Maymun ile insan son kez karşı karşıya: Maymunlar Cehennemi: Savaş

Maymun ile insan son kez karşı karşıya: Maymunlar Cehennemi: Savaş
Maymunlar Cehennemi (1968) filminin öncesini anlatan Maymunlar Cehennemi üçlemesinin üçüncü ve son halkası Maymunlar Cehennemi: Savaş (War for the Planet of the Apes) filmi, maymunun galip geldiğini bildiğimiz o son savaşın hikayesini anlatıyor izleyiciye.

Bir tarafta maymunları yok etmeye yemin etmiş Komutan ve askerlerinin, diğer tarafta ise insanlardan uzakta, güvende yaşamaya çalışan, insanın nefretinden saklanan maymunların olduğu film, Caesar önderliğindeki maymunların insanlardan tümüyle kurtulacakları yeni bir eve doğru yaptıkları hazırlıklarla başlıyor. Ancak yola çıkacakları sabahın hemen öncesinde Komutan, Caesar’ı hedef alan suikast girişiminde kazara büyük oğlu Rocket’ı ve eşini öldürüyor. Ve bu kanlı eylem sonrasında Caesar intikam yemini edip, göç eden maymunların yanından ayrılarak Komutan’ın peşine takılıyor. Yolculukları sırasında bir köye varan Caesar ve arkadaşları, burada buldukları lal kızı da aralarına alıp, asıl hedefleri olan Komutan’ın peşinden yollarına devam ediyorlar. Ancak Komutan’ın üssüne gittiklerinde acı tabloyla karşılaşıyor, göç etmekte olduğunu sandıkları kafilenin insanların eline düştüğünü öğreniyorlar. Ve insan ile maymun arasındaki epik savaş kendini burada gösteriyor.



İki farklı türün savaşını anlatıyor olmasına karşın gerek maymunların insana özgü yetilere sahip olması, insan gibi düşünebilmesi, sorgulaması, neden sonuç ilişkisi kurması gerek alet kullanabilmesi bu savaşı türler arasından ziyade ırklar arasında bir mücadeleye dönüştürüyor. Film içerisinde Komutan’ın da doğruladığı bu teori daha sonrasında, özellikle de filmin son sahnesinde bizlere türsel, ırksal, dinsel bir nedenden olsun savaşın her yerde aynı olduğu gerçeğini gözler önüne seriyor.

War for the Planet of the Apes filmi beklenenin aksine bizlere epik bir ‘son savaş’  sunmuyor. Epikten ziyade dramatik bir sonla, insanın en büyük düşmanın, dünyayı bugünkü haline getirenin yine insan olduğunu gösteriyor. Mısır’dan başlayan ve Eski Ahit’le başlayan insanlık tarihinin yazılışına yaptığı göndermeyle hem dinin öfke, nefret ve kıskançlıkla ne hale geldiği anlatırken buna ek olarak da her savaşın savaşılarak kazanılamayacağını hatırlatıyor. İnsana asıl insanın nasıl olduğunu insana benzeyen ancak henüz insan kadar kirlenmemiş maymun, daha doğrusu ‘birbiriyle yaşamayı sorun haline getirmeyen’ bir başka insan ırkı üzerinden anlatıyor.



Yönetmen Matt Reeves’in olabildiğince ‘insani’ bir çerçeveden anlattığı War for the Planet of the Apes filminin eleştirilebilecek yeri yok mu, elbette var. O da muhtemelen süresi ve süreyi uzatan belli başlı sahneleri, özellikle de küçük kızın olduğu sahneler. Filmin niteliğine olumsuz yönde etkiliyor mu, kesinlikle hayır. Filmi sıkıcılaştırıyor, izleyicinin sabrını zorluyor mu, yine hayır. Fakat hep aynı müziğin girmesi, ilk başlarda Schildler’s List filmindeki kırmızı paltolu küçük kız etkisine sahip olmasına karşın defalarca tekrar edince bu çarpıcı etkisinden uzaklaşıyor.

Serinin önceki filmlerinde neler olduğunu girişte ve hikaye anlatısı içinde özetleyen War for the Planet of the Apes, önceki filmleri izlememişlerin anlamayacağı, anlamakta zorlanacağı ya da kopuk parçaları birleştirmekte sorun yaşacağı bir yapım değil. Aksine öncesini güzelce paketleyip izleyicinin önüne koyan ve hemen asıl mesele odaklanan derli toplu bir film. Savaşa yaklaşımıyla fark yaratan, türü sevmeyenleri dahi (ben de onlardan biriyim) memnun etmeyi başarıyor. İkilemleri, özellikle de savaşın sebebine dair söylemleriyle insanı düşünmeye iten bir yapım. Kesinlikle görülmeli!

BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER