Çİ: Duru'nun rüyasını mı izliyoruz, kabusunu mu?

Çİ: Duru'nun rüyasını mı izliyoruz, kabusunu mu?
Fi Çi Pi üçlemesinin ikincisi olan Çi’de üçüncü bölümü geride bıraktık. Olaylar bir miktar hız kazansa da hala geçen sezonla kıyasladığımızda bir durgunluk var dizide, daha tam temposunu bulamadı sanki. Biraz fazla mesajlı olmaya ve dijital platformda olmasının avantajlarını kullanmak yerine sıradan sadece süresi daha kısa olan ve içinde insanların bira içip küfür edebildiği bir dizi olmaya başladı gibi geliyor, ilerleyen bölümlerde geçen sezondaki havasını yakalamasını umuyorum. Dizide en sevdiğim şey hala Serenay Sarıkaya ve onun Duru’su, o yüzden geldiğimiz noktaya Duru ekseninden bakmak istedim o yüzden.


Yalnız çok güzel değil mi?

Duru’yla ilk karşılaştığımızda dansa ve sevgilisi Deniz’e tutkuyla bağlı, çalışkan, yetenekli, hırslı ve çok güzel bir genç kadın görmüştük ama günler geçtikçe hiç kimsenin bu kadar basit tarif edilemeyeceğini bir kere daha anladık. Hırsını öfkeye ve intikama, yeteneğini ve güzelliğini en büyük silahına çevirmekten hiç çekinmeyecek biri olduğunu görmeye başladık birden. Deniz’e olan aşkına hayranlıkla bakarken, yaptığının çok parlak bir kariyer vadeden müzik hocasıyla sevgili olup okulu rahatça bitirmek olup olmadığını sorgulamaya başladık mesela. Deniz’in limon kokulu gözlerinden görüyorduk onu, gün geçtikçe Göksel ve Ada’nın baktığı taraftan bakmaya başladık, istediğini elde etmek için yapmayacağı olmadığına şahit olduk. Deniz’in onu hiçbir zaman savunmamasına, sanatı her şeyden üstte tutup Duru’nun geleceğini umursamamasına kızıp, Duru’nun Can Manay’a gidişine bir takım sebepler bulmuştuk, şimdi anlamaya başladık ki Duru her zaman yanında olacağı güçlüyü seçmek konusunda şahane bir içgüdüye sahip.


İnş canım yaa 

Ülkenin en büyük müzikali olan ve nedense içinde yeni mezun tecrübesiz dansçıların kol gezdiği Afife’ye (Afife kostümü ne de güzeldi bu arada) bir şekilde dâhil olan ve fakat elbette bununla da yetinmeyen ve başrolü bir başkasının elinden almak için Can Manay’ın sevgilisi kartını gözü kapalı kullanan Duru’yu da pek tanımıyorduk mesela, böyle bir şey yapmaz gibi geliyordu. Bunu yaptı, üstelik ‘İstediğimi vermezsen istediğini alamazsın’ gibi aşırı uyduruk ve Can Manay gibi bir adamı asla ikna etmemesi gereken bir şekilde yaptı. Yasemin Allen tarafından canlandırılan ‘müzikalde başrol verilmiş ama dans ve müzikle pek alakası olmayan gişesi garanti şöhretli oyuncu’ Ece’nin neden önceden biraz ayrı çalışmak yerine provaları tüm dansçılarla birlikte yaptığını ve onların aşağılayan bakışlarına maruz kaldığını anlayamadım tabii, herhalde Duru rolü kapsın diye. Deniz’in ‘Sanat her şeyden önce gelir’ inancı da eski sevgilisiyle aynı müzikalde çalışana kadarmış demek, her şeye rağmen gitti Ece’yi geri getirdi.


Bu kadına iyi bak Duru 

Gelelim Can Manay’ın eski sevgilisi olarak diziye katılan Nur Fettahoğlu’nun canlandırdığı Billur karakterine. Özge’nin biber gazı yedikten sonra bile yılmayarak kapısını aşındırdığı ve sonunda hikâyesini öğrendiği Billur, ‘Evliydim, Can’la tanıştıktan sonra kocamdan ayrıldım ve Can’la beraber olmaya başladım. Her şey rüya gibiydi ve sonra bir gün eski kocam geri döndü’ dediğinde tüylerimiz diken diken oldu çünkü bu anlatılan Duru’nun da hikâyesiydi ve onu da Billur gibi kapalı kapılar ardında, Can Manay tarafından yaralanmış bir yüzle hayata küsmüş şekilde oturur gördük bir an, evlerden uzak. Bakalım Billur bize daha neler anlatacak ve Duru’nun rüyası da kâbusa dönüşecek mi? 

İyi seyirler. 


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER