Al Ömrümü
Peki bir Polat’ın hayatına kaç acı sığar? Adam kimi
sevdiyse gitti. Kimi kardeş bildiyse kaybetti. Memati’siz bir Polat olur muydu?
Olmazdı canım, düşünmesi bile saçmaydı. Memati kesin ölmemişti. Sezon sonuydu. Vurdular
Memati’yi. Ama dedim ya öbür sezon kalkardı ayağa.
Yaz bitti, Vadi
başladı. Memati ayağa kalkmadı. Öldü. Polat da tıpkı Memati’nin kendi evladını
elleriyle toprağa verdiği gibi, elleriyle gömdü Memati’yi. Gözyaşları içinde…
Dost olmak, kardeş olmak sıradan bir eylem değil ve bunu en
çok ölüm anında anlıyor insan. Babam öldüğünde ona son kez bakıp sonra babamın
40 yıllık arkadaşının omzuna yatmış ağlarken hatırlıyorum kendimi. Babamın kırk
yıllık kokusu sinmişti üzerine. Koca yürekli, dimdik bir adamdı, nasıl
ağlıyordu fakat. Benim gibi. Bizim gibi. Eliyle alıp memlekete götürdü babamı,
eliyle gömdü. Hala babamı görürüm gözlerinde. Ben onun omzunda ağladım. Üstüne
babamın kırk yılı sinmişti. Arkanda evladının ağlayabileceği bir omuz
bırakmaktı belki de arkadaşlık.
Bu sahneyi de ağlamaktan canım çıka çıka seyrettim. Türküye
zaten vurgunum. Cevdet Bağca’dan dinlerdim, Kubat da fevkalade yorumlamış.
Mendilsiz seyretmeyin. Çok fena.