Kameranın gör dediği: Bekaret, namus, kara yazı...

Erkek Bakışı – Male Gaze

Diziyi izleyen kadınların pek çoğu -haklı olarak- sıklıkla şu cümleyi kurmuş sosyal medya platformlarında: “Yıl 2017 bu konuyu masaya böyle mi yatırıyorsunuz?”

Bekaretle ilgili tartışmalarda kaçlı yıllarda olmamızın bir önemi yok. Konu daha çok ataerkil, eril bakış açısının varlığını sürdürmesiyle ilgili. Neden mi bahsediyorum? Kaptan Mağara Adamı canın istediği kadını saçından sürükleyip mağarasına götürdüğünde kadınların bekaretiyle ilgili bir sorunu yoktu. Ama ne zamanki mağarasında ganimetler biriktirmeye başladı ve yan mağaradaki adamlarla ticarete başladı işte o zaman mağarasındaki malların, mülkiyetinin kalacağı çocukların kendinden olduğundan emin olmalıydı. Aynı zamanda mağarasında ona çocuklar doğuracak olan kadının da mülkiyetinin kendisinde olduğundan emin olmalıydı. İşte bu emin olma zorunluluğu eril iktidarı da beraberinde getirdi (Ya da eril iktidar özel mülkiyeti yarattı. Yumurta- Tavuk meselesi bu aslında). Mülkiyet meselesi evlilik kurumunu doğurduğu gibi pek çok toplumda bekaret/namus kavramlarını da doğurdu.

Yıl 2017 olsa da hala eril iktidar varlığını korumaya devam ediyor. Bu eril iktidar/erkek egemen toplum, kadınlarda ve erkeklerde bir eril bakış yaratıyor. Erkek egemen toplumun içerisinde sosyalleşen bireyler olarak nasıl kadınlar ve erkekler olmamız gerektiği bilgisi ile donatılarak büyüyoruz. Bu nedenle dizinin senaristlerinin kadın olması bekaret/namus konusunu bu şekilde ele almalarına engel değil. Keşke olsa.

Peki, erkek bakışı ne demek? Erkek bakışı kavramı, ilk kez Laura Mulvey’in 1973 yılında yazdığı ve Feminist Film Araştırmaları’nın başlangıcı sayılan makalesi “Görsel Haz ve Anlatı Sineması”nda geçer. Erkek, kadını nasıl görmek istiyorsa kamera öyle gösterir, neyi görmek istemiyorsa, o kadraj dışına itilir. Kıyafetten makyaja, öykünün dramatik unsurlarından hikayenin sonuna kadar her bir öge, söz konusu bakışa göre düzenlenir. Çünkü kameranın (bu yüzden bakışın da) kontrolü, varsayılan hedef izleyicinin heteroseksüel erkek egemen toplumun üyeleri olduğu faktörüne göre belirlenir.

Bu minvalde diziye bakarsak, dram yaratmak için Kara Yazı dizisinin elindeki malzemeler kadın üstüne. Namus, kadına yönelik şiddet, kadın cinayeti, tecavüz gibi erkek bakış açısıyla ekrana gelmiş. İlk bölüm bittiğinde bütün bu kadına yönelik şiddet ve kadın cinayeti için dizi neredeyse size bir de haklı sebep sunmuş oluyor. O nedenle hikayeyi yazanların kadın olmaları, kadını anlatabilecekleri anlamına gelmiyor. 

Üstelik Yeşilçam’dan beri kurtulamadığımız çok fena bir ayrım bu dizide de var: Babasının sözünden çıkmayan, erkeklerle ilişkisi olmayan, süsle makyajla işi olmayan, kardeşlerine annelik yapan Yaren esas kız, en iyi. Öte yandan bir işte çalışan, kendi istekleri, erkek arkadaşı olan, kendine bakan, gece vakti dışarıya çıkabilen kadının başına gelmeyen kalmıyor. Başka bir deyişle, dizi bize içinde yaşadığımız toplumda var olan kadın algısına uygun olarak nasıl kadınlar olmamız gerektiğine dair öğütler veriyor.

Öğüt diyorum çünkü dizinin ilk bölümünde yoğun olarak bekaret ve namus konuları geçmesine rağmen bu konulara karşı eleştirel bir bakış açısı göremedim. Kızların babası Halil’in bekaret ve namus takıntısının onu nasıl kötü bir insan haline getirdiğine dair bir vurgu yoktu. Aksine bir "kız babası" olan o karakterle empati kurmam beklendi. İkinci fragmanda da bu “baba sevgisi”, aslında kızlarını seven “kız babası” teması devam ediyor. Dahası filmin esas kadını, kardeşinin kurtarıcısı olacak kadın olarak kurulan Yaren karakteri, babasına karşı çıkmadı; kardeşini hapishanede ilk ziyaretinde kardeşini neden bakire kalmadığı konusunda da azarladı ve de hesap sordu. 

Yazı devam ediyor...
BİZE YAZIN!
Ad
Soyad
e-mail
Mesajınız
GÖNDER