Aksaklık… Engebe… Noksanlık… Bozukluk… Ve birkaç anlam daha
ifade eden kelime. Hepsi de arıza demek. Hani bazen eşyalar için değil de
insanlar için bile kullanıyoruz ya, sıfat yerine. İşte o arıza kelimesi
bunları da içerisine alıyor.
Moda Sahnesi’nin bahar sürprizi olarak izleyicilerine sunduğu Arıza (Blue-s Cat) isimli oyun kelimenin sözlük anlamının tümünü kapsıyor.
En Kısa Gecenin Rüyası oyunu çıkışında Ezgi Coşkun’un canlandırdığı karakteri
çok beğenmiş ve kısa rolü olduğu için hayıflanmıştım. “Yeni oyunu çıksa da
izlesem.” diye söylenirken çevirisini de yaptığı Arıza oyununu görünce
sevindim. Oyun; ismi belli olmayan -aslında çok da önem taşımayan- bir kadın ve
bir erkeğin tahminen göklere kadar uzanan bir binanın içerisindeki asansör
arızasında baş başa kaldıkları kısacık süreyi anlatıyor. İç seslerini duyuyoruz
üstelik. Yani belki sizin başınıza gelen belki tanıdığınızın başına gelen ya da
gelebilecek kısa bir zaman dilimini anlatan oyun.
Performansları birbirinden ayırt edemezsin. İyiler çok iyiler <3
Öncelikle stüdyo sahneyi çok sevdim. Sanki Ezgi Coşkun ve
Caner Cindoruk’un evlerinin salonuna gelip sandalyelere oturup onları
izliyormuş hissi aldım. Seyirciyi hem bilip hem de mış yapmaları arasındaki
dengeyi güzel kurmuşlar. Oyunun dekoru ise söz konusu asansör. Yaklaşık iki
metrekarelik alanda oynayıp orayı bir halı saha genişliğinde hissettirdikleri
için kocaman bir alkış. Kocaman bir alkış da bir saatlik oyunun başından sonuna
kadar sürdürdükleri müthiş enerji. Bu enerjiyi çıkışta hala üzerimizde
taşıyorduk.<3
Erkek olabildiğine ekonomist; kadın olabildiğine duygusal. Erkeğin kafasının
içerisinde hiç durmayan rakamlar ile kadının kafasının içerisinde dönen olaylar
örgüsü enfes harmanlanmış. Üstelik bu sadece kadın erkek ilişkisi değil;
insanların yaşadıkları yerler, içlerindeki gerçek duygular, görünmek zorunda
oldukları kalıplar, çevreler, gündemler vb diğer tüm sorunları ve soruları da
ele alıyor. Laflarımızı torbaya doğru koyabiliyor muyuz? Koyduğumuz torbalar
doğru mu? Ya da laf sahiden torbada mı? Belki de torba yoktur. Torbanın olduğu
yere laf gelmemiş de olabilir. Kadın ve erkek iç sesleri öyle noktalara
değiniyor ki tıpkı sizin iç sesiniz gibi. Belki daha bu sabah en yakın
arkadaşınız akşamki davette giyeceği kıyafeti size gösterip fikrinizi almak
istediğinde beğenmediğiniz halde beğenmiş numarası yaptınız. Bir adım sonrasını
hesaplayan kadın, bir adım sonrasını göremeyen erkek. Ve bunları büyük
hayranlıkla izleyen izleyici ^^
Kemal Aydoğan yine gündemi kendi tarzıyla iyi yerden
yakalayıp sahneye yansıtmış. Kadının ya da erkeğin ağzından çıkan cümlelerin
hepsi kıymetli. Birini bile ıskalamak istemiyorsunuz. Ve rejinin verdiği pası çok iyi yakalamış
oyuncular. Ezgi Coşkun ve Caner Cindoruk uyumunu sevdim. Öyle böyle değil baya
sevdim. Bu arada oyunun iki metrekarelik alan dışına çıktığı kısa bir de dans
sahnesi var ki koreografisini yapan Yeşim Coşkun’un eline sağlık. Ve fonda Louis
Armstrong "What A Wonderful World" parçasıyla. Enfes finaliyle de gönlünüze taht kuracak olan Arıza oyununu yakalamaya çalışın.
Merak ettiğim soru: Ezgi Coşkun metni çevirirken kadını
oynayacağını biliyor muydu? İnanın kendisi oyun yazsa belki rol bu kadar üzerine cuk diye oturmaz. (Şuraya Ezgi Coşkun’u daha uzun süre izlediği için aşırı
mutlu olan izleyici çizelim.) Cümleleri öyle hoş mimik ve jestlerle
kombinlemişler ki bir an önce izleyin de üzerine saatlerce konuşalım istiyorum.
Bir taraf rakamlar bir taraf arzular.
Bir taraf yoğun bir taraf sakin.
Bir taraf yakın bir taraf uzak.
Tüm ekibin emeğine sağlık. Bir saatinizi dolu dolu
geçireceğiniz bu harika oyunu kaçırmayın derim. Hem tiyatro iyidir,
iyileştirir.
Sevgiler.
*Oyundan replik
OYUN KÜNYE BİLGİLERİYazan: Koffi Kwahule
Çeviren: Ezgi Coşkun
Yöneten: Kemal Aydoğan
Sahne Tasarımı: Bengi Günay
Işık Tasarımı: İrfan Varlı
Koreografi: Yeşim Coşkun
Oyuncular: Ezgi Coşkun, Caner Cindoruk