Ron Stallworth: Colorado Springs Polis Departmanı’nın ilk
Afro-Amerikan polis memuru, Ku Klux Klan’ın (KKK) ilk siyahi üyesi.
Yönetmenliğini Spike
Lee’nin üstlendiği Karanlıkla Karşı
Karşıya (BlacKkKlansman) Ron Stallworth’un, Ku Klux Klan
örgütünün Colorado Springs oluşumuna karşı başlattığı gerçek mücadeleyi
anlatıyor. Ron Stallworth’un Black
Klansman adlı otobiyografisinden perdeye aktarılan hikayede Stallworth’u Denzel Washington’ın oğlu John David Washington, soruşturmadaki
partneri Flip Zimmerman’ı ise Adam Driver canlandırıyor.
Hikaye Ron Stallworth’un Colorado Springs Polis Departmanı
kapısından girmesiyle başlıyor. Teşkilattaki ilk ve tek Afro-Amerikan olan Ron
ekip arkadaşlarının aşağılamaları sonrası kendini kanıtlamak için bir arayışa
giriyor ve henüz bir çaylak olmasına karşın bir polis dedektifi olmak
istediğini söylüyor. İlk görevi ise Colorado Koleji Siyahi Öğrenci Birliği’nin
toplantısına katılıp bilgi toplamak oluyor. Kendini kanıtlayamamış olan Ron,
görev sonrası gönderildiği istihbarat bölümünde karşısına çıkan bir başka
fırsatı değerlendirmeye karar veriyor. Gazetede Ku Klux Klan’ın ilanını gören
Ron kendini bir beyaz olarak tanıttığı kısa telefon konuşmasının ardından yüz
yüze görüşmeye çağrılıyor. Kendi gidemeyeceği içinse görüşmeye partneri Flip
gidiyor ve şaka gibi bir soruşturma böyle absürt bir olayla başlayıveriyor.
Telefon konuşmalarını Ron’un yaptığı, görüşmelere ise Flip’in katıldığı bu
soruşturma Ron Stallworth’un (evet, çaylak hatası yapan Ron örgüte kendi
ismiyle üye oluyor) dönemin Ku Klux Klan başkanı David Duke ile arkadaş
olmasına kadar gidiyor.
Komediden belgesele, romance’ten biyografiye her türden
yapımda imzası bulunan Spike Lee’nin vazgeçemediği tek şey, Amerika’nın hala
çözülemeyen sorunları. Hemen her yapımında bir şekilde ülkedeki eşitsizliklere,
çatışmalar değiniyor. Görüşlerini esirgemediği gibi yeri geldiğinde ele aldığı
nefret temelli meselelerin tarihsel süreçte nasıl evrilip kendini koruduğunu,
günümüze nasıl adapte olduğunu da göstermeye çalışıyor. Lee oldukça politik bir
hikayesi olan BlacKkKlansman gibi bir
fırsatı es geçmiyor haliyle. Filmin başında, bizler henüz Ron ile tanışmamışken
karşımıza Dr. Kennebrew Beauregard (Alec
Baldwin) adlı kurgu bir karakter çıkıyor. İnsanı ürperten aşırı sağ bir
konuşma yapan, daha doğrusu “hazırlayan” bu karakter üzerinden Spike Lee, sağ
kesimin mantığı olsun ya da olmasın hitabetle nasıl kitleleri etkilediğini
gösteriyor. Beauregard ile Trump arasındaki bağı kurmayı ise izleyiciye
bırakıyor.
Flip (Adam Driver), Ron (John David Washington) ve Ron Stallworth'un KKK üyelik kartı
Karanlıkla Karşı
Karşıya her ne kadar sağı ve sağın tutumunu, ideolojisini eleştirse de yer
yer Siyah Gücü’n de aşırıya kaçtığını söylemeden edemiyor. Örneğin Colorado
Springs’e konuşmacı olarak gelen Kwame
Ture’nin şiddet yanlısı tutumunu aşırı bulduğunu belli ediyor, “Onlardan ne farkımız kalır ki?”
mesajını veriyor.
Spike Lee’nin
birinci önceliği filmlerini Amerikalı gençlere izletebilmek. Bu sebepten ötürü
de filmlerini abartılı tiplemeler, tepkiler ve esprilerle biraz daha çekici
kılmaya çalışıyor, özellikle de şu son dönemde. Chi-Raq kadar olmasa da Karanlıkla
Karşı Karşıya’da da durum bu,
hatta kimilerine göre böylesi ciddi bir mesele için fazla ciddiyetsiz bir
anlatı var. Ama Lee’nin derdinin sinema tarihine geçmek, Oscar için yarışmak,
festivallerden ödüllerle dönmek olmadığı da aşikâr. Onun derdi yalnızca ve
yalnızca Amerikalılara, özellikle de geçmişi bilmeyen ve Trump Amerikasının
nasıl oluştuğunu idrak edemeyen gençlere dünden bugüne “nasıl” gelindiğini
anlatabilmek, dikkatlerini detaylara çekebilmek. Hareketli, absürt, yer yer
komik ve her yönüyle politik bu film kaçmaz. Yalnız Amerika’da değil tüm
dünyada sağın nasıl varlığını koruduğu, kitleleri nasıl etkisi altına aldığı ve
bu kitlenin nasıl düşündüğünü anlamak açısından da oldukça değerli. Eylül ayının
açık ara en değerli filmi.