İnternetten Ulan İstanbul izlemek

İnternetten Ulan İstanbul izlemek
Adını ilk duyduğumda “Ulan İstanbul” diye dizi mi olur, neymiş ki şimdi acaba bu diye fragman beklemiş, kadrosunda Şebnem Bozoklu ve Öyle Bir Geçer Zaman ki’den çok sevdiğim Salih Bademci’nin olduğunu, bir de Uğraş Güneş’in yazdığını duyunca da iyice meraklanmıştım. Uğraş Güneş’in bilmesinin imkanı yok ama kendisiyle aynı yollardan geçmişliğimiz var, neyse… Fragmanı izleyince kararı verdim; “işte bu benim dizimdi”. Dili günlük hayatta konuştuğumuz gibi, şakası cümleye takla attırıp beyin kıvrımı hareketlendirici, oyuncuları sahici, bir de Servet Abi’si var ki: Oooooo yanar buralar! 

Kimisini yaz tatilime kurban etsem de internet üzerinden izleyip tamamladığım Ulan İstanbul her bölümünde beni kendine bağlarken, mevsim kışa dönünce ne olduysa oldu, yollarımız ayrı düştü. Kışın karanlığına yakışan dramlar mı yaptı bunu, her pazartesiye uykusuz başlangıç yapmamla erkenden yatağa teslimiyet mi bilemedim ama bir şekilde yolum kesişemedi Ulan İstanbul’la. Tamamen de silmedim defterden, içimde aşkı kalmış eski bir sevgili gibi stalklayıp durdum. Fragmanları izledim, twitter yorumlarını okudum, yazarını takip ettim. Zaten RaniniTv’den yazar arkadaşlarım Duygu Tombak ve Çağla Akyürek’in yazılarını da okuyorum, bayağı bayağı takipteki eski sevgiliyim yani. Dediler ki; kendineyeni bir hayat kuracakmış bambaşka bir yerde, eh merak edip bakmamak olmazdı elbette…

Türk televizyon tarihinde bir ilk. Umarım yıllar sonra bu harika işi ilk Ulan İstanbul başlatmıştı, diye konuşuruz. Emeğinin hakkını alsın, bölümlerce sürsün istiyorum. Ulan İstanbul’a hissim eski sevgili gibi olsa da dileklerim samimi. 



Peki ne değişmiş, ne olmuş Ulan İstanbul’da. Öncelikle 45 dakika süren uzuuuuun özet yerine, yabancı dizilerde izlediğimiz o iki dakikalık özet gelmiş, nefis! İlk dakikalarda biraz yerini yadırgamışlık sezdim. Hani “süre 45 dakika, o eskiden kalma süre doldurma açılarına ihtiyacımız yok” fikrini benimsemiş, ama daha çok adapte olamamış hissi yarattı. Herkesin beklediği gibi, hemen açılışta birkaç bipsiz sahnesi vardı, dozu iyi ayarlanmıştı, zaten Emre Kınay’ın Firuz’u aracılığıyla “otosansürlü bir Ulan İstanbul daha güzel” mesajını da aldık. Bölümün hikayesi çok heyecanlı ve ilgi çekici olduğundan yer yer dinamiğin düşmesi rahatsız etmedi ama ben Esra ya da uzun bir Firuz sahnesi yerine, uzun uzun giydirme yapan Servet Abi ile Hayati’yi görmeyi tercih ettim, hatta ikisini de görmek biraz zaman alınca sabırsızlandım. 

Tabu oynama ve Şehriban-Maşuka sohbetlerindeki erkek şakalarının dozu bana bir tık fazla geldi. Hani, yazar burada biraz kişisel tatmin için "ooohh rahat rahat şunu da yapayım" diyerek yazmış hissine kapıldım, belki de kadın gözüyle baktığımdandır. İlk bölümdür sefası olsun.



Hikayenin yeni yolu, internet yayını için harika bir viraj almış. Nevizadecilik oynayan Ceyhun kesinlikle çok ilgi çekici. Zaten Ceyhun'un bu kadar saf olmasına zaman zaman bozulurdum. Şimdi yediği darbeyle beyin kıvrımları gelişen Ceyhun'u daha çok seveceğim. Ama dediğim gibi Firuz'un müsteşarla telefon konuşmasının ayrıntıları yerine, Ceyhun'un Nevizadecilik oynama kararını alırkenki hesaplaşmalarını izlemeyi tercih ederdim. Hani Ceyhun meslekten atılacağı tüyosunu akşamdan alsaydı mesela, inanamasaydı, onları teslim edip etmeyeceğini kendi içinde sorgulasaydı, adaletsizliğe isyan etseydi, kendi kendine biraz duvar falan yumruklasaydı o gece, çeteyi teslim etmeyip aralarına katılma kararını öyle verseydi, bu karar daha altı dolmuş olurdu düşüncesindeyim. Bu da bir fikir tabi... Sonuçta Nevizade'lere katılmış bir Ceyhun fikri süper, net üzerinden 45 dakikalık dinamik Ulan İstanbul çok leziz.  

Eh bana da bu durumda taşın altına elimi koymak düşer, ilişkimizi gözden geçirdim, biraz ekonomik destek vererek eski sevgilime dönmeye karar verdim. O da belli ki kollarını açmış beni bekliyor, hala seviyoruz, sizi de mutluluğumuza ortak olmaya bekleriz.  
 

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER