-- Dikkat, bölümü izlemediysen okuma, spoiler içerir---
Ulan İstanbul’un yayın hayatına internetten devam
edeceğini öğrendiğim günden beri heyecanlıydım ama yayın günü bu kadar
heyecanlanacağımı tahmin etmiyordum. Saat 20.00’a yaklaşırken kalbim küt küt
bilgisayarın başına oturdum, sanki ders seçimi yapacağım! Tam saati geldi mi
tıklayacağız e malum günlerdir “bizi tıklayacaklarmış” fragmanlarıyla yatıp
kalktık.
İlk 10 dakika maalesef bağlantı sorunu yaşadım ve
Kanal d’nin internet sitesi üzerinden diziyi açamadım. Bölüm altına yazılan
yorumları okudukça da yalnız olmadığımı anladım. Tabii ilk bölüm, herkes
heyecanlı ve hemen izlemek isteyince böyle bir sorun olabilir diye düşünüyorum.
Önemli olan alt yapının sağlamlaştırılması ve bundan sonraki bölümlerde sorun
yaşamamamız. Saat tam olarak 20.12 olduğunda mobil uygulama üzerinden diziyi
açtım ve 45 dakika boyunca kesintisiz ve reklamsız bir şekilde izleyebildim,
mesudum.
45 dakikalık ‘yerli’ dizi izlemek tek kelimeyle
şahaneymiş! Rüya gibi geliyor, yazarken bile inanamıyorum çünkü su gibi aktı
gitti bölüm. Normalde bölümün bugün bittiği saatte yeni bölüm başlıyor olurdu.
İşkence gibi 1 saat özete maruz kalırdık. 34.Bölümün başında tıpkı yabancı
dizilerde olduğu gibi “geçen hafta Ulan İstanbul’da” şeklinde iki dakikalık bir
özet izledik. Bugünleri de görecekmişiz heyhat!
Ve gelelim bomba etkisi yaratan bölüme...
Ne, Ceyhun hırsız mı olmuş?!
Bölüm ‘6 ay sonra’ diye başlayınca kafamda ne oluyor,
nasıl yani gibi sorular dolaşırken Ceyhun’u yeni imajıyla bizimkilerle aynı
masada görünce kısa süreli bir şok yaşadım. Evet, internette Ceyhun’un
fotoğraflarını görmüştüm ama böyle bir durum aklımın ucundan geçmedi! Ters
köşe! Hem de ne ters köşe! 6 ay öncesine dönülen sahnelerde heyecanla neler
olup bittiğini izledim.
Karaman'ın koyunu sonra çıkar oyunu...
Esra'nın hepinizden tiksiniyorum bakışı!
Ceyhun ve takım arkadaşı Esra müdürlerini de yanlarına
alıp büyük umutlarla Firuz Efendi’yi paketlemeye giderken oh dedim sonunda
kurtuluyoruz bu heriften. Tabii ben fazla safım herhâlde ki böyle adi bir
adamın yukarlarda(!) adi birer eli olabileceğini hiç hesaba katmamışım. Adaletin
sadece bir saray ismi haline geldiği güzel ülkemizde tek bir telefonla
gözaltına dahi alınmadan nasıl temize çıkıldığının muhteşem bir örneğini
seyrettik. Hiç sevmediğim ve varlığından rahatsız olduğum Firuz karakterinin
dizideki varlığından ilk defa memnun oldum. Bu dizideki her karakterin var
olmasının bir amacı olduğunu ve o amaca nasıl güzel ulaşıldığına şahit oldum.
Söylemeden geçilmeyecek bir ayrıntı da Nevizadeler’in Firuz’a cevabı idi.
Firuz’un hakkından ancak canım ekip gelebilir ve geleceklerdir, dört gözle
bekliyorum…
Salih Bademci adeta harikalar yaratıyor, kalpler alkışlar ona gidiyor!
Kendi tabiriyle Nevizade Çetesi’ni dinleyip anlamaya
çalışan Ceyhun’un şaşkınlığını, öfkesini, ne yapacağını bilemez hallerini
anlatmak çok zor ama kesinlikle muhteşem bir performanstı. Son beş-altı
bölümdür Ceyhun’un diziye kattığı enerji yadsınamaz.
Gitme kal de Servet Abi...
Bölüme dönecek olursak Ceyhun başarılı ve işinde
dürüst bir polis olarak hırsız hırsızdır düşüncesiyle –ki haksız da sayılmaz
bir yerde- Nevizadeler’i ‘insancıl’ koşullarda tutukladı. Bu nokta da benim
için önemli. Her gün haberlerde şahit olduğumuz gece yarıları yapılan yaka paça
gözaltıları düşününce bu sahnenin de çok şey anlattığını düşünüyorum. Ceyhun
yapması gerekeni yapıp ekibimizi ‘adalete’ teslim edecekken kendisi de
adaletten bir tekme yiyince işler değişti.
Seni her halinle seviyorum...
Haftalardır hikâyede bir kırılma noktası bekliyorduk.
Ceyhun’un Nevizadeler’e katılmasından büyük kırılma noktası ne olabilirdi? Hem
inanılmaz şaşkınım hem de çok mutluyum. Bu durumu asla hayal edemezdim. Ceyhun
& Nevizade ortaklığını izlemek için sabırsızlanıyorum. Ayrıca 6 ay sonrası
olarak izlediğimiz sahnelerde Kandemir ile Şehriban’a ne olduğunu, uyuyor
gösterilen Yaren’in neyi olduğunu çok merak ediyorum çok!
Kadının yeneni mi?
Ulan İstanbul bomba gibi bir bölümle internete merhaba
dedi. E dizimize de böylesi yakışırdı doğrusu. Anmadan geçmek istemediğim
sahneler var. Bizimkilerin tabu oynadığı sahne dizinin favori sahneleri arasına
adını yazdırdı fikrimce. 45 dakika da olsa yine Şehriban ve Maşuka sahnesiyle
çok eğlendim. Yine Servet Abi’mizden öğüdümüzü aldım. Yine Hayati’ye bir sen
eksiksin dedim –muhtar adayı, tehlikenin farkında mıyız?- Demem o ki dizinin
süresi kısaldı ama izlemekten keyif aldığımız hiçbir karakterden mahrum
bırakılmadık.
Sansürsüz, reklamsız ve saatlerce süren özet olmadan
tam tadında hatta tadından yenmez bir bölüm izledik. Bundan sonrası çok daha
güzel olacak. Eskiden daha güzel bölümlere derdim ya artık daha çok eğlenicez
diyorum. Emeği geçen herkesin emeğine sağlık olsun! Ulan İstanbul’un takipçisi
ve destekçisi olamaya devam edeceğiz, internet hayatında yolu açık, ömrü uzuuun
olsun…