Sibel Alaş’ın “Adam” şarkısı
eşliğinde (Yaşasın 90’lar!), aşk tesadüfleri sever dercesine Oya ve Serhan’ın hayatlarının
bir türlü kesişemediği, birbirlerini hep teğet geçtikleri sahneler, “Onlar
aslında birbirlerinin kaderiydi.” diyerek, evli bir erkekle yaşanan ilişkiyi
genelin gözünde temize çekme maksatlı çekilmiş olabilir. Ama ben bu şekilde
düşünmeden, ilk defa bir aşk konulu Oya ve Serhan sahnesinden keyif aldım.
Serhan’dan çok hazzetmesem de bu çok bilinmeyenli hayat denkleminde eğrisinin
doğrusuna bir gün mutlaka denk düşeceği, kaderde varsa bir şekilde
gerçekleşeceği mesajının verilmesini, o sahnelerin bölüm sonuyla birlikte bağlanmasını sevdim.
Yalnız her ne kadar bir OySer
fanı olmasam da, bölüm sonundaki sahnenin kesilmesi beni rahatsız etti. Doğrusunu
isterseniz bu sansür işi git gide canımı sıkıyor. Rtük’ün kaynatarak devamlı
ısısını artırdığı sütten ağzı yanan yapımcılar, gün geçtikçe yoğurda daha da
ihtiyatlı yaklaşmaya başladılar. Halbuki izlediğimiz, daha doğrusu izleyemediğimiz,
o son sahnede altı üstü birbirini seven iki yetişkin insan 10 saniye öpüşüyor. Üstelik
bu sahne yayınlandığında saat 23.30’u geçmişti. Sahnenin içeriğinde hiçbir
yanlış yok, ortada maazallah(!) çocukların bedensel ve zihinsel gelişimleri, ahlaki eğitimleri
açısından bir yanlış varsa da bu ancak o saatte ayakta olmaları olabilir. Gel
evimizin içine de gir, çocuklara sütünü içirip yatır ve sırtını da ört istersen
Rtük’cüm! Aslında bizde de kabahat var, o ilk sarı öküzü vermeyecektik. Kesilen
sahneler sonrasında internetten veriliyor diye, üç beş saniye kırpılması baştan
pek umurumuzda olmadı. Kesilen süreler uzadıkça “internet özel” görüntüleri
verilsin diye taleplerde bile bulunduk. Allahtan internet diye bir mecra var da
orada görüyoruz diye avuttuk kendimizi. Ama işte artık en basit sahneler bile
kırpılmayı geçtim, direkt budanıyor. Yine de işe iyi tarafından bakalım
isterseniz. Yarın öbür gün, hani olmaz ama; televizyonda verilse ceza kesilecek
sahnelerin, internetten de yayınlanması bir şekilde engellenilirse hayal
gücümüz sayesinde hepimiz kendi dizimizin senaristi olabiliriz!
Hoşuma gitmeyen bir diğer durum
ise Edip’in Oya’nın yalnızlığını çocuğu olamayacak olmasına bağlamasıydı. Orada
Edip’in Oya özelinde konuştuğunu, Oya’nın kendini aşk ve evlilik konularından
bu sebeple bilerek uzak tuttuğunu ifade etmek istediğini anladım ama cümle
sadece bu şekilde söylenince kulağa pek hoş gelmedi bence. Sonuçta bir kadının
anne ol(a)maması onun mutlu olamayacağı, mutlu bir evlilik yapamayacağı anlamına
gelmez. Anne olmamak, bir tercih olduğu gibi, bir zorunluluk da olabilir. Merve ve Pelin’in
–ve gerçekte pek çok kadının- zannettiğinin aksine, evlilik ve çocuk hayattaki
başarının tek kıstası değil. Baktığınızda bekar ve çocuksuz Oya’nın şu dünyaya
katkısı, evli ve çocuklu Merve ile Pelin’den çok daha fazladır. Hatta Merve ile
Pelin bir tek, para harcamak suretiyle moda ve kozmetik sektörüne büyük
katkılarda bulunmuş olabilirler şu hayatta.
Bakmayın böyle masum durduğuna. Kafasının içinde kırk tilki, kuyrukları birbirine değmeden dolanıyor.
Kızların o dönem Oya’ya diş
bilemesinin kendilerince bazı nedenleri vardı elbette. Her ne kadar 17
yaşındaki genç kızlar için fazla kötücül nedenler olsa da, bize göre pek kabul
edilebilir olmasa da onları buna iten iyi kötü bir motivasyon vardı. Ama Edip
Hoca’nın da burada kurban edilmesinin de altının doldurulmasını sevdim doğrusu.
Baştan beri planlanmış bir şey miydi bilmiyorum ama doğrusunu söylemek
gerekirse, 10.bölümde Merve’nin Edip’in evine, onun Oya’ya olan hislerini
anladığını söylemeye gittiği sahnede, aralarında “N’oluyor ya?” dedirten bir
etkileşim de hissetmiştim. O yüzden bu hikayenin altını dolu buldum. Serhan
gibi Edip de olgun tavrı, soğuk duruşu nedeniyle Merve’nin ilgi alanına girmiş
olabilir. Edip’in o dönemde bu taraklarda bezinin olmaması, şimdilerde bu topa
girmeyeceği anlamına gelmez. Zaten en çözemediğim karakter de Edip. Neyi, ne
zaman yapacağını veya yapmayacağını kestiremiyorum bir türlü. Kapalı kutu mu
desem, sinsi mi desem bilemedim.
Merve’nin satışına gelen Pelin,
Taylan’ın zayıf noktasını kullanarak onu gene kendine döndürmeyi başardı. Arzu
kızıyla arasını düzeltti. Oya artık kalbi hafiflemiş ve özgürleşmiş bir kadın
olarak hayatına devam edecek. Aslında grubun en hesapçı, en entrikacı kadını
olan, sırtı asla yere gelmeyen Merve’nin, günün sonunda tek kaybeden olması da
güzel bir değişiklik oldu. Fakat elindekileri kaybetmeye bu kadar yaklaşmış bir
Merve’den de normalden daha fazla korkmak gerek diye düşünüyorum ve önümüzdeki
bölümlerde gelecek hamlelerini de merakla bekliyorum.