Defnem akşamki mesaj bombardımanının işe yarayıp yaramadığını
anlamak için mola alanında Ömer’i beklemekteyken Ömer gelir hiç beklemediği bir
yerden ve başlar şen-i muhabbet “Ayy korkma ya benim. Sinsi misin niye
ordan geliyorsun? Diğer taraftan mı bekliyordun? Evet! Hayır canım ne alakası var ben bekleyeyim seni biraz nefes alayım diye
çıkmıştım. Elin nasıl? İyi. Ama iyi görünmüyor? Nereye varmaya çalışıyorsun
Defne söyle? Çiziyor musun? Şimdi oldu. Çiziyor musun? Seni niye
ilgilendiriyor? Yarışacağımız için olabilir mi? Tamam o zaman kendi çiziminle
ilgilen daha faydalı olur senin için. Söylemiyeceksin yani ben gece bin tane
mesaj çektim işe yaradı mı yaramadı mı öğrenemeyeceğim öyle mi? Sence Bravo
işte Ömer İplikçiye istemediği bir şeyi asla yaptıramazsınız cevap vermek
istemiyorsa asla cevap vermez sende böyle karşısında salak salak kekeler
durursun. Sakin sakin bağırıyorsun. Bağırmıyorum bağırıyormuşum evet
bağırıyorsun niye çıkmıyorsun ki karşıma niye yarışmıyorsun ki? Bu kadar çok mu
istiyorsun karşına çıkmamı? Evet Niye? Rakip olalım diye. Madem hiçbir şey
olamadık bari rakip olalım diyosun doğru iyi ben bunu bi düşüneyim” Sizi birbirinizden başkası çekmez yeminle
kimse çekmez ne tuhaf bir dinamiğiniz var sizin. Önce birbirinizin sonra da
bizim ayarlarımızı bozuyorsunuz ayrıca çokta komiksiniz. Alt yazı olarak dikkat
bu çift ayarlarınızı bozup bağımlılık yapabilir diye kamu spotu yayınlanabilir
bence.
Defnem gene dayanamayıp Ömer’in odasına gider “ Çizmen için ne yapmam
gerekiyorsa söyle bak çekinme söyle. Ne diyorsun Defne? Ne istersen yapacağım
diyorum hadi. Ne istiyorsam? Makul bir şeyse işle ilgili. Bu aralar boş vaktin
çok galiba. Kafam dolu kafam düşünmekten çalışamıyorum ben sen de hiçbir şey
söylemiyorsun? Ne söyleyeyim istiyorsun? Sanki söyleyeceksin, yapma Ömer ya biz ne
zaman birbirimize duymak istediğimiz şeyleri söyledik ki? Haklısın. Bir dakika ya,
sen şimdi bana çizip çizmediğini söyleyecek miydin? Kendi ayağıma mı sıktım
yine? “ Defnem çıldıra dursun Ömer Bey'imiz bu durumdan büyük keyif alıp
gülücükler atsın ne ala memleket ohh misss…
Yasemin’in görevlendirmesiyle (becerebilecekmiş gibi üstelik hayır
demeyi gerçekten öğrenmen lazım Defnem) Ömer’in odasında çizimleri ararken
odaya Ömer girer elinde 'Gurur ve Ön yargı' kitabı aklında hatıralar ile konuşmaya
başlarlar “Ne yapıyorsun sen burada? Çok güzel soru. Güzel de bir cevabı vardır
umarım? Çiziyor musun diye geldim? Bilgisayara baktım dolaba baktım hiç bir şey
bulamadım kızdın mı ya kızma. Defne şansını fazla zorlama istersen. Kusura
bakma böyle izinsiz girdim falan sende çok kapalısın. Böyle olmas ikimiz için
de daha iyi. Delircem yaaa”
Bizim cool kralımıza iyi gelenin İz olduğunu sanınca Defnem
kırmızı kapının önünde bulur kendini “Al bunları? Ne bunlar? Üff, bende sana ait
hiçbir şey kalmasın istemiyorum al bunları. Defne ne yapıyorsun bunlar senin?
İstemiyorum Allah Allah senin verdiğin kalemlerle çizmek istemiyorum
tasarımlarımı onlarla yapmayacağım. Birbirimiz de izimiz falan kalmasın malum
senin İz'in sana yetiyor anladığım kadarıyla. Defne ne yapıyorsun? Ne yapıyorum bir
şey yaptığım mı var? Ne yapıcam Allah Allah ya zaten benim yaptığımın ne önemi var
kale alan da yok hayret bir şey. Hayır, ben onu demiyorum şu an ne yapıyorsun? Ne yapıyorum
ya ben? Kendi kahvaltını kendin hazırla asistan yok senin karşında. Bekle
kahvaltı etmeyeceğim telefonumu alayım beraber çıkalım. Tamam, hayır bana bak ne
bekleyeceğim ben seni gideceğim ben. Ver bilekliğimi ben sana alabilirsin dedim mi?
Çocuk musun Defne? İstiyorum işte versene şunu. Cııık vermiyorum o kadar
istiyorsan gel kendin al. Alırım sen benim alamayacağımı mı zannediyorsun
alıyorum bak ayyy versene şunu. Al “ meşhur Ö.İ kalemi Ömer mıknatısı Defnenin himayesine
geçer. Bu ana en uygun şarkı galiba şudur BİR KÖPRÜDE KARŞILAŞMIŞ İKİ İNATÇI KEÇİ HAHAHA
HAHAHA HAHAHAHAHA :D
Sude’ye ders vermek için Ömerim İplikçim'in zeka kıvrımları
hücreleriyle bir olup iş başına geçmiştir. Masada bıraktığı sunmayacağı
çizimleri Sude alıp Yasemin’e götürünce onlarda sunuma sadece bir saat
kaldığını gerekçe göstererek etik olmayan bir hareketle Ömer’in sözde
çizimlerini incelerler ve derin bir oh çekerler çünkü Defne'nin çizimleri de
onlarla yarışacak boyuttadır. Mola
alanına gelen özgüven patlaması yaşayan Defne Ömer’ine şunları söyler çok
erkenden konuştuğu için sonucu hüsrana dönüşecektir aslında “
Bütün bu olanlar yollarımızın kesişmesi her şey belki de benim olgunlaşmam
büyümem ve tasarımcı olmam içindi. Aşkımız güzel bir araç oldu diyosun. Büyüdüm
başıma sen geldin ve ben büyüdüm. Acaba ben sende nasıl bir iz bıraktım? Cevap
yok yani. Duymak istemeye bilirsin toplantıya girmeden önce kafan karışmasın
bence. Duymak istiyorum? Defne biz ne zamandan beri duymak istediklerimizi
birbirimize söyledik ki? Bugün var mı bir elbise süprizi hazırlıklı olayım o
yüzden söylüyorum. Hayır yok bugün tasarımlarımla varım bundan sonra da öyle
olacak. Hareketlere bak hadi bakalım” Konkur toplantısı gerçekleşir kazanan ışığı
parlayan junior tasarımcı Defne Topal'a karşı tasarımın denince akla gelen ilk
simlerden biri olan yurt dışındaki sanatçılardan bile daha iyi olan Ömer
İplikçi'dir. Defne'nin hesabı sorulmuş tüm şirket Sude’nin yaptıklarını
öğrenmiştir.
Yazı devam ediyor..