Altunizade'den sonra köprünün hemen aşağısı Avrupa Yakası

Altunizade'den sonra köprünün hemen aşağısı Avrupa Yakası
A2’de Avrupa Yakası’nın tekrarlarını izliyorum geceleri uzun zamandır. Bir yandan da Gülse Birsel’in yeni dizisi ve filmi için kadro haberleri çıktıkça haliyle heyecanlanıyor insan bolca gülme umuduyla zira Avrupa Yakası’ndan sonra hiçbir dizi o tadı vermedi, yine bir Gülse Birsel dizisi olan Yalan Dünya dâhil.

Bu yazıyı yazmadan önce Avrupa Yakası’nın ilk yayınlanma tarihinin üzerinden 13 sene geçtiği gerçeği ile yüzleşmem gerekti önce. Ben o diziyi daha dün izlemiş gibi hatırlarken ne demek 13 sene? Bir de öyle bir dizi ki, ne zaman izlersen izle güldürüyor, en fazla eski telefon ve bilgisayar modellerine şaşırıyorsun, onun dışında bariz bir zamansızlığı var.

Avrupa Yakası’nın en şahane yanlarından biri başladığındaki süresiydi. Yaklaşık bir saat civarında başlayan dizi, iki saatlik bir son bölümle veda etmiş olsa da o az ama öz bölümleri gerçek bir efsane olarak akıllarda yer etti. Dramda bile iki saate yaklaşan süreler çekilmezken söz konusu mizah olduğunda bu uzatmak zorunda olmak hali iyice yorucu oluyor. Komediden şaklabanlığa uzanan hareketler görmek çekilir gibi değil. Hoş, Avrupa Yakası en uzun zamanında bile böyle bir hataya düşmedi ama yine de eski bölümlerinin dinamikliği hasretle andıklarımızdan.

Dizinin bir diğer özlenen yanı elbette ince mizahı. Küfre, kabalığa, erkek egemen şakalara ve hatta birilerinin gaz çıkarmasına bile gülmeye zorlandığımız bir ekranda Gülse Birsel’in kaleminden çıkmış şakalar mumla aradıklarımızdan. Gülse Hanım her ne kadar bu sırada başka diziler çekse, kitaplar ve köşe yazıları yazsa da bunlar Avrupa Yakası hasretimizi dindirmedi. Bir yandan güldürürken düşündürmek klişesine girmeyen ama yine de ince gören cümleleri, bir yandan apaçık kahkahalar attıran sahneleri derken Avrupa Yakası dertli gönüllere giren bir Zeki Müren’di adeta.


Ne güzel komşumuzdun sen Burhan Altıntop

Avrupa Yakası deyince aklımıza gelen bir başka şey de efsane karakterleri. Her birinden ayrı bir spin-off yapılabilecek Burhan Altıntop, Gaffur, Selin, Şahika Koçarslanlı gibi fenomenlerin yanı sıra, Sütçüoğlu Aile bireyleri, Cem, Fatoş, Tanrıverdi gibi çekirdek ekibi de sevdikçe sevesimiz geliyordu. Karakterlerin her cümlesi hemen ertesi gün dillere pelesenk oluyordu ve dizinin en güzel yanı bunun plansız gibi durmasıydı. Günümüz dizilerinde bir karakterin ağzından çıkan cümlenin sosyal medya sloganı olması için yazıldığı hemen anlaşılıyor mesela, hâlbuki Selin’in ‘Deeermişim’inde, Burhan Altıntop’un ‘Ben de zengin çocuğuyum’unda, Gaffur’un ‘Beni beğenmiyor musun?’unda hep bir samimiyet vardı, o cümleleri defalarca kurarken kandırılmış hissetmedik kendimizi. Tabii bir de hepsinin üstüne Sütçüoğlu Ailesi’nin reisi Tahsin Sütçüoğlu’nu canlandıran rahmetli Gazanfer Özcan’ın eşsiz zerafeti eklenince tadına doyulmaz bir dizi oluyordu.

Avrupa Yakası’nda bir de bir komedide en sevdiğim şey vardı; dozunda romantizm. Cem’in Aslı’ya kapı önünde ilan-ı aşk etmesi, Tanrıverdi-Fatoş aşkı, Tanrıverdi’nin onun gözlerine baka baka Aşkınla Yandım söylemesi bunca yıl geçmesine rağmen en unutmadığım sahnelerden. Bence iyi bir komedi illa ki bir doz romantizm içermeli ve Avrupa Yakası bunu en güzel yapanlardandı.

Gülse Birsel’in yeni dizisini de filmini de heyecanla bekliyorum ama o sırada Avrupa Yakası’nı izlemeye devam edeceğim, size de öneririm. İyi seyirler.


BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER