Güneş gibi doğalım birbirimiz için…

Güneş gibi doğalım birbirimiz için…
Meryem’in tanıtımları ilk çıktığında, izleyicisi olup olmayacağım pek belli değildi. Hatta yeni bölümleri yayınlanmaya başladı ve ben tekrarına denk geldikçe birkaç sahnesine şahit oldum  sadece. İlk dört bölüm yayınlandıktan sonra, yine ekranda tekrarına denk geldik ailecek. Annem de “Ben bu diziyi çok merak ediyorum, baştan oturup izleyelim.” dedi ve bizim evdeki Meryem yolculuğu başlamış oldu.
 
Sosyal medyada, “Meryem’in ilk bölümünü izlemeye başladım, devam edeyim mi?” diye anket yaptığımda, büyük çoğunluk izlemem gerektiğini söylemişti. Sadece gelen iletiler arasında ve okuduklarım arasında en çok, “Meryem’in saflığı insanı delirtiyor.” tarzında şeyler vardı. Meryem saflıkta Everest evet. Oktay’a olan sevgisi ve onu koruma içgüdüsü anlam veremeyeceğimiz bir şekilde olsa da, -gerçi artık giderek azalıyor bu durum şükürler olsun- her şeye rağmen ayaklarının üstünde durabilen, acılarıyla baş etmeyi bilen bir kadın Meryem. Ben en çok da bu özelliğini sevdim galiba. Meryem’in Oktay’la olan ilişkisine gelince, bence bizim bu mevzuyu detaylı incelememiz gerekir. Ve hatta, bize bunun detaylı olarak gösterilmesi gerekir diye düşünüyorum.
 
Mesela, Meryem ve Oktay  bu 10 yıllık süreçte neler yaşadılar? Nasıl aşık oldular birbirlerine? Nasıl bağları güçlendi? Meryem ona nasıl bu kadar güvendi ki; işlemediği bir suçu üstlenip, her şeyi göze alacak kadar? Aynı zamanda Beliz, takıntı ve hastalıklı bir şekilde nasıl delicesine bağlandı Oktay’a? İkinci kadın olmayı göze alıp, nasıl bu kadar aşık oldu? Bu bölüm Oktay’ın gerçek yüzüyle tanıştıktan sonra, babasının fotoğrafına bakıp “Senin gibi sandım.” tarzında bir cümlesi vardı mesela. Babasını küçük yaşta kaybetmiş olsaydı; “Baba eksikliğini Oktay’la doldurdu.” diyebilirdim onun için. Ama fotoğrafa baktığımızda hiç de öyle olmadığı ve babasıyla güzel anıları olduğu da ortada. Belki de, huy olarak babasına benzettiği için aşık Oktay’a.
 


Önce abimle Meryem olsun, sonra biz Burcu lütfen! :) by Güçlü Tekiner

Allah yaşatmasın, kaza herkesin başına gelebilir. Kaza yapan da olabilirsiniz, kaza da ölen de. Adı üstünde işte “kaza”. Oktay da o kazayı bilerek yapmadı elbette. Alkollüydü orası ayrı bir tartışma konusu. Ama, değil Oktay, biz bile Sevinç’e çarptığını göremedik. Burada bir parantez açmak lazım; kaza sahnesi, ana konu ve hikayenin başlangıcı ve biz, bu sahneyi yeterince hissedemedik diye düşünüyorum ben. Oktay görmedi tamam ama, en azından biz Sevinç’in orda olduğunu hisseden bir şeyler görseydik keşke. Sahne her gösterildiğinde variller dışında başka hiçbir şey görünmüyor.
 
Meryem’in tek bir yalanı, sevdiği adamı koruma içgüdüsü bir sürü şeye mâl oldu ve olmaya da devam ediyor. Eskiler “Yalan yalanı doğurur.” diye  boşuna dememişler. Oktay’ın kendini kurtarmak için, art arda söylediği yalanlar, Derin’in yalanları, Yurdal’ın yalanları… Hepsi katlanmaya ve olayları büyütmeye devam ediyor. Elbette dizinin heyecanı da orada.  Bakalım daha nelere şahit olacağız?
 
Oyuncu kadrosunu beğeniyorum Meryem’in. Ve özellikle belirtmeliyim ki;  Furkan Andıç’ın, drama aşırı yakıştığını düşünüyorum. Bence en iyi performanslarından birini sergiliyor. Gün geçtikçe, Savaş’ı da sevmeye başladım. İlk üç bölüm aşırı sinir oluyordum. O kadar atarına rağmen, babasının oğlu gibi davrandığı ve hiç sorgulamadan intikam peşine düştüğü için. Ah, garibim Meryem’e neler etti?
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER