Herkesin çok sevdiği ama kimsenin tam anlamıyla sevemediği
bir bebek Bahar… Evet, Bahar’ı herkes sever ama kimse kafasının içinde soru
işaretleri, yüreğinde kırgınlıklar olmadan dokunamaz Bahar’a. Gözlerinin
derinliklerine kalbinde bir şeyler titremeden bakamaz.
Annesinin rahmine düştüğü anda hayat mücadelesi başlayan bir
mucizedir Bahar. Hayata tutunuşuyla, gülen gözlerinin içine sakladığı hüznüyle
bir su damlası kadar annesine benzer. Zor zamanların, dikenli yolculukların
içinden sıyrılıp “Merhaba!” demiştir hayata. O merhaba, yeni başlangıçların,
büyük kalp kırıklıklarının, dönülmez yolların başlangıcı olmuştur.
Aldığı nefeslere sadece sperm vererek katkıda bulunan Cem’i
bile gülümseten, uyumlu, sakin ve masum bir bebektir Bahar. 9 ay karnında
büyüdüğü annesinin kokusunu uzun süre bilmemiş, şimdilerde ise anne kokusuyla
teyze kokusunu birbirine karıştırmış bir bebek.
Aldığı nefesi bir tecavüze borçlu olmanın yükünü gelecekte
yüklenecek olmak bir yana, zamanında annesi tarafından istenmemiş olması da
hüzün yüklüdür. Bir annenin evladını istememesi mi daha acı, yoksa bir kadının
tecavüz sonucu doğum yapmak zorunda olması mı? Peki bir çocuğun annesi
tarafından istenmemesi mi daha acı, yoksa annesinin tecavüze uğradığını bilmesi
mi? Tüm bunlar öyle karışık ve öylesine can acıtıcı ki bir yanım Bahar’ın
geleceğine uzanıp her şeyi öğrendiği günleri görmek isterken öbür yanım tüm
bunlar yaşanmamış gibi yapmak istiyor. Zira Hülya’nın ne kadar canı yandıysa
Bahar’ın iki kat canı yanacak bunları öğrendiğinde. Ve Bahar, masumiyetiyle ışık
saçarken bir anda hüzün bulutları çökecek üzerine.
Anne bildiği kadının aslında teyzesi, teyze bildiği kadının
annesi olduğunu öğrenecek. Kardeşleri, bir babası olacak. Biyolojik babasının
aksine ona sevgi verecek bir babası. Elinden tutacak, masallar anlatacak,
bahçelerde koşup oynayacak…
Gönül, Hülya ve Kerim’in ortasında Mehmet ve Düğme’yle
beraber Bahar’ı da görmek istese de kalbimden geçenlere gözlerim ne zaman şahit
olacak bilemiyorum. Mevzu hassas. Bahar, her şeyden haberdar olabilecek yaşta.
Ve ne büyük şans ki, oyunlarla her şeyi sil baştan öğrenebilecek yaşta.
Hülya’nın Bahar için Bahar’dan vazgeçmesiyle Melek’in kendi
için Bahar’ı sahiplenmesi arasında tam bir tezat var ki benim için iki kardeşin
karakterlerinin de mihenk taşı. Hayat Şarkısı izlerken karakterleri kıyaslarken
dahi iki tarafı da anlayabilmek üzerine kurduğum bakış açım, Bahar’ın geçmişine
ve geleceğine uzanırken de şükür ki yanı başımda. Ne Bahar’a sahip çıktığı için
sadece Melek’e kızıyorum ne de gerçeği öğreneli aylar olduğu halde kızını
almadığı için Hülya’ya.
Yazı devam ediyor...