Hayat öyle bir mucizedir ki
Ömer’in odasının altında Defne’nin odası vardır. Junior tasarımcı Defne Topal
ile tasarım evreninin alametifarikası Ömer İplikçi aşkı tasarımlar arasında
süre gelecektir anlaşılan “Defne sen ne yapıyorsun burada? Ben burada
çalışıyorum. Çalışıyorsun? Yasemin Hanım kurdu, beni de junior tasarımcı olarak
yanına aldı bugün başladım. Ne? Dün Manu'daydın bugün burada tasarımcısın.
Zoruna mı gitti bu? Bir de Passionis'in alt katında? Evet, o biraz şey oldu ama
napalım. Sırtın nasıl? İyi iyi, geçti bile. Bu mu yani, böyle miyiz? Başka türlü
olmayı beceremedik madem böyleyiz gerçi birbirimizi görmesek iyi olurdu ama
ben de böyle gelmiş burnunun dibine girmiş gibi oldum. Beni görmek istemiyordun
öyle mi? Sen de beni gördüğüne pek memnun olmadın bence keşke böyle olmasaydı
neyse geçmiş diyelim. Geçmiş gitmiş.
Tabii geride arkamızda bıraktık. Ne derler tarihteki yerimizi aldık. Aynen öyle” Defne’nin de dediği gibi ne
saçma ama bir o kadar da komik bir konuşmaydı. Aslında birbirlerinin yanında
olmaktan son derece mutlu ama keçilik baki kalmak kaydıyla :) İlhamını kaybettiği için çizim yapamayan Ömer İplikçi
eline karşı yeni tasarıma atılmış eğitimi birincilikle bitirmesine rağmen ödül
parasını Passionis’e iade edecek kadar yüce gönüllü son derece hırslı Defne
Topal eli. Müsabaka dolu gelecek bizi bekliyor.
Artık mola mekanları bile
aynı olduğu için sık sık karşılaşacak olan keçiliklerin şahı olan çiftimiz ilk
hava alma durağında bulurlar birbirlerini “ Ömer sen ne yapıyorsun burada? Ben mi ne
yapıyorum burada? Hava almaya çıktım herhalde sende öyle artık napalım mecburen
paylaşacağız havayı yani. Alışabildin mi? Neye? Şeye canım yeni işine? Alıştım
biz de konkura falan gireceğiz? Siz de mi? Siz de mi yapma ya? Heyecanlıyız
başladık bile çalışmalara. Sen mi çizeceksin? Çizemez miyim? Ne bileyim canım
kendine güveniyorsan? Mesele değil sonuçta eğitimde birinci oldum ben ne
isterlerse çizerim. Başlar başlamaz kaybetmeyi göze alabileceksen bravo
hakkaten. Ne kaybetmesi canım kazanacağım ben sindirmeyi kaybedecek olan
düşünsün. Ama sen bayağı iddialısın, güzel. Neden olmayayım? Başaracağımı
biliyorum. Kapışacağız yani rakip olacağız. Ama bakmam gözünün yaşına sonra ağlama
ona göre. Bence sen beni fazla hafife alıyorsun. Bence sen karşındakinin kim
olduğunu unutuyorsun. Görüşeceğiz Ömer Bey. Görüşelim bakalım Defne Hanım”
bu halleri çok komik olmadı mı ya? Sinyor İplikçi’ye biraz sinir olsam da çok
tatlı bir halleri var tıpkı o çarpık gülüşü gibi.
Defne asansörde İz’i görür
görmez öfkenin ve kıskançlığın esiri olarak rotasını Ömer’in odasına çevirir
sanki başka pusulası varmış gibi “Ciddi misin sen ya gerçekten mi?
Anlamadım? İz gelmiş gördüm inanamıyorum sana ya gerçekten inanamıyorum. Çelik
gibisin hiçbir şey seni çizemiyor, üzemiyor. Bravo. Sen üzüleyim mi istiyorsun?
Öyle düşünmüştüm malum, perişan oldun da? Maşallah sana. Kaldığın yerden
devam ediyorsun sanki hiçbir şey olmamış hiçbir şey yaşanmamış. Hiç mi
üzülmüyorsun ya, hiç mi etkilemiyor bu olanlar? Defne sakin gel buraya, nereye?
Bırak. Nasıl ya, nasıl başarabiliyorsun bunu benim aklım almıyor manyaksın normal
olamazsın? Çünkü normal insanların duyguları var benim gibi yemek yiyemezler
uyuyamazlar gözlerine uyku girmez. Tarihteki yerlerini öyle kolay alamazlar.
Defne yeter dedim sakin ol gel nereye? Gidicem Dinlemiyecek misin beni? Sen
beni nasıl dinledin sadece suçlayarak. Şimdi de sen mi beni suçlayacaksın? Ya
İz burada diyorum. İz burada ne anlatıyorsun bana? Defne. Bırak! Çekil şurdan dedim
gidicem. Defne bekle dedim eve bırakayım seni. Haa bi o eksikti istemez. Defne
yeter saçmaladın hakkaten yeter. Offf! Hayır niye hep senin dediğin oluyor
yapmıyorum işte yapmayacağım sen beni kontrol edemezsin. Hep senin dediğin
oluyor sen ne dersen biz onu yaşıyoruz ne acayip ya niye öyle bağırıp çağırıp
çıkcaktım kapıyı falan çarpacaktım ama yok öğrenicem ben sana hayır demeyi
öğrenicem. Tabii tabii öğrenirsin” Özgüvene koş Ömer İplikçi sayende
sinir geldi tepemden bana göre kızın haklı gerekçeleri var şimdi yalnız o güçlü
egonu bir kenara koyman gerektiğini öğretecek Defnem hem kendine hem sana
öğretecek. Sinyorun çelikten duvarları teker teker parçalanırken bizimde
yüreğimizde esecek DEFÖM AŞKININ tufanı kasırgaya dönüşüp tüm hücrelerimizi ele
geçirecek. Biz neler yaşıyoruz böyle diye sık sık kendimize soracağız epeyce
bir süre.
Defne'yi asansörde muzipçe bir
gülüçle karşılayan Sinyor İplikçi “ Komik mi? Evet Eeee İz’le aranız nasıl? Püüüffff
şahane. Aaaaa öyle mi ne kadar güzel Allah inşallah iyiliğinizi versin.
Cümlemizin. Toplantıda yiyeceğim seni görürsün. Aklından beni yemek mi geçiyor? Yok, ben onu o yüzden şey yapmadım söylemedim
sanki biz yemeğe çok meraklıyız maşallah yeme de yanında yat tadından yenmez o
kadar güzel yani sinirlerim bozuldu ne diyorum ben ya çatlıycam şiştim içim
şişti yeter” Canım Defnem, sen daha iş dünyasında küçük bir
kuzu olduğundan kurt olan Ömer İplikçi'den öğrenecek daha çok şeyin var. Neydi
kural iş dünyasında dramatik sonlara yer yok.
Toplantıya gelen Passionis
ekibinin karşında Cheri’nin ekibi vardır. Ömer’in hediye ettiği kuş kanadı
şeklindeki elbiseyi giyen Defne'yi gören Ömüşün dili tutulur, aklı karışır ve aşkı depreşir ve geçmiş anlara bir yolculuk
yapar. Hamle sırası Ömer’den Defne’ye geçer böylelikle. Toplantıda dehasını ve
ikna kabiliyetini ve kültürünü konuşturan Ömer Bey'den şu inciler dökülür “Havayı
geldiği gibi rüzgarı estiği gibi kadını da olduğu gibi kabul etmeli demiş
ALFRED DE MUSSET. Bence kadınlar anlamak için değil sevilmek için varlar ayrıca
ben bir kadını ilk gördüğümde ayakkabılarına değil yüzüne bakarım. Duruşuna
tavrına bakışına ve ne ayakkabı giydiğini tahmin etmeye çalışırım pek de
yanılmam. Sivri topuk bence medeniyetin en güzel buluşlarından biri kadını
şahane gösteriyor. Üzerindeki her şeyi çıkarsanız da stilettosuyla kalabilir ve
şahane görünmeye devam eder. Sivri topukların üzerinde şahane görünmeyi
becerebilen bir kadının rahatlığını sağlamakta bence biz erkeklere düşüyor” ideal oran tutturmak için gerekenleri
sıralayan Sinyor aşkından gözlerini ayıramadan bunları dile getirir.
Mola alanında karşılaşmış iki
inatçı keçi “ Koleksiyonda sen çalışacaksın galiba? Evet. İddialı olmaktan korkma
aklına gelen şeye güven hayal ettiğin şeye. Bana niye yardım ediyorsun? Yaptığım
hiç bir şey içime sinmiyor dün gece çizdim her şeyden vazgeçtim olmuyor. Yırtma
koy bir kenara başka bir gün bir daha bak hatta başkasına göster. Ya beğenmezse
bu kötü olmuş derse? Diyecek zaten ama korkma böyle böyle bulacaksın kendini.
Tamam, sağol gerçekten çok anlaşılmaz bir insansın. Biliyorum sık sık
söylüyorsun zaten ha bu arada elbise yakışmış. Senin aklını karıştırmak için
giydim. Karıştı” Defne'nin
ateşleyici gücü Ömer ise Ömer’in de ateşleyici gücü Defne'sidir. İz ne yaparsa
yapsın Defne'nin sihirli dokunuşu olmadan tekrar çizmeye başlaması imkansızdır.
Derdinin sahibi de dermanı da Defne'sidir.
