Bazen korkunç olaylar, güzellikler doğurur ya. Savaş ve
Meryem de tam olarak bu aslında. Onca kötülüğün içinden doğan parıltı, ışıltı.
Her şeye inat, en çok Oktay Şahin’e inat. Güzel kaldılar, güzel oldular ve
güzellikleri bizi sardı.
Meryem’in kendisine bile itiraf edemediği kırıklarını bir bir
Savaş’a anlatması… Saçlarımı çekme bir daha, demesi, derken ki naifliği Meryem’i Meryem
yapıyor. Genelde daha sert, daha özgüvenli, daha keskin karakterleri seven ben
bile Meryem’in masumluğu karşısında ona sarılma isteğimi bastıramıyorum. Çok zaman
oldu elbette, konuş artık, diye sitem ettiğim ama biliyordum Meryem bu yükün
ağırlığını herkesten çok hissediyordu.
Savaş’ın korumacılığı sevdiği herkese… Güçlü’ye, Naz’a, Gül annesine,
hatta pek anlaşamadığı Tülin’e bile. Savaş sevdiği herkesin üzerinde elini
tutuyor, hepsinin huzuru için uğraşıyor. Hiç tahmin etmediği, ummadığı Meryem
bile aslında masum olduğunu öğrendiği andan itibaren onun için korunması
gereken biri haline geldi.
Küçük, sıradan anları daha çok severim büyük göze sokulan olaylardan.
Savcı, Meryem’e saldırdığında Savaş’ın Meryem’in halini görüp onun üzerine
gitmekten çekinerek ona hırkasını giydirdiği an onların arasındaki anlar arasında
ilk beşimde olabilir. O kadar saf bir korumacılık vardı ki o anda… İçime işlemişti.
Hele bir de Meryem’in üzerinde, Savaş’ın bordo hırkasının büyük duruşu. Savaş
yerine önce o hırka sarmalamıştı sanki ürkek ve kırılgan bedenini.
Bir sen bir ben, kalalım böylece.
Bunca zaman tutulan, geriye itilen, susulan, kaçılan ne varsa bir el tutuşunda, bir dudakların buluşmasında dışa vurdu. Meryem gitme dedi elini tutarak Savaş’ın, Savaş teslim oldu Meryem’e.
Artık hiçbir şeyin önemi yok, onlar bir arada ve kimsenin
gücü yetmeyecek bunu bitirmeye. Meryem Savaş’tan önce kimseyi sevmedi, bu
konuda Savaş’a sonsuz katılıyorum ama Savaş? Savaş kıskanç bakışları ile “Sen
benden önce kimseyi sevmedin.” dediğinden beri, peki ya sen, diyorum. Peki ya
sen Savaş?
Savaş sevdi… Sevmemesi gerektiğinden değil de bunun hesabı
sorulamayacağından Savaş’a bir miktar kırıldım. Çünkü Meryem ona, sen benden
önce kimseyi sevmedin, diyemez. Çünkü biliyor ki sevdi. Sevinç’in varlığı
olmasaydı Savaş ve Meryem de olmayacak. Belki başka bir yerde, başka bir
zamanda… Belki. Sevinç’in hayaleti hiçbir zaman aralarında olmadı zaten. Hep savcının
gizemi vardı onların arasında. Sadece Savaş’ın rüyasında Sevinç ve Meryem
vardı. Onun dışında var ama yokmuş gibiydi. Meryem soramayacağından sanırım ya
da bunu dert edemeyeceğinden ben edindim biraz.
Yeni bölümde bizi birçok güzellik bekliyor. Deniz kenarında
huzurlu Savaş&Meryem bekliyor. Gözlerindeki parıltı, gülüşlerindeki heyecan
hiç solmasın istiyorum ama solacak biliyorum. Elleri bir yolunu bulup hep
birbirlerini tutacaktır buna inanıyorum ve buna güveniyorum. Çok zorlu
yollardan, çok büyük kayıplardan geçtiler de geldiler bugüne. Onlar birbirine
artık ev, yuva. Onlar birbirlerine artık aile. Meryem her düştüğünde, her
savrulduğunda, her yalnız kaldığında. Olsun, Savaş var diyordum. Artık resmi
olarak Savaş var. Tutacak onu büyük elleriyle, hiç bırakmayacak, biliyorum.
Gelecek bölümü heyecanla, hatta aşkla bekliyorum. Sonunda
mutlu Savaş ve Meryem izleyecek olmak paha biçilemez. Aşk ile kalsınlar, hep.