Yiğit bu konuda sınıfı zorla geçenlerden. İçinde olduğu mafyatik hayat nedeniyle takım elbise falan giyse yine bir şey demeyeceğim. O çokça giydiği gri atletini sobaya yakıp yok etmek istiyorum. Saçı, sakalı birbirine karışmış hali de cabası. Neyse ki doğuştan karizma sahibi de o işi kurtarıyor. Ne kaslar mı? Öyle bir şey demedim ben.

"İstanbul sen mi büyüksün, yoksa ben mi" demekten kafasını kaldırıp etrafına bakabilirse eminim çok güzel dostluklar kuracak ama beceremiyor. Varsa yoksa para, güç, iktidar sahibi olma peşinde. Bu uğurda harcamayacağı insan yok gibi. Bu ders konusunda sınıfta kalmaktan son anda Derya için yaptıklarıyla kurtulmayı başarıyor. Ona da ne kadar arkadaşlık denirse tabii.

Her şeyin en iyisini, paranın satın alabileceği her şeyi ve güzel kızların etrafında olmasını sever. Kızların yemekle alakası yok belki ama belki ama Yiğit'le ilgili bildiğim üç şeyden biri bu olduğu için yazmadan edemedim. Bu ara Kübra'nın güzelim yemeklerini yemeyi protesto ettiğinden ekmek arası döner, kokoreç gibi şeyler favorisi. Oysa Ayvalık'ta anacığı ne sofralar kurmuştur. reçeller, turşular, zeytinyağlılar.. 

İşte Yiğit'in ortalama olduğu bir konu daha. Hiç tasvip etmediğim bir kişiliğe sahip, seçtiği yol da yol değil. Geleceğini pek parlak görmüyorum. Velisi gelsin, Melih Bey ne olacak bu çocuğun hali?

Bir erkek bunlardan ne kadar anlarsa, Yiğit de o kadar anlıyor. Yani hiç. Taş fırın ve maço erkek karışımı bir ana kuzusu olduğundan bu konuda sınıfta kalıyor maalesef. Aah ah.. aç kalsa kalkıp iki yumurta kırmaz..

İşte Yiğit'in iyi olduğu konulardan biri. Derya, Kübra, Sibel, Gül ve daha ismini sayamadığımız kızlarımızın gönlüne bir ateş gibi düşen Yiğit, düştüğü yerde yer edip izini bırakıyor. O bırakmadığı sürece kızlar onu bırakamadığından bu konuda tam notu hak ediyor.

Allah'ı var bak bu konuda hakkını yiyemem. Üstsüz görüntülerinin olduğu sahneler dizide en sevdiğimiz anlardan çok azını içeriyor. Gördüğümüz kadarıyla da bu konuda dersini çok iyi çalıştığını görebiliyoruz. Six packsler yakıyor!!

Sibel dışında nasıl bir aşık hiç göremedik. Ama sevdiği kız için kendi kızını bile gözü görmüyor. Sibel'i ilk gördüğü andan beri sahiplenip, vazgeçmemesi artı bir hareket olsa da, Yiğit henüz tam puan alacağı bir aşk yaşamadı. Üzgünüm, bizımla değilsın Yigit!

Bu konuda beş puan benden Yiğit'e gidiyor. Babasıyla ilişkilerini rahmetli hemen göçtüğü için çözemedik. Emir'le de kavgalılar. Bir annesiyle iyi çünkü annesi Yiğit'in böyle bir insan olmasını destekliyor. İşin özü, Yiğit'e dokunmayan herkesle arası iyi, yoluna çıkanlarla kötü. Bebeğine baba olamayan adama çok bile bu puan ama neyse...

İstanbul'a gelene kadar dedesinin gölgesinde yaşayan biri için yedi puan çok olabilir ama geldikten sonra yaşadığı kayıplar ve edindiği tecrübelerle epeyce deneyim sahibi oldu. Hoş bunlardan gerekli dersi çıkardı mı, orası ayrı bir konu.

Yiğit'e ilkokuldayken büyüyünce ne olacaksın dediklerinde "baba olacağım" demiş olmalı ki bunu her iki anlamda da gerçekleştirdi. En azından gerçek anlamda olanı. Mecazi anlamda ise bu isteğine adım adım yaklaşmak üzere. E ne diyelim, başarılar.

Daha bir kriz yönettiğini göremedik ama kriz çıkarma konusunda tam bir uzmandır kendisi. Bu yüzden notuna hiç şaşırma Yiğit'cim. Sen genelde sorunu ortadan kaldırıp çözmeyi becerebilirsin ama maalesef notları ona göre veremiyoruz...

Eh göz var izan var. Bir bakıyoruz, dönüp bir daha bakıyoruz Yiğit'e. Azıcık boydan kısa ama olsun, nazar değmez demiş büyüklerimiz.

Durumun şu an hiç parlak görünmüyor Yiğit. Ne aile, ne gönül işlerinde bir dikiş tutturamadın. İş bakımındansa seçtiğin yolu tasvip ettiğim söylenemez. Bir an önce düzelmen dileğiyle...


İşte Yiğit'in karnesi;