Sinemaseverlerin merakla beklediği Blade Runner 2049: Bıçak Sırtı filmi Cuma günü vizyona girdi. Ancak
gösterime girmesinin ardından film değil, Sony Pictures’ın uyguladığı skandal
sansür kararı konuşulmaya başlandı.
Filmde uygulanan sansür ilk olarak yapılan basın gösterimi
sonrası fark edildi. Filmi Türkiye’de izleyenler, sansürün uygulandığı sahneyi
yukarıda olduğu gibi gördüler, karakterler merdivenlerin basamaklarını inerken.
Ancak Türkiye’nin de olduğu belli bölgeler dışında, yani sansürün uygulanmadığı
ülkelerde sahne aşağıda olduğu gibi görünüyor. Bu sansür skandalı sonrası başta
sinema eleştirmenleri ve sinemaseverler olmak üzere eleştiri okları filmin
Türkiye dağıtımını üstlenen dağıtımcı firmaya çevrilse de, gelen ağır
eleştirilerin ardından Sony Pictures duruma açıklık getirme ihtiyacı duydu.
Sony Pictures, resmi hesabından yaptığı açıklamada bu
uygulamada kendi inisiyatiflerini kullandıklarını belirtirken gerekçe olarak
ise ülkelerin kültürel değerlerini göz önünde bulundurduklarını ve değerlerine
saygı gösterdikleri için de böylesi bir uygulamaya gittiklerini vurguladı.
Ancak gelen bu açıklama sinemaseverleri tatmin etmek şöyle dursun, daha da
büyük bir tepkiye sebebiyet verdi.
Peki şirket neden
böyle bir uygulamaya gitti?
Sony Pictures’ın uyguladığı sansürün (ki görüntüye yakınlaştırarak
yapılan bu sansür uygulamasının yanı sıra bir sahnenin de kesildiği ortaya
çıktı) gerekçesi olarak Türkiye ve sansürün uygulandığı diğer ülkelerin resmi
dinlerini işaret ettiklerini söylemek pek de yanlış olmaz. Ancak cinselliğin
olduğu birçok yapımda sansür uygulamaya yönelmeyen bir şirketin söz konusu film
Harrison Ford’lu, Ryan Gosling’li bir Denis Villeneuve filmi olunca böylesi bir
uygulamaya gitmesi, bu ihtimali ortadan kaldırıyor. Sinema tarihinin kült bilimkurguları
arasında 1982 yapımı Blade Runner
filminin devamı niteliğindeki Blade
Runner 2049’u büyük gişe beklentisiyle vizyona sokan Sony Pictures’ın bu
uygulamasının altında yatan asıl neden olarak sansürün uygulandığı ülkelerin
bugüne kadar getirmiş olduğu yaş sınırlamasını görmek gayet mümkün. Zira bu yıl
beklediği rakamlara ulaşamayan, kötü bir yıl geçiren Sony Pictures’ın, büyük
beklentisi olan filmin çıplaklık yüzünden 18 yaş sınırına kurban gitmesinden
çekinmiş olması gayet anlaşılır bir durum (Fakat anlaşılır olması, sansür
uygulamasının “doğru” olduğunu göstermez).
Sony Pictures’ın, yaptığı açıklama sonrası bu denli tepki
almasının sebebi “toplumsal değerler” bahanesi altına sığınarak sinemayı bir
sanat dalı olmaktan önce bir meta olarak gördükleri gerçeğini saklamaya
çalışmaları. Madem bizleri çok düşünüyorlar, o halde en başından buna göre bir
film çekerlerdi, çekmiyorlarsa da değerlerine saygı gösterdikleri ülkelerde
filmi gösterime sokmazlardı. Ya da yaş sınırı ve/veya beraberindeki bir
uyarıyla birlikte (“Bu film bu coğrafyanın toplumsal değerlerine ters
düşebilecek öğeler içermektedir.” gibisinden bir uyarı bile sansürden iyidir)
izleyicinin beğenisine sunarlardı.

Umarız bu uygulamadan hemen vazgeçerek filmin aslını vizyona
sokarlar ve yaptıkları bu haksızca uygulamadan, hatadan bir ders alarak bir
daha böylesi “fevri” kararlar vermezler. Çekinceleri varsa da bunu ülkelerin
yetkili kurum ve kuruluşlarıyla paylaşarak yapılacak uygulamanı içeriğini (bu
uygulama yaş sınırının ötesine kesinlikle geçmemeli) de bu kurum ve kuruluşlara
bırakmalı. Aksi halde bu durum sinemaseverlerin tepkisiyle kalmaz, uzun vadede kendilerine
de zarar vermeye başlar.