Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu: Aksiyona doyacaksınız

Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu: Aksiyona doyacaksınız
Beşinci Element (Le cinquème élément - 1997) ve Léon (1994) başta olmak üzere birçok filmin yönetmenliğini, senaristliğini ve yapımcılığını üstlenmiş olan Luc Besson’ın yeni filmi Valerian ve Bin Gezegen İmparatorluğu (Valerian and the City of Thousand Planets) polisiye ve maceranın bir arada olduğu bir bilimkurgu. “Valerian and Laureline” adlı çizgiroman serisinden beyazperdeye uyarlanan film, iki ajanın uzayda geçen macerasını konu alıyor.

Uzak bir gelecekte insanlık Dünya’nın yörüngesinde bir uzay ve haberleşme istasyonu kurar, dünyadaki tüm milletlerin katıldığı bu istasyon zamanla diğer türlerin de ilgisini çekmeye başlar. Başka türlerin kendi uzay araçlarıyla katıldıkları bu yapı zamanla Dünya’ya tehdit oluşturacak kütle ve boyuta geldiğinden, uzay boşluğuna, bilinmeyen bir yolculuğa gönderilir. Kendi içinde bir devlet olan ancak Dünya ile ilişkilerini de sürdüren bu demokratik düzede işleyen yapının lideri insandır ve evrenin her köşesinden gelen bilgilerin toplandığı bu şehrin kendi ordusu da vardır. Binbaşı Valerian ve Çavuş Laureline de bu şehir devletinin iki yetenekli ajanı olarak, insanlığa hizmet etmek üzere görevlere gönderilir. Oldukça gizli göreve çıkan ikili, bir yandan Alfa’da yaşanan olağandışı durumun perde arkasını öğrenemeye çalışırken diğer yandan da kendilerine verilen görevi yerine getirmeye ve Alfa’yı bilinmeyen tehdide karşı korumak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Peki günün sonunda gerçekleri gün yüzüne çıkarmayı başarabilecekler midir?



Son yıllarda daha ziyade endüstriyel işler yapıyor olmasına karşın Besson, kendini kanıtlamaya ihtiyaç duyan bir yönetmen değil kesinlikle. Zira filmografisi rüştünü ispatlamaya yeter de artar bile! Fakat insanda hemen hemen hiçbir iz bırakmayan Valerian And the City of Thousand Planets Besson’ın artık sinema dünyasından elini ayağını çekmeye karar verdiğinin en bariz kanıtı. Film eğlenceli mi, eğlenceli. 147 dakika olmasına karşın insanı sıkıyor mu, kesinlikle hayır. Ancak insanı doyuran bir film olduğunu söylemek zor, hatta neredeyse imkansız.

Karakterlerden başlayacak olursa Dane DeHaan’ın canlandırdığı Yüzbaşı Valerian da, Cara Delevingne’in hayat verdiği Çavuş Laureline de damdan düşer gibi çıkıyor karşımıza. Öyle ki Besson bu noktada iki karakterin de sayısız kez karşımıza çıkmış olmasından yararlanıyor, karakterlerle vakit kaybetmemeyi ve deyim yerindeyse izleyicinin daha çok istediği aksiyon kısmına çabucak geçmeyi tercih ediyor.

Peki geri kalan 120 dakikalık süreyi nasıl dolduruyor Luc Besson?



Elbette aksiyonla doldurmuyor bu süreyi, zaten 120 dakika kesintisiz aksiyonu ne film kaldırabilir ne de insan beyni. Onun yerine kafasına takılan detaylara, toplumsal meselelere takılmayı tercih ediyor. Luc Besson filmlerini takip edenler bilir, her filminde küçük sosyolojik dokunuşlar yapar. Bunları açmaz pek fazla, küçük bir metafor/gönderme üzerinden neyi kast ettiğini belli eder ve orada bitirir sözünü. İmzasını da böyle atar. Valierian and the City of Thousand Planets filminde de –özellikle de son dakikalarında– öncelikle Amerika’nın “Dünya Barışı”nı sağlama konusundaki riyakar politikasına sivri dilini uzatıyor, buna ek olarak da dünyada hala süren ilkel-ilkel olmayan ayrımına, ‘ikinci sınıf insan’ kavramına şöyle bir değinip geçiyor. Tabi bu dokunuşları filmin geneline yaymıyor, kısa kısa, küçük küçük verip izleyicinin asıl görmek istediği kısma geçiyor.

Valerian and the City of Thousand Planets filmine dair kafama takılan bir detay var, o da güçlü kadın karakterler yaratmayı seven Besson’ın, bu duruşundan uzaklaşmaya başlamış olması. Başta Delevingne’nin canlandırdığı Laureline karakteri olmak kadını stereotipikleştiren film, bunun kılıfı olarak da ast-üst ilişkisini sunuyor. Biri binbaşı, diğeri çavuş olan ikilinin ilişkisinde, özellikle de filmin sonlarına gelindiğinde Laureline’nin o güçlü kadın görünümünü terk edip ataerkil toplumun tanımladığı ve istediği maskülen görünümlü uysal kadına dönüşümünün yanı sıra kadının kamera karşısındaki duruşu erkek egemenliğinin varlığını kendini daha da belli etmesine sebep oluyor.



Valerian and the City of Thousand Planets insana hemen hemen hiçbir şey katmamasına karşın sinemaya eğlenmek, vakit geçirmek, zaman harcamak için gitmek isteyenleri memnun bırakacak bir yapım. Piyasanın ne istediğini bilen, nabza göre şerbet vermekte usta olan Luc Besson tahmin edilebilir senaryoya sahip olan filmi, izleyicinin odağını farklı noktalara çevirmedeki becerisiyle (filmde hiçbir rolü olmayan ancak o ancak o an heyecan veren detaylarla) eğlenceli ve keyifli kılmayı başarıyor. Sinemadan beklentisi olan izleyiciye hitap etmek gibi bir derdi olmayan film, amacına ise kusursuz bir şekilde ulaşıyor. Vakit geçirmek, eğlenmek, yer yer gülmek ve zaman harcamak isteyenler için oldukça ideal bir film.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER