Deadpool 2: Daha büyük, daha arsız!

Deadpool 2: Daha büyük, daha arsız!
İtiraf edelim, hiçbirimiz Deadpool’un bu kadar başarılı olmasını beklemiyorduk. Ryan Reynolds’ın üstün çabaları sonucu stüdyodan yeşil ışık alan, düşük bütçesini zeki senaryosuyla telafi edecek kadar işi bilen insanların kamera arkasına geçtiği, materyali çok seven oyuncuların varlarını yoklarını ortaya koyduğu bir işti ve karşılığını aldı. İster istemez devam filmi için de büyük bir beklenti oluştu tabii.

Deadpool 2, muadillerine kıyasla yine düşük bir bütçeyle çekilen ancak seyircisini yakaladığı bilinciyle daha yüksekten uçan bir film. Hikayesinin ayakları ilk filme göre daha yere basıyor, daha standart kalıplara uygun bir yol çiziyor. Belli ki Fox da potansiyelin farkına varmış, projeyi büyütmek için elinden geleni yapıyor. Ancak hikaye 2018 yılında artık görmekten iyiden iyiye bıktığımız ve ayıpladığımız klişelerin batağına düşerek hayalkırıklığı yaratıyor doğrusu. Karakter motivasyonlarını sadece zarar gören kadınlar üzerinden kurmayı bırakacak kadar yol kat ettiğimizi düşünürken yanılmışım demek ki.

Yönetmen koltuğundaki David Leitch neyse ki aksiyon sahnelerinde çuvallamamış. Son derece tatmin edici mizansenler kurulmuş, bol bol kan akıtılmış. Özellikle filmin en başarılı yeni karakteri Domino’nun güçlerine şahit olduğumuz sahnenin çok iyi olduğunu söyleyebilirim. Thanos rolüyle daha birkaç hafta önce aklımızı başımızdan alan Josh Brolin Cable ile kendisine verilen malzemeyi alıp arşa çıkarmış. Filmin zamanda yolculuk tuzaklarına çok düşmeden bu öğesini dozunda kullanması da bir başka büyük artı. 

Filmle ilgili en büyük sıkıntım bir kere bile kahkaha atmamış olmam. Bu çok subjektif bir mesele, biliyorum. O günkü modumla da epey alakalı, bunun da farkındayım. Yine de ilk filmin “ne yapmış bu adamlar yahu” şokunun etkisi olmadan esprilerin çoğunun rastgele ortaya atılmış repliklerden ibaret kalması üzücü. Birazcık sosyal medya takip ediyorsanız, bu tarz filmlere merakınız varsa ve üzerine bir şeyler okuduysanız filmde yapılan şakaların %90’ına daha önce güldünüz demektir. Buna herkeslerin öve öve bitiremediği film sonrası malum sahne de dahil. Filmi ilk kez izlememe rağmen o kadar eski geldi, o kadar aşinalık hissi üzerimde baskı uyguladı ki keyif alamadım. Ryan Reynolds’ın kendisiyle, Fox’un Hollywood’la, filmin çizgi roman uyarlamaları alt türüyle dalga geçebilmesi orijinalliğini artık yitirdiği için ilk filmdeki etkinin alınması zor olacaktı tabii. Zaten bu yüzden daha havalı aksiyon sahneleri ve daha sağlam bir hikaye çıkarılmaya çalışılmış. Yine de filmin bu üç unsurunu ortak değerlendirdiğimde alınan sonucun vasat olduğunu düşünüyorum.

Bu kadar kendiyle dalga geçebilen bir filmin adı birçok skandala karışan T.J. Miller'a dil bile çıkarmaması bende kötü bir tat bıraktı, eklemeden geçmeyeyim. Filmden karakteri kesip atamadılarsa dahi en azından bitiş jeneriğinde bir darbe vurulmasını isterdim. Miller'a oyuncu olarak zaten katlanamamamdan doğan nefretimin bunda etkisi ne kadar bilmiyorum ama "me too" döneminde böyle görmezden gelmeleri seyircinin yemediğini bilmek lazım sanki.

Yazıyı bitirmeden şahane bir organizasyonla bizi ağırlayan Digiturk’e de ayrıca teşekkür etmek isterim. Yaptıkları özel gösterimler gün geçtikçe daha keyifli bir hal alıyor. Dağıtımcıyla yaptıkları işbirliği sonucunda filmden önce Deadpool’la epey şakalaşıp eğlenme fırsatı yakaladık, bol bol fotoğraf çekildi. Kostüm son derece kaliteliydi, çalıp kaçasım gelmedi desem yalan olur. Animatörse rolüne beklenenden fazla çalışıp tüm Deadpool hareketlerini ezberleyerek gelmişti ve fiziksel olarak rolün hakkını en az Ryan Reynolds kadar veriyordu.  

Uzun lafın kısası, ilk filmle ilgili düşüneniz neyse, bu filmde fikrinizi değiştirecek bir şeyle karşılaşmayacaksınız. Ergenliğinin ortasında bir çocuk gibi sulu şakalara gülebiliyorsanız (ki bu kesinlikle kötü bir özellik değil) yine iki saat eğlenip çıkabileceğiniz bir film var elimizde. Deadpool gibi bir karakter için yeter de artar bile, fazlasını beklememek lazım.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER