Acıdı çok acıdı
Böyle sola yakın bir taraf
Önce yandı sonra acıdı
Çaresizlik midir bizi perişan eden? Yoksa çare biz miyizdir?
Gerçekten seviyorsan Can Yücel’in deyimiyle;
“Aşk; yalnızca onunla birlikte olmak değildi. Herkesi ona benzetip hiç
birini onun yerine koyamamaktı”
Ne yaşanırsa yaşansın gönlünün sahibine sırtını dönüp
gidememekti DEFÖM AŞKI. Hiç kimseyi onun kadar çok sevemeyeceğini bilerek ondan
uzak olmamak uğruna yüreğinin kemendini sıkarak zor nefes alarak yanında
kalmayı ve mücadele etmeyi seçmekti DEFÖM AŞKI. İki iken bir olmak için emek
vermekti DEFÖM AŞKI. Yaşadığın mucizenin meftunu olup konuşmadan gözlerindeki
bakışlardan cilt cilt roman yazmaktı DEFÖM AŞKI. Her türlü yanlış anlamalara
türlü tuhaf insanlara anlamlandıramadığın bir sürü ana rağmen elini tutmaya
cesaret etmekti DEFÖM AŞKI. Kal diyemediğin gibi git de diyememekti DEFÖM AŞKI.
Sadece yanında var olduğunu, nefesini, saçının kokusunu, yüzündeki gülücüğü,
gözlerindeki aşkı hissetmek için tüm dünyayı karşına almaktı DEFÖM AŞKI. Mutlu
son değil mutlu sonsuz olmak için yaşamaktı DEFÖM AŞKI. Her ayrıntıda onu
düşünüp alabildiğine iyi ki diyebilmekti DEFÖM AŞKI. O olduğu için bile aşk
acısının adı olmaktı DEFÖM AŞKI. O yıldızdan öbür yıldıza atlarken hepimizin
bir yıldız olduğuna inandırmaya, uçurumdan el ele atlamaya rüzgara kapılmaya
gönüllü olmaktı DEFÖM AŞKI. Kitaptı şiirdi gerçek insani duygularda birlikte
yol almaktı DEFÖM AŞKI. AŞK İÇİN YANMALI TÜTMELİ TEKRAR DOĞMALI EVRİLMELİ
DEĞİŞMELİ DEĞİŞTİRMELİ AŞK O ZAMAN AŞK.
Hüzünlü bir bölüm finalinden sonra daha da hüzünlere şahit
olacağımız bir 16. bölüm karşılar bizi. Büyülü güzelliğiyle Ömer’e her şeyi
anlatmak üzereyken Defne’ye Sinan engel olur "Yapma bunu yapma hiç doğru değil
çünkü. Ne doğru benim öyle çekip gittiğimi bilmesi mi doğru? Olan olmuş zaten
etrafındaki herkesin ona yalan söylediğini bilmesi neyi değiştirecek? Ama bu
böyle olmaz olamaz her şeyi bilmesi lazım. Kahrolması pahasına mı? Bak ben
dostumu senden çok daha iyi tanıyorum tamam mı? Eğer gerçeği öğrenirse bir daha
hiçbirimizin yüzüne bakmaz. Ne amcasının ne yengesinin ne benim ne de senin.
Onu nasıl bir uçuruma sürüklediğinin farkında mısın? Sakın yapma. Ha eğer ben
ısrar edicem dersen şuan olduğu gibi seni engelleyebileceğim her yerde
engellerim. Yapma.” Burada ne çok kızmıştım Sinan’a ne bencilce bir
yaklaşım gelmişti bana. Defne’yi ateşin ortasında yapayalnız bıraktığı için.
Sanki hiç suçları yokmuş oyunu Defne tek başına kurgulamış gibi. Hayat böyledir
işte doğru isen yanlışın ortasında bataklığa saplanmış çırpındıkça daha çok
batma pahasına da olsa kurtulmak için daima mücadele edersin. Defne'ye tüm yükü
yükleyip hiç düşünmeden hem de aşık olduğunu iddia ettiği kadına sahip
çıkmamasına çok içerlemiştim. O yüzden Sinan’ın Defne’ye hissettiği duygu aşk
olamazdı. Defnem Anka Kuşu yalnız çaresiz ama sevdası uğruna pişmek ve tekrar
doğmak için yandıkça yanan.
Defnem evine gelir ve kendinin olmayan tüm kıyafetleri atmak
için toplar ve Nihan’a aldığı kararı bildirir ”Konuşabildin mi Ömer’le? Hayır.
Tam olarak hangi aşamadan döndün peki? Sınırdan Allah kahretsin sınırdan
döndüm. Tam lafa girdim her şeyi anlatacağım Sinan Bey geldi binbir türlü
bahaneyle aldı götürdü Ömer’i bana da anlatmayacaksın dedi. Ömer yıkılır dedi.
Adam haklı biz bu açıdan düşünmedik tabii. Haklı haklı da bende haklıyım Nihan.
Ben hep bu cenderenin içinde mi yaşayacağım? Zincirlenmiş gibi hissediyorum
Nihan hiçbir yere kıpırdayamıyorum. Napmak istesem sonu kötü bir şeye çıkıyor.
Bundan sonra kendim olacağım. Bu iş nereye giderse gitsin Neriman’ın giydirip
süslediği o oyuncak bebek olmayacağım. Önce bu kıyafetlerden kurtulmam lazım
her şey bana ait olacak. Defne’yi öyle kafalarına göre silip silip baştan
yazamayacaklar”
Son ilişki bükücü (İpekciğime selam olsun) Şükrü abiden
gördüğü genç tasarımcılar broşürünü alır ve sorar “Ben de gitsem ya buna. Hayrola
nerden esti. Eee yani kendimi geliştirsem iyi olur. Böyle asistan asistan
nereye kadar deme. Böyle şeyleri öğrensem iyi olur. Doğru iyi olur sana da
yakışır. Teşekkür ederim Şükrü abi sabah sabah zihnimi açtın”
Bir adet ruhu hasta olan Defnecik mutfakta kahvaltı
hazırlarken Ömer gelir “Çok yaşa iyi misin? İyiyim sadece birazcık
hasta oldum” Ateş ölçer olma sırası Ömer’e geçmiştir “OO ateşim yok sağolun. Konuşma konusundaki
ısrarın bitti galiba. Evet bitti. Halbuki ne kadar da hevesliydin. Gerçi senin
bu anlık heveslerine çok kanmamak lazım? Böyle konuşmayalım lütfen hatta artık
bu konuyu kapatalım çünkü gerçekten benim söyleyecek bir şeyim kalmadı. Kalmadı
mı? Bu bana çok fazla geldi o yüzden kaçtım. Benim aşkım mı sana fazla gelen?
Hayır benim aşkım ben sana fazla aşık oldum size. Zor olacak ama bir şekilde
kendimi tedavi etmeye çalışacağım artık gerisi size kalmış. Eğer beni görmek
istemiyorsanız git derseniz giderim kal derseniz kalırım” Göksel DEFÖM AŞKI için dile gelir: “Acıyor
acıyor acıyor. Her yolu denedim bitmiyor. Kalbimin ortasına bıraktın aşkını
batıyor”
Yasemin yeni kumpasların arasında seçim yapmak için
kıvranırken İso ile aralarına 3 günlük bir düşünme arası girmiştir. Kara
kışların miladı Deniz Tramba kendine çalışması için Yasemin’i ikna etmeye
çalışmaktadır.
Gene bir meşhur asansör diyalogu yaşanır DEFÖM arasında “İnsanın
ruhu hasta olmadan vücudu hasta düşmezmiş derdi eski bir tanıdığım söylerdi.
Eski bir tanıdığınız doğru söylemiş. Eskiden doğruları söylerdi. Şimdi nerden
biliyorsunuz belki içine atıyor hatta belki sırf attığı için hasta oldu. Ruhu
hastadır diyosun yani? Ruhumun hasta olduğu bir sır değil ama iyileşecek sadece
sizin kadar çabuk iyileşemiyor ne yazık ki? Ben de iyileşmiş değilim”
Sinan ve Ömer arasında Deniz Tramba ile görüşme yüzünden
derin bir fikir ayrılığı tartışması sürerken, ki bu fikir ayrılığı onları gerçek
bir ayrılığa sürükleyeceğinden habersiz Ömer Sinan’a kuryeyle gelen çikolata
paketini uzatır. Odada bulunan Defnem de büyük bir merakla sorar “Ne o
çikolata mı? Kim göndermiş? Defne sen sağol çıkabilirsin. Çıkmayayım ben şimdi
not tutuyorum tam da en heyecanlı yerinde” Ömer’in muzip gülüşü
Defne'nin ne olduğunu anlamaya çalışan bakışı Sinan sorar Defne çikolata yer misin? Yerim.
Bu senin bildiğin çikolatalardan değil? Niye neli ki? Hakkaten sen neli
çikolata seviyorsun ya? Sütlü fındıklı falan Bak yine doğru bildim. Ne
doğru? Sinan insanların çikolata
tercihlerinin karakterlerini ele verdiğini düşünüyor da. Ayy yok ben
dayanamayacağım yiyicem o çikolatadan. Bu ne biçim çikolata böyle acı ay ay
yandım ben” diyerek fırlar Ömer’in odasından ve öğreniriz ki Sinyor
İplikçi'nin eski sevgilisi İz geri gelmiş. Maşallah gelen gelene eski sevgililer
kontejanı hiç boş kalmıyor. Ömer’im İplikçim de bayıla bayıla afiyetle yiyor
acı çikolatayı. Hayat yeteri kadar acı iken demek ki bizi daha acı günler
bekliyor olacak çarpık evrende bir subliminal daha.
Deniz Tramba tüm koleksiyonu isterken Yasemin’den
öğreniyoruz ki onlarda eski sevgiliymiş. Deniz’in Ömer’i bitirme planları çok
keskin ve çok kötü ayrıca müthiş sinsilik ihtiva etmekdeymiş.
Ömer’in odasına çıktıları götüren Defne hapşırır ve aşırı
kibar olan Ömer Bey mendilini uzatır ama Defne “Yok gerek yok teşekkürler.
Hiçbir şeyimi istemiyorsun demek öyle mi? Öyle iyi gelmiyor bana. Defne madem
iyi gelmiyorum sana niye gitmiyorsun? GİDEMİYORUM. Peki siz bana niye git
demiyorsunuz? DİYEMİYORUM." Arafta kalmak kalbin çılgınca ona doğru
koşarken aklın yapmamanı söylüyorsa ne zor bir durumdur Yarabbim araf. Kendini
sıkışmış boğulmuş bunalmış zincire vurulmuş hissetmek. Gözlerindeki çektiği
acının içinde kaybolmak ve yolunu aydınlatan o sevdiğin tek kişinin deniz
fenerin olmasını sağlayamamak. Işığına kapılıp yol alamamak karanlıklara
hapsolmak çok zor bir sınav. Hele ki böyle severken kalpler pare pare kanarken
çok zor bir sınav.
Eğitimci listesini alan Ömer Bey Defne'nin odasına gelip “Defne bu ne? Bu tasarım eğitimi
için katılımcı listesi ama senin de ismin var burada. Ben biraz işi öğreneyim
diyorum ot geldim çöp gitmeyeyim. İnsanın kendini geliştirmesi önemli Bu
eğitimin hocası benim. Ama Şükrü abi tamam pardon o zaman ben şey yapmayayım
şimdi. Ne yapma? Yani meşgul etmeyeyim zaten bir sürü öğrenci var vaktinizi
alıyordur olmaz. Evet olmaz yani eğitime gelmene gerek yok ben çalıştırırım
seni istersen tabii. Madem böyle bir merakın var ister misin? Olur yani işi
öğrensem iyi olur tabii. Ama yine de rahatsızlık vereceksem Rahatsızlık
olabilir verebilirsin yapmadığın şey değil ben bir düşüneyim konuşuruz sonra.
Bu ne şimdi ya bu neydi şimdi. Hayır yani şu dünyada bu adamın bir eşi benzeri
daha yok. Valla arayacağım NASA’yı bi araştırsınlar” Asıl bunu bizim
dememiz gerek o NASA bizim bu diziye ve bu aşka böyle bağlanmamızı kesinlikle
araştırmalılar. Açık davet tüm bilim dallarına çağrı yapıyorum bizim bu KİRALIK
AŞK VE DEFÖM sevgimizi araştırıp bize tez halinde sunsunlar.
Alametifarika olan Ömer İplikçi tasarımlarının dayanılmaz
heyecanı ve ışıltısı yaşanırken kış kreasyonunun teması AŞK VE AŞK ACISI dır.
Defne ve Ömer aşkının her anı bir tasarımla hayat bulurken anılar ve yaşanılan
heyecan ikisinin zihninde ve kalbinde taptaze dururken Acıyla varolan AŞK
alevlerin saklanması tebessümde buluşan iki güzel yürek ilham kaynağı olan
Defne ile ilhamından gözünü alamayan Ömer.
Çikolatanın esrarını çözmeye çalışan Defne “Bu
lise yemeğinin çikolatayla bağlantısı var mı? Merak etmiş gibi olmayayım da. O
çikolata eski sevgilimden. Eski sevgili de liseden adı İz. İz güzel isimmiş akşam
lise yemeği falan oda gelir herhalde. Neyse ben çıktım. Gelmeyecek o gelmeyecek
yani ben söyleyeyim de.”
Tutulunca insan salaklaşıyor maalesef Sinan aynen öyle ama
galiba sadece sende öyle oluyor. DEFÖM tutulunca sadece çarpık evren kuralları
gereği yanlış anlaşılmalar, kapı çalmalar, biri gelmeler zuhur ediyor. Aşkın
gerçek hali hayatının tüm zerrelerine hakim oluyor.
Necmi ve Defne Neriman’la
aralarında geçenlerle ilgili konuşurlar “Tüm bu olanlarda benime bir payım var. Eğer
sizin hayatınıza girmeseydim O gün Ömer’i öyle mutlu görmeyecektik. Sen kendini
suçlu ve sorumlu hissetme bütün hepsini Neriman yaptı kendi istedi bile isteye
kırdı döktü mahfetti her şeyi. Yine de bu kadar güzel bir ailenin dağılmasını
istemem Ömer de çok üzgündür çünkü siz onun babası gibisiniz. Baba dediği dağ
gibi olur dimdik durur evladını korur sence ben bunu becerebildim mi? Ömer’in
üzülmesine engel olabildim mi? Senin baban yoktu dimi? Var aslında ama gitti.
Bazen bazı insanların yokluğu varlığından daha hayırlıdır üzülme bak ne güzel
sen kendini korumayı çoktan öğrenmişsin. Öyle mi neden o zaman hala bu kadar
canım yanıyor?” Bizim masalın en
sevdiğim kısımlarından biride hikayenin içindeki tüm karakterlerde Meriç Hanım muazzam
bir YİNG&YANG felsefesini işlemiş. Her iyinin içinde bir nebze karanlık ve
her kötünün içinde bir nebze aydınlık vardır. Bu düşünceyi ilmek ilmek dokumuş
69 bölüm boyunca. Şu an replikleri kaleme alınca daha da iyi anlıyorum ki salt
iyi yada salt kötü yok masalımızda tıpkı yaşamımızda olduğu gibi. Yaşanılanlarla
şekillenen iyiyken kötü kötüyken iyi olabilecek insanlar mevcut hayatta. Kesin
yargıların olmadığı ya da kesin yargılara varılamayan insanoğlu gibi. Yaratılan
her insanoğlu önüne yansıyan şartlara göre evriliyor değişiyor ve farklılaşıyor.
Fırsat vermek lazım değişime, kozadan
çıkan kelebek misali ya da kozasında dünyanın en narin ipliğini üreten ipek
böceği misali Ne demiş RICHARD BACH “TIRTILIN DÜNYANIN SONU DEDİĞİNE
USTA KELEBEK DER”
Lise buluşması gerçekleşir ve İz yemeğe gelir. Ömer Bey
yemekte eğlenirken Defnem ananesinin dizlerinde ateşler içinde yatmaktadır.
Defnem çelikten yaratılmadığından duyguları yüzünden anneannesinin gözlerinin
önünde süzülmektedir. Anneannesi başlar
ders niteliğinde olan tedaviye “Gittin geldin bir yerlere bakışın sesin
bile değişti. Evet değişti bende eskisi gibi olmaya çalışıyorum anane. Hep o
kapıya gelen yakışıklı adam yüzünden dimi biliyorum ben aldı aklını başından.
Nerden anladın. Eee kızım biz de hayat mektebinin mürekkebini yaladık. Neyin ne
olduğunu görüyoruz şükür. Biz sıradan insanlarız boyumuz yetmez öylelerine. Onu
anladım zaten anane sen hiç merak etme. Oraya buraya çarpıyorsunuz içim gidiyor
çarpmasanız iyi ama başka türlüde büyüyemezsiniz”
DALAİ LAMA demiş ki; “ Sevdiklerinize uçmaları için kanatlar, geri
dönebilmeleri için kökler verin ve de yanınızda kalmaları için nedenler”
Bir anne olarak o kadar iyi anlıyorum ki Türkan ananeyi ve bu sözü her zaman
kendime rehber edinirim.
İz gelir dakika bir başlar Ömer’e kur yapmaya bizim Sinyor da o
çarpık gülüşünü eski sevgilisine armağan ede dursun ruhu ateşler içinde yanan
Defnem toparlanmaya çalışır. Buraya Koray style bir replik eklemek isterim
sayın gönüldaşlarım “ Kartlar,pisler şişkolar,zayıflar,ağızlarını
yırtarım,kilolular,hayatımızı zindana çevirdiler” sukunetin içindeki
iddaa Ömer İplikçi, İz Hanım'la barda sohbet ederken “ Dövmen duruyor mu? Sana ne?
Görürüm nasıl olsa. O kadar emin olma” ve İz Ömer’i öpmek için yanaşınca Sinyor
İplikçi onu geri iter ve İz “ Ne şimdi bu ne? Yani bi aklını başından
alamadım sanki noldu sana? İzcim onun aklı senin bıraktığın yerde
durmuyor ne yazık ki. Aklını kalbini ve tüm benliğini tapusuyla birlikte aldığı
için Defne Topal o işler öyle kolay değil üzgünüm senin adına. Sana orada artık
yer yok. Konuşma kaldığı yerden devam eder İz’le Ömer arasında “
Senin hayatında biri mi var? Evet hayır yok. Eyvah sen aşık olmuşsun bizim
aramıza kimse giremez. Biz İz’le Ömer’iz az yakmadık zamanında buraları. Geçmiş
günler” İzcim bizim çarpık
evrende bir laf vardır GEÇMİŞE MAZİ GELECEĞE DEFNE TOPAL DERLER.
Sabah eve gelen Defne müneccim olmadığından Ömer’in yalnız
uyuduğunu anlamaz ve İz’le Ömer’i konuşurlarken görünce gözlerinden süzülen
yaşlarla “Gitti” der. Ömer yanına gelince şu konuşmalar yaşanır “Kahvenizi
yapmışsınız kahvaltı. Sağol etmeyeceğim. Boşuna gelmişim anlaşılan müsait
değilseniz ben gideyim” üzgün kırgın kızgın hayalleri yıkılmış olarak
evden ayrılır. Odasında çizim çalışırken Ömer gelir “ Napıyorsun. Dersler için biraz
çizim çalışıyım dedim. İnsan figürü falan Önemli olan ideal oranlar. İz benim
liseden arkadaşım. Sabah ki misafiriniz. Evet. Eski kız arkadaşınız. Öyle.
Anladım. Defne İz burada çok kalmayacak yarın gidecek. Ayrıca benim için
gelmedi buraya. Sorun yok Ömer Bey zaten bana bunları açıklamak zorunda
değilsiniz. Yani konuşmuştuk zaten ikimizde iyileşmeye çalışıyoruz. Doğru sen
bitirmiştin zaten. O şimdi öyle evet doğru ben bitirmiştim” Burada da
nispeten Ömer haklı adam sebepsiz terk edildi ve bilinmezlik denizinde
boğulmamak için çabalıyor üstelik o denizde yalnız değil Defnesi de yanında.
Safi Defneci değilim anlayacağınız azcık torpil geçiyor olabilirim sadece .
Yılanla aynı çuvala girilmez diyen Ömer’e rağmen Sinan
Deniz'le yemeğe çıkar ve kara kış için plan tıkır tıkır işlemeye devam eder.
Ömer Sinyor Marco ile konuşurken Defne’nin aklına dağ evindeki İtalyanca dersi ve BU GECEYİ SONSUZLUĞUN BAŞLANGICI OLARAK
DAİMA HATIRLA anısı gelir. Ardından programın üstünden geçerlerken de
Ömer hülyalara dalar Defne'sine bakarak. İkisinin de zihni sisli ve puslu bir
yamaçta kalplerinin sesine uymamak için savaş vermektedirler.
Defne odaya imzalanması gereken belgeleri getirince İz odaya
ani bir giriş yapar ve hediye ettiği kitabı İz’in çantasında görünce feleği
şaşar ve sinirden deliye dönerek odayı terk eder. Ömer arkasından “Defne Defne Defne bak o kitabı ben.
Başka bir şey yoksa ben çıkıyorum. Hayır çıkamazsın. İyi akşamlar Ömer Bey. Bir
bu eksikti.”
Çekirdek takımı evlerinin bahçesinde görev başındadır. İso
Serdar Nihan ve Defne konuşurlar ”Çekirdek çitleme müsabakalarına hoş
geldiniz. Noluyo ya yarım saattir nefes almadan tek kelime etmeden çit çit çit.
Herkes derdini anlatacak İso. Valla ne düşüneceğimi bilmiyorum çok yanlış bir
yerdeyim. Ooo baya açıklayıcı oldu ben bunu pat diye çözerim. Şiişt sırayı
karıştırmayalım moderatör benim biraz daha açıklasak İso. Valla benim konunun
öyle açıklanacak bir yanı yok açsam şimdi saçılır saçılırsa toplayamam BOP
diyorum ben ya. Serdar sen konuş. Ben Defneye üzülüyorum. Bana mı? Aklım hep
sende bir türlü toparlanamıyorsun. Sen beni o 200 bin tl cehenneminden pat diye
çekip aldın ama ben senin için hiçbir şey yapamıyorum zaten o 200 bin lirayı
nerden bulduğunu da söylemiyorsun çıldıracağım çıkıp çatıya atacağım kendim.
Saçma sapan konuşuyon ya delimidir sulumudur. İyiyim ben. Böylece sıra
kendiliğinden sana geldi Defo hadi bakayım. Ömer’in eski sevgilisi geldi. Ohaa
engellerden engel beğen. Bir kıza eski sevgilim geldi demek gel benim boynumu
böyle salatalık gibi kır demek” Tipi Aşk Doktoru görünümlü İso dan
tavsiyelere geldi sıra”ya öyle sana ne demekte olmuyor işte.
Çıkarıp atabiliyor musun öyle gömlek gibi?
Aşk öyle bir kere geçti mi içine kolay söküp atamazsın. Kökleri yapışır
içine iliğine ruhuna işler insanın”
Sabahattin Ali’nin o insani duyguları ince ince büyük bir
ustalıkla işlediği dili ile kaleme aldığı İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN kitabı Defnenin
çekmecesinden bizim kütüphanemize geçiş yapar. Defne kendi kendine “Ben
niye bu kitabı daha önce okumadım ya. İnsan niye seviyor Ömer bu kitabı bu
kadar diye merak etmez mi? Birbirimize rastlamadan evvel ki hayatımız sahiden
birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş?”
Sabah gene klasik mutfak atışması yaşanır DEFÖM arasında “Kahvaltı
hazır değil galiba. Ne zaman duş almadan kahvaltı yaptınız ki? Yani siz duş
alana kadar hazır olur kahvaltı. Bu arada tek kişilik kahvaltı hazırladım ama
misafiriniz varsa. Misafir kim mesela? Valla bilmem malum sabah misafirleriniz
meşhur. İz gitti Defne. Hadi canım gitti demek. Marsilya’ya geri döndü zaten
söylemiştim. Erken gitmiş ya keşke biraz daha kalsaydı. Çağırayım gelsin
istersen. Neyse canım yani koskoca küratör kadın işi gücü falan vardır
herhalde. Zevkten beş köşe olmuş
bir Defne Topal yapmışlar vallahide billahi de olmuş hem de misss gibi olmuş Ben
size bugün otlu omlet mi yapsam? Dereotlu falan. Olur. Havuç suyu da sıkarım
bayağıdır içmiyorsunuz gözleriniz için gerekli. Olur olur güzel olur sen yap
bende bir duş alayım” Alan veren
çok mutlu maşallah ama çarpık evren kuralları bizi o meşhur kırmızı kapının
ardında beklemektedir ne yazık ki. Ömer’in önüne neşeyle kahvaltısını sunan
Defne “ Ben arabadayım. Otursaydın ne bu acele. Yani malum ben bu saatte pek
Kahvaltı etmezsin biliyorum. Ama eğer çok istiyorsanız öyle oturup size eşlik
edebilirim bu sırada da programın üzerinden geçerim” Arka fonda mutlu
anlarımızın şarkısı BENİMLE GEL GÜLÜMSE GEL HAYAT BAZEN ZOR OLSADA YİNE GÜZEL
eşlik etmektedir. Ömer’in Defneye hayranlık dolu bakışlarını çok seviyorum ben.
İz gitmemiş ve bir ay engin sanat tasarımı bilgilerini
Passaonis’e paylaşmak için kalmıştır tabii bu sözde sebep o ayrı asıl kadın
Ömer’i bırakmak istemez ve onu Marsilya’ya götürmek için zaman kazanmak
istemiştir. Yeniden İz le Ömer olmak isteyen bu kadıncağıza Ömerim İplikçimden
ŞAHANE bir cevap gelir “Ben eski Ömer olmayabilirim ama. Sen
benden başkasını sevemezsin Ömer” İz canım sen bolca yürek yedin galiba
bu ne özgüven cicim. Ortalıklarda yoksun diye kafası karışmadı Ömer’in o aklındaki
ruhundaki ve her hücresini istila eden AŞKIN DEFNE TOPAL hali yüzünden
Defnesini unutmaz bu da sana bir hayat dersi olsun caaanım Defnemden armağan
küratör hanım. Bir ay değil bin ay da kalsan giderken yanında anca kırılmış
gururunu ve yıkılmış bir özgüven götürebilirsin sadece. Durumun Ömer tarafı bu
kadar net olmasına rağmen Defnecim canım benim İz’i görünce demoralize olarak
asansöre gider. “ Ağlama Defne sakın ağlama çirkinleşme hadi gidecekti ya hani
gidiyordu? Tabii Ömer’i gördü şimdi bunlar yeniden “ derken üretimi
görmesi için Ömer İz’le birlikte asansöre gelir Defne onlarla asansöre binmez
ve hüzünlü anlarımızın şarkılarından biri daha duyulur. ACIYOR ACIYOR ACIYOR HER YOLU DENEDİM BİTMİYOR
KALBİMİN ORTASINA BIRAKTIN AŞKINI BATIYOR.
Yazı devam ediyor...