Kiralık Aşk repliklerin büyüsü 6: Acıların içinde yoğrulan aşk

Hayat öyle bir mucizedir ki Ömer’in odasının altında Defne’nin odası vardır. Junior tasarımcı Defne Topal ile tasarım evreninin alametifarikası Ömer İplikçi aşkı tasarımlar arasında süre gelecektir anlaşılan “Defne sen ne yapıyorsun burada? Ben burada çalışıyorum. Çalışıyorsun? Yasemin Hanım kurdu, beni de junior tasarımcı olarak yanına aldı bugün başladım. Ne? Dün Manu'daydın bugün burada tasarımcısın. Zoruna mı gitti bu? Bir de Passionis'in alt katında? Evet, o biraz şey oldu ama napalım. Sırtın nasıl? İyi iyi, geçti bile. Bu mu yani, böyle miyiz? Başka türlü olmayı beceremedik madem böyleyiz gerçi birbirimizi görmesek iyi olurdu ama ben de böyle gelmiş burnunun dibine girmiş gibi oldum. Beni görmek istemiyordun öyle mi? Sen de beni gördüğüne pek memnun olmadın bence keşke böyle olmasaydı neyse geçmiş diyelim.  Geçmiş gitmiş. Tabii geride arkamızda bıraktık. Ne derler tarihteki yerimizi aldık. Aynen öyle” Defne’nin de dediği gibi ne saçma ama bir o kadar da komik bir konuşmaydı. Aslında birbirlerinin yanında olmaktan son derece mutlu ama keçilik baki kalmak kaydıyla :) İlhamını kaybettiği için çizim yapamayan Ömer İplikçi eline karşı yeni tasarıma atılmış eğitimi birincilikle bitirmesine rağmen ödül parasını Passionis’e iade edecek kadar yüce gönüllü son derece hırslı Defne Topal eli. Müsabaka dolu gelecek bizi bekliyor.
 
Artık mola mekanları bile aynı olduğu için sık sık karşılaşacak olan keçiliklerin şahı olan çiftimiz ilk hava alma durağında bulurlar birbirlerini “ Ömer sen ne yapıyorsun burada? Ben mi ne yapıyorum burada? Hava almaya çıktım herhalde sende öyle artık napalım mecburen paylaşacağız havayı yani. Alışabildin mi? Neye? Şeye canım yeni işine? Alıştım biz de konkura falan gireceğiz? Siz de mi? Siz de mi yapma ya? Heyecanlıyız başladık bile çalışmalara. Sen mi çizeceksin? Çizemez miyim? Ne bileyim canım kendine güveniyorsan? Mesele değil sonuçta eğitimde birinci oldum ben ne isterlerse çizerim. Başlar başlamaz kaybetmeyi göze alabileceksen bravo hakkaten. Ne kaybetmesi canım kazanacağım ben sindirmeyi kaybedecek olan düşünsün. Ama sen bayağı iddialısın, güzel. Neden olmayayım? Başaracağımı biliyorum. Kapışacağız yani rakip olacağız. Ama bakmam gözünün yaşına sonra ağlama ona göre. Bence sen beni fazla hafife alıyorsun. Bence sen karşındakinin kim olduğunu unutuyorsun. Görüşeceğiz Ömer Bey. Görüşelim bakalım Defne Hanım” bu halleri çok komik olmadı mı ya? Sinyor İplikçi’ye biraz sinir olsam da çok tatlı bir halleri var tıpkı o çarpık gülüşü gibi.
 
Defne asansörde İz’i görür görmez öfkenin ve kıskançlığın esiri olarak rotasını Ömer’in odasına çevirir sanki başka pusulası varmış gibi “Ciddi misin sen ya gerçekten mi? Anlamadım? İz gelmiş gördüm inanamıyorum sana ya gerçekten inanamıyorum. Çelik gibisin hiçbir şey seni çizemiyor, üzemiyor. Bravo. Sen üzüleyim mi istiyorsun? Öyle düşünmüştüm malum, perişan oldun da? Maşallah sana. Kaldığın yerden devam ediyorsun sanki hiçbir şey olmamış hiçbir şey yaşanmamış. Hiç mi üzülmüyorsun ya, hiç mi etkilemiyor bu olanlar? Defne sakin gel buraya, nereye? Bırak. Nasıl ya, nasıl başarabiliyorsun bunu benim aklım almıyor manyaksın normal olamazsın? Çünkü normal insanların duyguları var benim gibi yemek yiyemezler uyuyamazlar gözlerine uyku girmez. Tarihteki yerlerini öyle kolay alamazlar. Defne yeter dedim sakin ol gel nereye? Gidicem Dinlemiyecek misin beni? Sen beni nasıl dinledin sadece suçlayarak. Şimdi de sen mi beni suçlayacaksın? Ya İz burada diyorum. İz burada ne anlatıyorsun bana? Defne. Bırak! Çekil şurdan dedim gidicem. Defne bekle dedim eve bırakayım seni. Haa bi o eksikti istemez. Defne yeter saçmaladın hakkaten yeter. Offf! Hayır niye hep senin dediğin oluyor yapmıyorum işte yapmayacağım sen beni kontrol edemezsin. Hep senin dediğin oluyor sen ne dersen biz onu yaşıyoruz ne acayip ya niye öyle bağırıp çağırıp çıkcaktım kapıyı falan çarpacaktım ama yok öğrenicem ben sana hayır demeyi öğrenicem. Tabii tabii öğrenirsin” Özgüvene koş Ömer İplikçi sayende sinir geldi tepemden bana göre kızın haklı gerekçeleri var şimdi yalnız o güçlü egonu bir kenara koyman gerektiğini öğretecek Defnem hem kendine hem sana öğretecek. Sinyorun çelikten duvarları teker teker parçalanırken bizimde yüreğimizde esecek DEFÖM AŞKININ tufanı kasırgaya dönüşüp tüm hücrelerimizi ele geçirecek. Biz neler yaşıyoruz böyle diye sık sık kendimize soracağız epeyce bir süre.
 
Defne'yi asansörde muzipçe bir gülüçle karşılayan Sinyor İplikçi “ Komik mi? Evet Eeee İz’le aranız nasıl? Püüüffff şahane. Aaaaa öyle mi ne kadar güzel Allah inşallah iyiliğinizi versin. Cümlemizin. Toplantıda yiyeceğim seni görürsün. Aklından beni yemek mi geçiyor?  Yok, ben onu o yüzden şey yapmadım söylemedim sanki biz yemeğe çok meraklıyız maşallah yeme de yanında yat tadından yenmez o kadar güzel yani sinirlerim bozuldu ne diyorum ben ya çatlıycam şiştim içim şişti yeter”  Canım Defnem, sen daha iş dünyasında küçük bir kuzu olduğundan kurt olan Ömer İplikçi'den öğrenecek daha çok şeyin var. Neydi kural iş dünyasında dramatik sonlara yer yok.
 
Toplantıya gelen Passionis ekibinin karşında Cheri’nin ekibi vardır. Ömer’in hediye ettiği kuş kanadı şeklindeki elbiseyi giyen Defne'yi gören Ömüşün dili tutulur, aklı karışır ve aşkı depreşir ve geçmiş anlara bir yolculuk yapar. Hamle sırası Ömer’den Defne’ye geçer böylelikle. Toplantıda dehasını ve ikna kabiliyetini ve kültürünü konuşturan Ömer Bey'den şu inciler dökülür “Havayı geldiği gibi rüzgarı estiği gibi kadını da olduğu gibi kabul etmeli demiş ALFRED DE MUSSET. Bence kadınlar anlamak için değil sevilmek için varlar ayrıca ben bir kadını ilk gördüğümde ayakkabılarına değil yüzüne bakarım. Duruşuna tavrına bakışına ve ne ayakkabı giydiğini tahmin etmeye çalışırım pek de yanılmam. Sivri topuk bence medeniyetin en güzel buluşlarından biri kadını şahane gösteriyor. Üzerindeki her şeyi çıkarsanız da stilettosuyla kalabilir ve şahane görünmeye devam eder. Sivri topukların üzerinde şahane görünmeyi becerebilen bir kadının rahatlığını sağlamakta bence biz erkeklere düşüyor”  ideal oran tutturmak için gerekenleri sıralayan Sinyor aşkından gözlerini ayıramadan bunları dile getirir.
 
Mola alanında karşılaşmış iki inatçı keçi “ Koleksiyonda sen çalışacaksın galiba? Evet. İddialı olmaktan korkma aklına gelen şeye güven hayal ettiğin şeye. Bana niye yardım ediyorsun? Yaptığım hiç bir şey içime sinmiyor dün gece çizdim her şeyden vazgeçtim olmuyor. Yırtma koy bir kenara başka bir gün bir daha bak hatta başkasına göster. Ya beğenmezse bu kötü olmuş derse? Diyecek zaten ama korkma böyle böyle bulacaksın kendini. Tamam, sağol gerçekten çok anlaşılmaz bir insansın. Biliyorum sık sık söylüyorsun zaten ha bu arada elbise yakışmış. Senin aklını karıştırmak için giydim. Karıştı”  Defne'nin ateşleyici gücü Ömer ise Ömer’in de ateşleyici gücü Defne'sidir. İz ne yaparsa yapsın Defne'nin sihirli dokunuşu olmadan tekrar çizmeye başlaması imkansızdır. Derdinin sahibi de dermanı da Defne'sidir.
 
