Sadece ekranda gördüğümüz
birilerine hayran olmak her zaman karışık bir konu olagelmiştir benim için. Hiç
tanımadığın biri hayatındaki herkesten daha yakın olur bazen, en çok onu
seversin, en çok ona kızarsın. Bir anlatabilsen onun seni herkesten daha iyi
anlayacağına inanırsın, onun yerine sevilir, onun yerine üzülürsün. Moralin
bozukken onu izleyip kafanı dağıtırsın, onun ağzından çıkan bir cümle kapılar
açar sana. Yıllar içinde bazıları ‘Nereden sevmişim bunu?’ diye utanç vesilesi
olur insana, bazısı onu sevmenin sana verdiği yetkiye dayanarak en iyi
arkadaşınmış gibi gururlandırır. Kendimi bildim bileli sevdiğim ve her zaman bu
ikinci gruba girenlerin en kıymetlilerinden biri Perran Kutman’dır.
Ne güzeldin sen Şehnaz
Oynadığı dizilerden efsane
Perihan Abla’yı yayınlandığı yıllardan hayal meyal hatırlıyorum, sonradan internetlerden
kapattım açığımı. Onu sevmeye dair ilk hatıram Şehnaz Tango’dur. Şehnaz, çalışan,
kendi ayakları üstünde duran, kızlarını da tıpkı kendisi gibi özgür bireyler
olarak yetiştiren şahane bir kadındı. Bir masal değildi yaşadığı, maddi manevi
zorluklarla karşılaşır, onları sihirli bir değnekle değil sağduyusuyla çözerdi.
Özgürlüğün, âşık olmanın, kendi yolunu
kendi çizebilmenin bir kadına ne kadar çok yakıştığını, bir kadını
güzelleştiren şeyin 34 beden olmak ya da en havalı markalarla dolaşmak değil de
kendisi olabilmek olduğunu Şehnaz’da görmüştük. Üniversite çağındaki kızlarına öğrettiği de
buydu. Birlikte oldukları için sevgilisiyle evlenmek zorunda olduğunu söyleyen kızına
gönlü istemiyorsa buna mecbur olmadığını söyleyen de oydu, tıp okuyan kızı
Gülşen’in sevgilisi Ubu’yu hiç sektirmeden bağrına basan da. Ekranlarda her gün
olsa da izlemeye doyamayacağımız bir kadındı Şehnaz.

Bu sahneye doyulmaz
İlerleyen yıllarda eski Türk
filmlerini keşfettim, Perran Kutman’ın Gırgıriye’den Hababam Sınıfı’na oynadığı
her filmde nasıl ışıldadığına her seferinde yeni bir hayranlıkla baktım. Nevra
Serezli, Levent Kırca ve Şener Şen ile başrollerini paylaştığı Ne Olacak Şimdi’nin
her zaman ayrı bir yeri oldu bende. ‘Tükür çocuğum babanın suratına’ sahnesini
bin kere izlesem doyamam. Rolün büyüğü küçüğü değil de oyuncunun şahanesiyle
sıradanı olduğunun en net tariflerinden biridir Perran Kutman her filminde. Beş
saniye de görünse, bütün film de izlesek hayranlığı bir an bile bırakamayız
elden, onu izlediğimiz için ne kadar şanslı olduğumuz çıkmaz aklımızdan.
Rıdvan Kanat'tan bir Afet Güçverir geçti
Perran Kutman’ın kendisiyle en
çok özdeşleşen rollerinden biri de Hayat Bilgisi dizisindeki Afet Öğretmen elbette.
Kardeşini tek başına büyütmüş, öğrettiği ders olan tarihe tutkuyla bağlı Afet
Güçverir karakteri, daha önce benzerleri defalarca işlenen ‘çocukların hayatını
değiştiren öğretmen’ konusunu öyle güzel ele aldı ki, derdimiz tasamızı alıp
ona gitmek istedik. Diziyi izlediğimin ertesi günü okulda Afet Öğretmen’i
görsem zerre yadırgamazdım, öyle alışmıştım ona. Ses tonu, beden dili, sınıfta
yürüyüşü, tebeşir tutuşu bile o kadar öğretmen gibiydi ki, dizide inandırıcı
olmayan ne varsa silinir giderdi. Onun gibi bir oyuncu için ‘Rolüne çok iyi
hazırlanıyor’ demek bana düşmez elbette ve çok hadsizce olur ama onca yıl sonra
bile her sahneye gösterdiği özene hayran olduğumu söylemeden geçmek de istemem.
Sadece dizi sektörü değil, herhangi bir iş yapan herkes o kadar özenli olsa
dünya bambaşka bir yer olabilirdi.
Koskoca Perran Kutman bu kadar
bir yazıyla anlatılamaz elbette ama onu ekranda görmeyi ne kadar özlediğimi fark
ettim ve bunu herkes bilsin istedim. Canınız sıkkınsa, öfkeliyseniz, Laff a
Lympics Olimpiyatları’nı Gerçek Kötüler’in kazanacağına inanmaya başladıysanız
açın onu izleyin biraz, pişman olmazsınız. İyi seyirler.