Steven Soderbergh yeni
filmi Unsane’de neo-liberal
toplumlarda delilik, anormalite gibi ruhsal/akli sorunların neye denk
geldiğini, sistem içerisinde nasıl yeniden üretilip birer yatırıma
dönüştürüldüğünü anlatıyor izleyiciye.
Sawyer Valentini, yeni bir hayat kurmak üzere tüm
arkadaşlarını, ailesini ve doğup büyüdüğü şehri terk etmiş yeni bir işle hayata
yeniden başlamıştır. Ancak Sawyer’in kafasında hala aynı sorunlar vardır,
sapığını (stalker) hala etrafında hissetmekte ve bu duygudan bir türlü
kurtulamamaktadır. Nihayetinde kendi kendine bir çözüm bulamayacağı ve yeni bir
hayata başlarken geçmişini de arkasında bırakması gerektiği sonucuna varan
Sawyer, psikolojik destek almak üzere bir kliniğe gitmeye karar verir.
Görüşmenin ardından kendine sorulan soruları yanıtlar ve kendini nasıl olduğunu
anlayamadan klinikteki hastaların arasında bulur. İlk başlarda nedenini
anlayamaz, isyan eder, kavga çıkarır. Sanki duvarlar ve oradakiler bilerek
üzerine geliyordur. Ancak sonunda Nathan adlı bir başka hasta Sawyer’a, onun
kliniğe ait olmadığını bildiğini söyler. Kliniklerin insanlara kasten “kendine
ve/veya başkasına zarar verebilir” etiketi yapıştırdığı böylelikle sigorta
şirketlerinden para alarak varlıklarını sürdüklerini anlatır. Yani sigorta bir
haftanın sonunda para vermeyi kesince Sawyer özgür olacaktır. Ancak klinikte
işler yolunda gitmemektedir, zira Sawyer sapığını hala her yerde görmektedir.
Acaba Sawyer peşindeki sapığından kurtulabilecek mi? Yoksa hayatını hastanede mi geçirecek...
Steven Soderbergh’in
bir akıllı telefon yardımıyla çektiği, profesyonel kameradan değil profesyonel
kameralarla yarışan akıllı telefonların kamerasından izlettirdiği hikayede yine
seyirciyi şaşkına çevirip, başladığı yerden sapıp sonra yeniden başladığı yere
geri dönüyor. Bu sapma sırasında ise yine izleyiciyi farklı bir yere, günümüz
endüstriyel kuruluşlarından alıp bu kuruluşların yarattığı yeni insan formlarına
götürüyor. Bir tarafta hayatın sıkıcılığı ve sıradanlığı içinde sıkışıp kalmış
olan, mağdur olduğu sürece sisteme isyan edip mağduriyeti bittiği anda yeniden
sistemin artılarına odaklanan Sawyer yer alıyor. Bir diğer tarafta ise saplantılı
zihniyetin neler yapabileceği noktasına gözlerini kapayan yetkililer yer alıyor.
David ve Violet ise bu hikayede birer tipten ziyade kendilerine yer bulamamışları,
bu topluma ait olmayanları temsil ediyor. Hikaye boyunca Sawyer’ı her ne kadar
mağdur rolünde izlesek de Sawyer yer yer mağdur olmaktan ziyade mağduriyetini
kendini diğerlerinden ayırmak için kullanıyor.
Claire Foy’un
başarılı performansıyla göz doldurduğu Unsane,
sürprizleri bol, izlemesi keyifli gerçek bir gerilim. Bize gerilim hissini
müzikle ya da görsel oyunlarla vermek yerine karakterin kendini içinde bulduğu
çaresizliği birebir yansıtarak vermeye çalışıyor. David Strine yolunca Joshua Leonard’ın tüm iticiliğiyle
insanı kendinden soğuttuğu, ancak yine de yer yer kendini acındırdığı film festivalin
favorileri arasında yer almasa da iyi bir gerilim olarak vizyonda kendine iyi
yer edinecek bir yapım.