Başlığımı Yeşilçam esintisinden seçip şimdiki zamandan devam
etmek istiyorum. Öncelikle Gözde Çığacı ve Çağrı Çıtanak uyumuna değinmeliyim. Gözde
Çığacı ekrana aşırı yakışan, her oynadığı dide bambaşka karakterleri başarıyla
canlandıran oyuncu. Dileğim daha daha güzel yerlere gelip başrollerde oynaması.
Çağrı Çıtanak ise bir önceki dizisinden tanıyıp “Şimdiye kadar nerelerdeymiş?”
Dediğim oyuncuydu. Teo karakterini öyle benimsemiş ki ben ikna oldum, dünyasına dahil oldum.
Geçmişinin biraz karanlık olduğunu bildiğimiz, karşısına
çıkan doğru adam Barış Buka ile hayatının tamamen değiştiğine şahit olduğumuz
Teo artık evimizin oğlu oldu. Aslı’nın dedektifi, Barbo’nun da müstakbel
kayınçosu.
Hakan'ın kankası, suç ortağı ^^
Gül’ün ise biriciği. İlk gördüğü andan itibaren Teo’ya
vuruldu güzel gözlü kız. Mahalleden birini istemediği, aşkı bulup sonuna kadar
yaşayıp mutlu bir yuva kurmak istediği belliydi Gül’ün. Karşısına ise yakışıklı
Teo çıktı. Beyaz atı yoktu. Ama mis gibi kalbi vardı. Geçmişinin geçmiş zamanda
kaldığını söylediği anda Gül’ü bir kez daha sevdim. Ben öyle yapar mıydım?
İnanın, bilmiyorum. Muhtemelen iyice eşer, deşer, detaylara bakardım. Geçmişi
geleceğimizde önümüze çıkmasın, isterdim. Gül ise delikanlılığını gösterdi bir
kez daha. “Canımsın, sevdiğimsin, erkeğimsin.” deyiverdi aslında.
Sahneyi hatırlayanlar kaleye mum diksin^^
İşte o gözlerindeki büyük aşkı gördüğüm an inandım onlara.
Belki yarın ayrılırlar. Ama benim için çoktan #GülTeo oldular bile.^^ Başlığa
ismini veren şarkı sözünün kulağımda çalınmasını sağlayan da bu cici çiftti.
“Gözleri aşka gülen taze söğüt dalısın.
Gel bana her gece sen gönlüme dolmalısın.”
Teocuğum müsaitseniz akşam size geleceğiz.
Gül’ün gözlerindeki ışığı siz de aldınız değil mi? Evet,
hani kafede bir gece yarısı buluştuklarında. Öyle güzel baktı ki Teo’ya benim
içim eridi. Teo’yu abisi görmesin diye saklama çabaları da Gül’ün
sevimliliğinden. Aslı’ya kucak açması, Eğilmez Ailesi’ni kendi evinden gibi
görmesi Gül Gürkan’ı daha da sevilir hale getiriyor. Bir tek ben böyle hissetmiyorum
değil mi? Siz de Teo kalp şeklindeki örgüyü Gül’e geri verirken kızdınız değil
mi? Sonra aklı başına geldiği için de sevindiniz? Her an ekrana dalacakmış
gibiyken bir anda oturduğunuz koltuktan sıçrayarak kalktınız değil mi? İşte o
an gözleri aşka güldü ve birbirlerinin kaderi oldular.
Peki ya Teo önemli iş peşindeyken Gül’den aldığı mesaj
üzerine ne yaptı? Gönderemediği mesaj aslında bu mısraları anlatmıyor muydu?
“Doğ benim ömrüme doğ da güneş gibi
Aşkımı tazele gel.
Tatlı gülüş pek yaraşır gözlerin ömre bedel.”
Gülüşlerin yakıştığı
çift…
Gülmek herkese yakıştığı gibi onlara da yakışıyor. Bir de
mesajı kafede okuttuğu kısım vardı ki. Ben şöyle okudum sevgili kelimesini…
“Bir biz varız güzel,
Öbürleri hep çirkin.”*
O anda o kafede dünyada onlardan başka birbirlerine öyle
içten bakan çift olduğunu mu düşünüyorsunuz? Hayır, asla. Yolları uzun, biraz
topraklı. Bolca iyilikler var. Gül’ün gülen gözlerinin hatrına kapanan Teo
geçmişi. Önüne çıkar mı? Acı çekerler mi? Babası karışır mı sert şekilde? Barış
yine yanında olur mu? Aslı ile Gül hep böyle kardeşten öte olur mu? Arzu’nun
ablalığı sürer mi? İnanın, en çok ben istiyorum hepsinin güzel olmasını. Ama
acıyı unutmadan. Geçmişin Teo’nun yolunu kestiğinde Gül’ün Teo’nun dikenli geçmişini
elleri kanasa da bırakmamasını diliyorum.
Çünkü;
“Ah ne güzel ne güzel
Seni sevmek
Ah ne güzel ne güzel…”
Sevgiler.
*Turgut Uyar.
Dinlemek isteyenler için Funda Arar yorumundan şarkıyı da
şuracığa bırakıyorum.