senem gelmiyor mu? Evet, evet sadece İstanbullu Gelin'in değil herkesin
biriciği Senem'den bahsediyorum. Şu anda geldiği yer ne kadar mutluluk doluysa
bir o kadar da hüzünlü değil mi? Acıyı sadece Süreyya çekmiyor, kesin bilgi.^^
Çok hızlı başladım, hemen az başa dönelim. (Azıcık dediğim taaaa ilk sezon)
Süreyya'nın kendi halinde, paspal, sakin teyzesiydi Senem. Hayatta tek
tutunduğu dal, tek güvendiği alandı. Süreyya'nın hikayesi açıldıkça Senem'in
pek de iyi olmayan teyzelik geçmişini, kardeşlik ilişkisini gördük. Hatta
sadece teyzelik değil genel anlamda da çok da düzgün gitmeyen işlere karışmış
olduğunu ve maalesef geçmişin onu bırakmadığına şahit olduk.
Bıraktık mı? Küstük mü?
Hayır, sadece kızdık. Ya da tek ben de kızmış olabilirim.
Yaptıklarına değil de sakladıklarına. Yapamadıklarına değil de kaçtıklarına.
Belki de en zoru kişinin kendisiyle yüzleşememesidir ve Senem'in de en büyük
hatası buydu. Bir dakika. Hangimiz masumuz ki???
Senem geçmişinizi temizleyip yeni bir sayfa açmak istedi ya
hani. Bambaşka şehirde bambaşka hayata açıldı. Sonra gönlü açıldı, gözlerinin
içi parladı. İçindeki saflığı, gevezeliği, patavatsızlığı çıktı meydana.
Samimiyeti geldi, açıldıkça açtı kendini bana, sana, bize, hepimize... Ne güzel
oldu, adeta yağmurdan sonraki gökkuşağı gibi...
Kendini gerçekten sevmesiyle başladı her şey. Ve sonra sevdi
Akif'i. Tereddütlerini bıraktı o anda kalmak istedi. İyi ki istedi ki o şahane
kahkahaları attırdı karanlık sokakların ortasında. Gözlerden akan hüzün
yaşlarını neşeye çevirdi. Tamam canım Akif'in de hakkını yiyemem, yemem.
Öylesine tencere kapak eş oldular. Bir de oğulları oldu ki tamamlandı puzzle.
Yalnız konumuz teyze, kusura bakma Akifciğim. Her yapmaya
çalıştığı işi eline yüzüne bulaştırmadı aslında Senem. Sadece şanssızlıklar
oralarda da peşini bırakmadı. Ama saklanacak yeri olmadığından ve çevresine tüm
kadınları topladığından sonunu tatlı anı olarak saklayacağız kalbimizde. (Senem
şekerim insanın her organizasyonu mu ofsayt olur??)
Veeeee şu anda olduğu durum. Dışarıdan onu tanımayan birisi
için çok basit, sıradan, sakin, mutlu bir hayatı olduğunu sanır. Şükür, oğluyla
eşiyle yeğeniyle hatta Esma ile arası gayet iyi de... Bir adamdan ötürü sevdiği
iki kadınla arası limoni. Yukarı tükürse bıyık aşağıya tükürse sakal. Keşke
tanımasaydı birini dediğimiz anlar. Keşke öz yeğeni gibi sevdiği Dilara Adem'e
tutulmasaydı mı diye dua etse yoksa yıllar önce yedikleri içtikleri ayrı
gitmeyen Güneş ile Adem tanışmasaydı diye mi dua etse! Ahhh hayat böyle de
zalimsin. (Sanırım İstanbullu Gelin'in böylesine sevilmesinin nedeni tam bu
hayatın içinden geçtiği için)
İçindeki enerjiyi öldürmediğin için, gençlere taş
çıkarttığın için, moral motivasyon danışmanlığında ilk sıralarda olduğun için,
herkes mutlu olsun diye uğraştığın için, bir kadının her halini içinde aynı
anda bulundurduğun için, sır saklayamamanı bilip bunu duygu sömürüsü haline
getirmediğin için teyzelerin teyzesisin Senem.^^ Ve bizlere adeta Senem olduğunu haykıran, Senem karakterini başarıyla canlandıran Neslihan Yeldan'a teşekkürler.
Ve son olarak;
Elde çekirdekle Senem yanınızda gıybet yapasınız gelmiyor mu? ^.^
Sevgiler...