Sevgililer Günü tavsiyesi: Özgürlüğün Elli Tonu

Sevgililer Günü tavsiyesi: Özgürlüğün Elli Tonu

Lafı uzatmanın anlamı yok, Fifty Shades Freed / Özgürlüğün Elli Tonu filminin Sevgililer Günü için vizyona girdiği ortada. Hatta sinema salonlarına gülmek, gerilmek ya da adrenalin yaşamak yerine partneriyle yakınlaşmak isteyenlerin bu yılki tek tercihi olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz.  O yüzden lafı çok uzatmadan nasıl bir Sevgililer Günü filmi olduğuna geçeceğim.

Hatırlanacağı üzere Fifty Shades of Grey / Grinin Elli Tonu filmin sonunda Anastasia, aşkı yaşama ve yaşatma yöntemlerinden dolayı Christian’dan ayrılmış, Fifty Shades Darker / Karanlığın Elli Tonu filminde ikili yeniden kavuşmuş, Christian fedakarlıklar yapma kararı almış ve değişmeye başlamış, hatta günün sonunda Anastasia’ya evlenme teklif etmişti. Üçüncü film de Anastasia ve Christian’ın düğünüyle başlıyor ve kısa sürede bu ilişki ikili arasındaki bir güç mücadelesine dönüşüyor. Arada anlaşmalar olmadığı zaman insanlarla anlaşma konusunda pek de başarılı olamayan Christian yine Anastasia’ya hapis hayatı yaşatmaya karar veriyor, ancak Anastasia –bazı fedakarlıklar da yaparak– bu durumu tersine çevirmeyi başarıyor, kendi ayakları üzerinde durmayı sürdürüyor. Ancak ikinci filmde hayatı onlara zindan eden Jack Hyde yine ortaya çıkıyor ve yine hayatlarını mahvediyor. Olayların ardı ardına geliştiği filmin sonunda Anastasia ve Christian’ı (özellikle de Christian’ı) çok daha önemli sınav bekliyor.

Anastasia denize giren Christian'ı süzüyor.

Bir sinema filmi olarak değerlendirildiğinde Fifty Shades serisinin elle tutulur hiçbir yanı yok elbette. Ne senaryo, ne oyunculuklar ne de hikaye… Hatta okuyanların ufkunu açan detaylardan bile yoksun film, ki sonuçta adına “oyun kitleri”, kırbaçlar, kelepçeler yapılmış bir seriden bahsediyoruz. Ancak film bunların hiçbirini zaten vermiyor, vermediği gibi bir kitabın akışkanlığını sinema perdesinde yakalamayı umarak olayları sıralıyor da sıralıyor. Abartılı karakterler, gerçeklikle alakası olmayan detaylar… Birçok sorunu var gerçekten de filmin.

Sevgililer Günü filmi olarak Fifty Shades Freed / Özgürlüğün Elli Tonu ne ifade ediyor peki? İlk olarak arabalarla, yatlarla, helikopterinden uçağına, malikanesine insanın gözünü boyuyor. Ama hakikaten de boyuyor yani, insan içinden geçirmiyor değil keşke kendisinin de bütün bunları düşünmeden yapabileceği parası olsa diye. Bir rüya aslında Anastasia ve Christian’ın hayatı, belki senin benim rüyam değil ama sonuç olarak bir rüya ve herkes, gerçek hayali o olmasa bile, başkalarının rüyalarına imrenir bir yerinden. İlla cezbeden bir tarafı vardır. Christian ve Anastasia’nın hikayesinde de yalnızca bu zenginlik, bu şaşaa, bu sınırsız imkan sahibi olma hali cazip geliyor. Yani bu hayatlara özenip bir geceyi böyle umarsızca geçirmeye, insana tüm dünyayı unutmaya yönlendirmesi dışında bir numarası yok.

Anastasia ve Christian'ın düğününden bir kare. Ne kadar da mutlular, sanırsın ilişkileri sorunsuz...

Yetim meselesine, özgürlük ve sınır kavramlarına yaklaşımıyla bazı söylemleri var elbette hikayenin, üzerine düşünülebilecek konulara kapı aralamıyor değil. Ya da her ne kadar kalıplaşmış olsa da kadın – erkek arasındaki algısal farklılığı öne çıkarıyor, her ne kadar kadın ve erkeği ele alışı kimi yerde sorunlu da olsa. Ama Christian’daki ani değişim komik gelmiyor değil. Öte yandan Fifty Shades Freed filmi Sevgililer Günü’nde partnerinizle birlikte izlemeye gayet müsait bir yapım. Filmdeki saçma detaylarla birlikte alay edebilir ya da insanı bir anlık da olsa cezbeden o küçük detaylara, şaşaalı hayatlara beraber imrenebilirsiniz. Ancak cinselliğin eksik olmadığını da ayrıca belirtmek gerek sanırım. Neticede Fifty Shades Freed filmi bir Sevgililer Günü filmi olarak eğlenerek, keyifle izlenebilecek bir film. Dalga geçerek, eğlenerek, yeri geldiğinde de etkilenerek izlenecek bir film.



BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER