Bu bölüm, SavMer’in, karşılıklı sahneleri içinde en
sevdiğim, Meryem’in tüm doğallığıyla, Savaş’a söylediği cümleler oldu. “Fırını
yakma, beni dağa kaçırma, bir de saçımı çekme.” Ah Savaş’ın utanması kalp ben! Yalnız,
ben biraz daha Meryem ve Savaş izlemek istiyorum ya. Birbirlerinden
etkilendiklerini görmek istiyorum. Benim şansımdan mıdır nedir, izlediğim
çiftlerin hep mi karşılıklı sahneleri az olur? Şimdi ağlarım bak! :(
Meryem ve Savaş hemen birbirine aşık olsun, çoluk
çocuğa karışsın Güneş hemen doğsun demiyorum elbette. Bu konuyu çok sağlam ve
detaylı işlemelerini istiyorum sadece. Sonuçta Savaş’ın hayatında Sevinç, Meryem’in
hayatında Oktay vardı –ki Oktay hâlâ var.- Ve ikisi de hayatındaki insana
aşıktı. Kısa sürede birbirlerine bir şey hissetmeleri beni zaten etkileyemez. O
yüzden karşılıklı sahneleri çoğalsın ki; ben de adım adım, “Güneş gibi
doğduklarına.” şahitlik edeyim. Ya ben bu güneş mevzusunu da çok sevdim! Tez
zamanda birbirlerinin hayatına güneş doğsunlar. Amin! ^.^
Valla yakışıklı çocuksun Savaş Sarguncuğum by müstakbel Meryem Sargun :))
Size de oluyor mu bilmiyorum ama; ben, Meryem’i izlerken, eski dizilerdeki tadı
aldığımı fark ediyorum. Beğenerek izlediğim birçok drama var ama; Meryem’in dokusu daha tatlı geliyor
bana. Bir de ben “Kıraç sever.” bir şahsiyet
olduğumdan herhalde, dizinin müziklerini de çok beğeniyorum. Belki de bu yüzden
eski dizilerde yaşadığım duyguyu alıyorum, bilemiyorum.
Elbette eksikleri var dizinin. Mesela, bazı
sahnelerde temponun aşırı düştüğünü hissediyorum. Bazı sahneler akmıyor.
Dizinin bir miktar yüksek ve aksiyonlu sahnelere ihtiyacı var ilk bölümlerde
olduğu gibi. Dram tamam, entrikalar ve sırlar tamam. Biraz daha aşk ve enerjisi
yüksek sahneler eklenirse, tadından yenmez. ^.^
Kısa
kısa notlar:
Güçlü ve Savaş’ın dostluğunu aşırı seviyorum. Birbirleriyle
olan bağları öyle sağlam ki; bazen, “Ya Savaş’ın annesi Gülümser Hanım ya da
Güçlü’nün babası Yurdal Bey.” diye düşünmeden edemiyorum.
Savcı
Oktay Şahin, Karadayı’nın
Turgut Akın’ıyla yarışır vaziyette. Cemal Toktaş’ı da, performansından ötürü
tebrik etmek lazım. ^.^
Ayça
Ayşin Turan çok sevimli bir oyuncu. Masum
güzelliğiyle beraber, Meryem’in saflığına ve hikayesine hemen ikna etti bizi.
Meryem’in aşık olduğunda nasıl bir kadın olduğunu da görürüz umarım.
Kenan
Acar’ı
ilk kez izliyorum ve Güçlü’yü doğal ve aşırı kaçmadan oynadığı için, ondan
başkası oynayamazmış gibi hissediyorum.
Açelya
Topaloğlu beğendiğim bir oyuncu. Almila ve Defne performansları, kendine özel mimikleri çok başarılıydı.
Ama maalesef, burada ben hâlâ Derin’e adapte olamadım.
Yurdal Sargun’a ne kadar kızsam da; Uğur Çavuşoğlu’nun performansına ve ona
yazılan repliklere bayılıyorum net!
9 bölümde, üç kere değişen Savaş’ın kız kardeşi Naz’ın
bundan sonra değişmemesini temenni ediyorum.
İlk bölümde seslendirme olan Sezgi Sena Akay’ın flashbacklerde kendi sesini kullandığı gözümden
kaçmadı. ^.^
Savcı Oktay’ın neden hâlâ makam aracı yok? Ve Meryem’in
arabası nerede? Arabayla ilgili soruşturma çoktan bitti neticede.
Siz de izlerken fark ediyor musunuz, bazı sahnelerde
seste sıkıntı oluyor ve oyuncuların sesi aşırı boğuk çıkıyor. Ben ne dediklerini
anlamakta güçlük çekiyorum.
Hepimizin aklına geldiği üzere, Beliz ve Berk’in
babasının ölümünde Yurdal’ın parmağı var gibi. Serhan Onat, Berk olarak kadroya katıldı. Bence Berk Bilen, ortalığı
baya karıştırmaya geliyor. Naz’la görüşmesinin sebebi de bu.
Turan Ersoy dosyasını da bize göstermelerini
istiyorum. Adam çıkabilecek mi, yoksa iftira hayatını karartıp her şeyi bitirdi
mi, görmeliyiz bence.
Şimdilik benden bu kadar. Bol aşklı, heyecanlı,
güzel bölümlerde buluşmak dileğiyle…