Çay ve çekirdek kardeşliğinin ebedi ikilisi İso ve Defo muhabbet ederler “Minik tasarım deham sen ne yaptın? İz gelmiş. Hadi be! Yememiş içmemiş hemen İz’i çağırmış ben de insanım benim de kalbim var yavaaaaaşşşşşşş… Ama bir şey diyemiyorsun? Ne dicem adamın tapusu mu var bende? Ama gönlü sende İnsan güvenmediği birini sevebilir mi? Sevebilir ama biraz temkinli sevebilir bu hadisedeki temkin İz’e denk geliyor galiba. Allah için güzel kadın” böğrüne yediğin yumruğu fazlasıyla hak ettin İsocum zira bu aralar Defociğinin ayarları yerinde olmadığından kendine dikkat etsen iyi olacak. Ömer’in yüreğinin gitmek istediği tek yer sadece Defne'sinin yanıdır.
 
Ömer’in çizemediğini fark eden Koriş, Cherie’nin tasarımlarını yürütüp bakması için ona götürür. Dürüstlük abidesi doğruluk timsali olduğundan bakmaz. Lakin Sinan, Necmi ve İz çalışmalara bakarlar. Defne şahane bir iş çıkarmıştır. Sinan büyük bir öfkeyle Ömer’e çatar “ Bizim yetiştirdiğimiz kız senin eski asistanın Defne Passionis’i gömmüş. Bütün Cherie Passionis’i alt etmesi için elinden geleni yapıyor sen çizmek için Kıvanç ve Zeynep’e mi veriyorsun? (hakkaten Ömer’in hiç gerçek dostu yokmuş gibi halini anlayan yok sanki. Sürekli etkilenmemiş kapalı kutu gibi olunca bunlara maruz kalabiliyor insan) Defne bizi yeniyor aklını başına topla” bu konuşmanın ve biçare halinin etkisiyle odasındaki camı yumruğuyla darmaduman ediyor. Kalabalıklar arasında yapyalnız kalmak tutunacak tek dalı olan yüreğinin sahibine de bu kadar yakın ve mahrum olmak çok zor bir araf. Mola alanında oturan Ömer’i gören Defnem hemen sorar “ Eline ne oldu? Önemli bir şey değil. Önemli olmasa niye elini sarsınlar çok kötü olmuş ama ya nasıl oldu. İş kazası. İyiyim ben Defne iyiyim. Bu arada bileklik için teşekkür ederim. Ben de” Güzel kalpli büyük yürekli sevda yüklü Defnem, Ömer için üzülür. Kendi çalışırken onu da motive edebilmek için çareler araştırır. İso ile konuşurken motive etme timini devreye sokar “ Hayırdır? Çalışıyorum daha doğrusu çalışamıyorum Ömer elini yaralamış. Çizemiyor yani? Ne güzel işte demem lazım demi ama diyemiyorum içim yanıyor. Yanacak tabii. Defo bu durumda kazanıyorsun tabii.  Sağolsun sevgilin de açtı önümü bir de Ömer kafamı karıştırmasa. Bir takım heyecanlı haller diyosun tag life'da son nokta. Evet ya, hiç sorma kapak üstüne kapak! Kendisi 1-0 önde olduğu için zeka küpü malum bende burada sürünüyorum. Öyle tam olarak Ömer’le kapıştığın söylenemez Defne Hanımcım. Beni ciddiye alıp karşıma çıkmıyor ki rakip olarak bile görmüyor. Canım çiğ tanem Ömer seni ciddiye alıp rakip olarak karşına çıksa zaten ezilirsin di mi gerçekçi olalım.  Ne malum ezileceğim?Çiziyom ben, ne yani ben geçemez miyim öyle mi? Öyle gibi görünüyor. Ya sen beni bir ciddiye alsana, hayvan gibi çalışıyorum burada ya. Defociğim seni ben hep ciddiye alan taraftayım zaten. Ömer ciddiye almıyor meselemiz bu” Dipsiz kör kuyularda merdivensiz kalan Ömer İplikçi'min imdadına yetişiyor Defne'sinin mesajları “ Çizmeyecek misin sen şimdi elin de sakatlandı, korkuyor musun sen? Seni geçeceğimden mi korkuyorsun? Cevap da yok, kaç bakalım… Seni yeneceğim, asistan Defne yok artık. Sen onu seviyodun ama ne yapalım gitti o Defne. Beni ciddiye almıyorsun ama yeneceğim, ben kazanacağım…” barutun fitilini elleriyle yakan Defnem, Ömer’in çizim yapmasını tereyağından kıl çeker gibi halletmiştir.
 
NETİCEDE AŞK HER ZAMAN KAZANIR! GÖLGELERİN ARDINDAN GELİR GERÇEK AŞKIN AYAK SESLERİ. SİSLERİ PUSLU HAVALARI GÖLGELERİ DAĞITIR AŞKIN AHENKLİ RİTMİ.

Yazı devam ediyor..
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER