Geçtiğimiz hafta Medcezir, Teve2’de tekrar yayınlanmaya
başladı. Medcezir yayınlandığı sırada çok sevdiğim bir diziydi ama bittikten
sonra öyle tekrar tekrar izlememiştim, tekrarlarını ekranda görünce yeniden
izlemeye başladım ve ne kadar güzel bir dizi olduğunu bir kere daha hatırladım.
Medcezir’i türünün diğer örneklerinden ayıranın ne olduğunu
düşündüm sonra. Öyle ya, ilk defa izlemiyoruz zengin kız-fakir oğlan aşkını, havalı
muhite gecekondu semtinden gelen yakışıklı delikanlının hayatını. Villaları da
izlemiyoruz, türlü çeşitli karmaşık işlere karışan zenginlerin hayatını da. Bütün
bunlara rağmen Medcezir benzerlerinden çok farklı. Sona ermesinin üzerinden 3
yıl geçmesine rağmen zerre demode olmamasının yanında bu farkını hala koruyor
üstelik.
Dizinin benim için en önemli kısmı gerçekliğiydi. Dizilerde
çok iyi kalpli ya da çok kötü kalpli zenginler görürüz genelde mesela, evin
çalışanlarını aşağılayıp saf zenginden parasını almaya çalışan adamlar izleriz.
Okullarda burslu gençle diğer gençler arasında keskin ayrımlar görürüz, arada
bir tane iyi kalpli genç çıkar ve burslu arkadaşını savunur, ‘Ona öyle
yapamazsınız tama mı?’ der, Hababam Sınıfı’ndaki Ahmet gibi davranır. Hâlbuki
Medcezir böyle değildir, herkes iyi ve kötü özellikleriyle gayet her gün birlikte
takılıyormuşuz gibi normaldir. Gençler arada kavga ederler, zaman zaman çok iyi
anlaşır, bazen birbirlerine girerler. Boş zamanlarında internette takılır,
birbirlerinin dedikodularını yapar, ailelerinden dertlenir, sevgililerinden
ayrılınca üzülürler. Onları öyle en doğal hallerinde görünce de hiçbirinden
nefret edemeyiz çünkü haline tavrına ikna olmadığımız kimse yoktur.
Ponçik misiniz siz?
Dünyalar güzeli esas kızımız Mira, yoksul bir aileden
Altınkoy’un orta yerine gelen Yaman’a ilk günden beri yanıktır ama onların aşkı
da dizinin geri kalanı gibi son derece makul şekilde seyreder. Ne Yaman ezilir
büzülür Mira’nın karşısında ne de gereksiz yere ‘fakir ama gururlu’ yapar
kendini, ne Mira zengin ama mutsuz kız olup kendisi olmaktan vazgeçer Yaman’ın
peşinde. Yaman’ın dertlerine çare bulmaya, onun dünyasını tanımaya, daha mütevazı
koşullarda yaşamanın onun için dert olmadığını anlatmaya çalışır ama yine de
bildiğimiz Mira Beylice’dir, kendi ışığını kısmaz Yaman’ın yanında fazla
parlamasın diye. Yaman da Mira’yı öyle sever. Kavgalarını izlerken rahat rahat
taraf tutarız o yüzden, ikisine de kızasımız gelirse kızarız, acıma yok,
küçümseme yok.
Yaman’a sahip çıkan Serezler zengin bir ailedir. Kayınpederinin
zenginliğinden çok da memnun olmayan Selim Serez dürüst bir avukattır ve Yaman’ı
çok sever, eşi Ender son derece zarif bir kadındır ve Yaman’a ilk günlerde bir
miktar daha mesafelidir. Ailenin tek çocuğu Mert ise yıllardır aynı kıza
platonik âşık olan bir nerd’dür ve Yaman’la tanıştıktan sonra hayatı en çok
değişenlerden biridir. Yaman’ın bu insanlarla ilişkisi aşırı ayarındadır, kimse
Yaman’ı itip kakmaz ama yersizce baş tacı da yapmaz. Yaman Mert’e ortamlarda
sahip çıkar ama çalışanı olduğu evin patronunun oğlu olduğunu düşünüp her
dediğini de yapmaz, ikisi arasında gayet eşit görünen ama eşitliğin doğal
akışında bozulduğu anların da olduğu bir hayat izleriz. Yaman ailenin oğlu
değildir ama bir evlada ne kadar yakın olabilirse o kadar yakındır, çok güzel
geçer bize bu. Dizideki tüm ilişkilerde vardır bu ayarını şahane tutturma hali.
Şimdilerde dizilerin çoğunda en çok özlediğim şey bu
makullük. Karakterlerin senaristin kafasındaki kişiler olduğunu ve canı ne
isterse onu söyletip onu yaptıracağını biliyorum ama işte izlediğimiz şeyin
karşısında bizimle dalga geçilmediğini hissetmemiz için de bir miktar
tutarlılık bekliyor insan, bir miktar normallik bekliyor. Sürekli uçlarda
insanlar, herkesin onlar âşık olduğu kadınlar, aşırı kötü kalpli adamlar, ya
aşırı didaktik mesajlı tavırlar, ya mütemadiyen mafyöz haller. Şöyle ‘ne anlattığını’
izlemek isteyeceğim çok az dizi var, artar umarım. O zamana kadar neden
Medcezir’i tekrar izlemeyelim o halde? İyi seyirler dilerim.