Geçen haftaki bölümün sonunda Oya
ve Edip’in Sarmaşık’ı dinamitleme projeleri beni heyecanlandırmışsa da,
kendilerine pek güvenememiştim doğrusu. O yoldan daha evvel dönmüşlüğümüz de
vardı çünkü. Ama çok mutluyum, şükürler olsun Oya dizginleri eline aldı, Edip’le
birlikte lisedeki olayı ve devamını çatır çatır anlatarak masadaki herkesin
hayatını bir güzel dağıttılar. Beni de utandırdılar böylece. Ohh ağızlarına
sağlık!
Öncelikle belirtmeden geçemeyeceğim,
o saçlarla ve elbiseyle Oya çok güzel olmuştu yemekte. Kıyafetleri zaten
genellikle çok güzel oluyor ama bazen saçını öyle bir yapıyorlar ki; fön
çektirmiş fakat sonra nemden kabarmış gibi duruyor ve bu da benim gözümü çok
tırmalıyor. Fakat yemekteki hali çok etkileyiciydi. Sahnenin de heyecan ve
gerilim dozu çok yerindeydi. Büyük sırra adım adım, adeta tadını çıkara çıkara
yaklaşılması, kızların bu gidişatın nerede durabileceğini kestirememesi,
diğerlerine çok fark ettirmeden üstünü örtme çabaları, o gerginlikleri,
diğerlerinin gitgide yükselen merak katsayısı derken ben de nefesimi tuttum,
ellerim bir buz kesti.
Yaşanan olayın açığa çıkmasından
sonra Oya’nın sırrının ortaya dökülmesini ise hiç beklemiyordum. Olayın açığa
çıkması, kızların yaptıklarının sevdikleri insanlar üzerinde hayal kırıklığı,
öfke veya acı gibi bir etki oluşturabilecek bir şeydi ama sonrasında, amaçladıklarından
daha büyük sonuçlara yol açmış olduklarını öğrenmek kızların üzerinde de bir
parça da olsa etki bıraktı diye düşünüyorum. O masada en çok pişman olan, vicdanı
sızlayan Arzu’ydu elbette. Arzu da suçlulardan biri ama bir kabahat sıralaması
yaparsam, güçsüzlük ve sürüye uyma güdüsüyle hataya düşmek, bilinçli kötülükten
daha affedilebilir bir şey benim gözümde. O yüzden masadaki şer birliğinin
içinde o an en çok Arzu’ya üzüldüm diyebilirim. Veya belki de Tülin Özen’in
şahane oyunculuğundan çok etkilenmişimdir. Nilay’ı canlandıran Aslıhan
Kapanşahin’in adını da bir kenara not ettim. Ebeveynlerinin boşanma davasından
sonra geçirdiği sinir krizi sahnesiyle zaten dikkatimi çekmişti. Bu bölümdeki
performansı da oldukça iyiydi. Başarılı oyunculuğunu ileride daha çok
seyredeceğimize eminim.

Ben Burcu'yla pilates yapmaya gidiyorum anne, bana karışma!
Nilay yavrum, babasından sonra annesiyle
ilgili de büyük bir darbe yedi maalesef ki. Onun rolü biraz da tepişen fillerin
altında ezilen çimendi o masada. Nilay’ın durumu için çok üzüldüm tabii ama Oya’nın
Arzu’yu vurabileceği tek kişi de oydu. Oya yapması gerekeni yaptı ama burada
Nilay’ı üzdüğü için vicdan azabı hissettiğini ilerleyen bölümlerde görmek
isterim. Bu arada, Nilay’ın yaşı ve vicdanlı kalbi nedeniyle gösterdiği tepkiyi
babası Mehmet’in göğsünde yumuşatıp annesiyle aralarını bulmasını da sevdim. Boşanma
sonrasında Nilay’ın babasıyla arasındaki iletişimi yeniden kurmasını Arzu’nun
sağlaması geldi aklıma. Aslında Mehmet ve Arzu çok ön plana çıkan bir ikili
değil ama grilikleri, eş, dost ve ebeveyn kimlikleri arasındaki geçişler bana
gerçekçi geliyor. İyi birer eş olamadılar belki birbirlerine, hatalar yaptılar
geçmişte ama karakterlerin bir gelişimi var. Yaptıkları hataları anlayıp pişman
oluyorlar en azından. Bu pişmanlıkları nedeniyle hatalarının hepsini
affetmiyorum belki kendi içimde ama hiç değilse bu sayede gerçeklikle
aralarında bir bağ kurulmuş oluyor.
Nilay dışındakilerin tepkisi ise biraz abartılıydı. Taylan,
söylenen bir yalan sonucu Oya’dan ayrılmış olsa da, Oya’ya değil de o yalana
inanmak sonuçta kendi tercihiydi. Hele de ondan sonra Pelin’le ilişkiye başlayıp,
evlenip yıllardır da bu hayatı sürdürmesi için kimse onun başına silah dayamadı
bildiğim kadarıyla. Şimdi ne bu tripler? Edip ve Oya’nın ödediği bedellerin
yanında senin yaşadıkların ne ki? Aynı şekilde Serhan’ın, zaten entrikacı ve hırslı
olduğunu bildiği karısının, kendisiyle tanışmadan çok önce yaptığı kötülüğü de
yaşadıklarının üstüne ekleyerek boşanma kararı alması, biraz fırsattan istifade
gibi oldu bence. Üstelik de bunu Oya’dan mesaj geldikten sonra yapması, maymun
gibi bir dalı tutmadan, diğer dalı bırakmaması beni rahatsız etti. Evet Serhan’ı
sevmiyorum, evet kendi hayatıyla ilgili ne karar alacağını kendi başına
bilemeyen birine güvenilemeyeceğini ve onunla duygusal bir yola çıkmanın Oya’ya
zarar vereceğini düşünüyorum. Ama artık bu saatten sonra Oya bilir. O, Serhan’ın
güvenilmezliğinin farkında olmasa da, hissettiklerini yaşamak istedi. Bana da
yargılamak değil oturup izlemek düşer. Bundan sonra eli dudağı mı yanar, Serhan’ı
ona yar ederler mi, yoksa koparıp acıtırlar mı izleyip göreceğiz.