Çay ve çekirdek kardeşliğinin
ebedi ikilisi İso ve Defo muhabbet ederler “Minik tasarım deham sen ne yaptın? İz
gelmiş. Hadi be! Yememiş içmemiş hemen İz’i çağırmış ben de insanım benim de
kalbim var yavaaaaaşşşşşşş… Ama bir şey diyemiyorsun? Ne dicem adamın tapusu mu
var bende? Ama gönlü sende İnsan güvenmediği birini sevebilir mi? Sevebilir ama
biraz temkinli sevebilir bu hadisedeki temkin İz’e denk geliyor galiba. Allah
için güzel kadın” böğrüne yediğin yumruğu fazlasıyla hak ettin İsocum zira bu aralar Defociğinin ayarları yerinde
olmadığından kendine dikkat etsen iyi olacak. Ömer’in yüreğinin gitmek istediği
tek yer sadece Defne'sinin yanıdır.
Ömer’in çizemediğini fark
eden Koriş, Cherie’nin tasarımlarını yürütüp bakması için ona götürür. Dürüstlük
abidesi doğruluk timsali olduğundan bakmaz. Lakin Sinan, Necmi ve İz çalışmalara
bakarlar. Defne şahane bir iş çıkarmıştır. Sinan büyük bir öfkeyle Ömer’e çatar
“
Bizim yetiştirdiğimiz kız senin eski asistanın Defne Passionis’i gömmüş. Bütün
Cherie Passionis’i alt etmesi için elinden geleni yapıyor sen çizmek için
Kıvanç ve Zeynep’e mi veriyorsun? (hakkaten Ömer’in hiç gerçek dostu yokmuş
gibi halini anlayan yok sanki. Sürekli etkilenmemiş kapalı kutu gibi olunca
bunlara maruz kalabiliyor insan) Defne bizi yeniyor aklını başına topla” bu
konuşmanın ve biçare halinin etkisiyle odasındaki camı yumruğuyla darmaduman
ediyor. Kalabalıklar arasında yapyalnız kalmak tutunacak tek dalı olan
yüreğinin sahibine de bu kadar yakın ve mahrum olmak çok zor bir araf. Mola
alanında oturan Ömer’i gören Defnem hemen sorar “ Eline ne oldu? Önemli bir şey
değil. Önemli olmasa niye elini sarsınlar çok kötü olmuş ama ya nasıl oldu. İş
kazası. İyiyim ben Defne iyiyim. Bu arada bileklik için teşekkür ederim. Ben
de” Güzel kalpli büyük yürekli sevda yüklü Defnem, Ömer için üzülür.
Kendi çalışırken onu da motive edebilmek için çareler araştırır. İso ile
konuşurken motive etme timini devreye sokar “ Hayırdır? Çalışıyorum daha
doğrusu çalışamıyorum Ömer elini yaralamış. Çizemiyor yani? Ne güzel işte demem
lazım demi ama diyemiyorum içim yanıyor. Yanacak tabii. Defo bu durumda
kazanıyorsun tabii. Sağolsun sevgilin de
açtı önümü bir de Ömer kafamı karıştırmasa. Bir takım heyecanlı haller diyosun
tag life'da son nokta. Evet ya, hiç sorma kapak üstüne kapak! Kendisi 1-0 önde
olduğu için zeka küpü malum bende burada sürünüyorum. Öyle tam olarak Ömer’le
kapıştığın söylenemez Defne Hanımcım. Beni ciddiye alıp karşıma çıkmıyor ki
rakip olarak bile görmüyor. Canım çiğ tanem Ömer seni ciddiye alıp rakip olarak
karşına çıksa zaten ezilirsin di mi gerçekçi olalım. Ne malum ezileceğim?Çiziyom ben, ne yani ben
geçemez miyim öyle mi? Öyle gibi görünüyor. Ya sen beni bir ciddiye alsana, hayvan
gibi çalışıyorum burada ya. Defociğim seni ben hep ciddiye alan taraftayım
zaten. Ömer ciddiye almıyor meselemiz bu” Dipsiz kör kuyularda
merdivensiz kalan Ömer İplikçi'min imdadına yetişiyor Defne'sinin mesajları “
Çizmeyecek misin sen şimdi elin de sakatlandı, korkuyor musun sen? Seni
geçeceğimden mi korkuyorsun? Cevap da yok, kaç bakalım… Seni yeneceğim, asistan
Defne yok artık. Sen onu seviyodun ama ne yapalım gitti o Defne. Beni ciddiye
almıyorsun ama yeneceğim, ben kazanacağım…” barutun fitilini elleriyle yakan Defnem, Ömer’in çizim yapmasını
tereyağından kıl çeker gibi halletmiştir.
NETİCEDE AŞK HER ZAMAN
KAZANIR! GÖLGELERİN ARDINDAN GELİR GERÇEK AŞKIN AYAK SESLERİ. SİSLERİ PUSLU
HAVALARI GÖLGELERİ DAĞITIR AŞKIN AHENKLİ RİTMİ.
Yazı devam ediyor..