Yarışma filmlerin olan
ilginin gitgide daha da azaldığı, dünyanın dört bir yanından gelen
dağıtımcıların, yapımcıların ve film şirketlerinin katıldığı EFM’in yani Market’in
de artık sonlarına yaklaştığı 21 Şubat 2018 günü sanki festival sona ermiş
gibiydi. Basına özel gösterim sayısının her geçen gün daha da azaldığı festivalde
Postdamer Platz’taki yoğunluk da hem hafta içinin ortasına gelmemiz hem de hem
de festivalin asıl keyifli tarafı olan sonlarına yaklaştığımız için iyiden
iyiye azaldı.

S
oderbergh'in akıllı telefonla çektiği film deyim yerindeyse cam gibi...
Kapitalizmde deliliğin yeni tanımı
“Normal olmayan” davranışlarla özdeşleştirilmiş delilik kavramının modern dünya (neo-liberalizm) tarafından nasıl yeniden anlamlandırıldığı noktasına dikkat çekiyor Unsane filmi. Steven Soderbergh’nin akıllı telefonla çektiği film özelleştirmenin sonuçlarını, özelleştirmelerin insanı nasıl birer mahkum haline getirdiğini uçarı bir örnek üzerinden, gerilim dolu ve korkutucu bir hikayeyle anlatıyor. Sapığından (stalker) kaçan Sawyer’ın geçmişinden kurtulup yeni bir hayata başlamaya çalıştığı filmde insanlara yardım verme vaadiyle sistemin açıklarını fırsata çeviren bir merkeze konuk oluyoruz. Sawyer’in nasıl tutulduğu, bürokratik sürecin nasıl işlediği gibi elzem konulara da değinen hikaye, bir diğer yandan da Amerika’da sayısı her geçen gün artan tacizin uçarı ancak gerçeklikle ilişkisini henüz koparmamış bir örneğini dile getiriyor. Sawyer’ın yaşadığı gerilimi onunla birlikte bizler de yaşıyoruz film boyunca, onun gibi biz de koruma vaat eden bir kurumun duvarları arasında tacizcimizle baş başa kalıyoruz, kimse bizi dinlemese bile. Bana geçen yıl Berlin Film Festivali’nde El Bar filmini hatırlatan Unsane’de Claire Foy’un performansı ise etkileyici.
Turkish Cinema 2018
Üçüncü Berlinale tecrübem olmasına karşın 4 yıldır aynı
tarihlerde Berlin’e geliyorum ve bugüne dek Türkiye’ye dair herhangi bir
etkinlik yapıldığını duymak şöyle dursun, Türkiye’yle ya da Türk sinemasıyla
ilgili bir afiş ya da poster gördüğümü hatırlamıyorum. En fazla Berlin Film
Festivali programında yer alan Türkiye sineması filmlerinin haberlerini yerel
basından duyuyordum, genellikle de Twitter, Facebook ve basın bültenleri
üzerinden, o kadar. Ancak bu yıl festival mekanlarının hemen her birinde bir Turkish Cinema 2018 afişi var.
Nedenini, ne olduğunu tam olarak çözemediğim bu afişlerin EFM yani Berlin Film
Festivali’nin en etkin ayağı olan ve ticaretin döndüğü market kısmıyla ilgili
olduğunu tesadüfen öğrendim. Belki duyan ya da gören vardır, haberini de
yaptım, bir “Türkiye’den Milyonlarca
Hikaye” paneli yapılmış Berlin’de, yerel basında izinin bulunamadığı bir
panel. Meğer bu panel EFM’in Türkiye standı tarafından düzenlenen bir panelmiş
ve bir panelle de kalmamış Türkiye standının etkinlikleri… Bu etkinliklere
dair, EFM ve Türkiye standındaki hareketliliğe dair standın direktörü Bülent Turgut’la yaptığımız röportajın
yanı sıra ben de organizasyonla ilgili düşüncelerimi ve Bülent Turgut’la olan röportajda
edindiğim bilgiler ışığında konuya dair fikirlerimi, yorumlarımı paylaşacağım.
Laf olsun diye söylemiyorum, Türkiye’yi ve Türkiye sinemasını pazarlama
anlamında gerçekten faydalı olduğuna inandığım projeler, hedefler koymuşlar
kendilerine. Detayları yakında aktaracağım.